Son yıllarda, aniden patlayan salgın, ardından durgunluktan çıkmakta zorlanan küresel ekonomi ve kaos içinde değişen uluslararası dengelerden dolayı Çin ekonomisinin gelişmesini hedef alan baskı ve sınamalar gündeme geldi. Bunun üzerine Çin ekonomisi hakkında uluslararası kamuoyunda yeniden “zirveye ulaşmıştır” ve “çökülecektir” vb. gürültüler koparılmaya başlandı.
Ama gerçekler öyle demiyor; 2024 yılının ilk 3 çeyreğinde Çin’in GSYİH’sı 95 trilyon RMB’ye ulaşarak geçen yıla göre yüzde 4,8 oranında arttı. Bu büyüme hızı global ana ekonomiler arasında öne çıkıyor ve dünya ekonomisinin büyümesine yüzde 30 civarında katkı sağlıyor. Bu somut rakamlar, “Çin ekonomisi iyiye gitmiyor” edebiyatını yapanların suratında tokat gibi patlıyor.
Çin ekonomisini anlamak için öncelikle Çin’in ekonomik avantajlarının neler olduğunu bilmek lazım. Çin’in büyümesini istikrarlı bir şekilde sürdürmesinin en önemli temel avantajı uyguladığı sosyalist piyasa ekonomi sistemi. Bu sayede Çin, hem piyasanın kaynak dağıtımında karar verici bir fonksiyona, hem de kapitalist piyasa ekonomi sisteminde bulunmayan, büyük bir işi başarmak için tüm imkânları seferber edebilen sistematik bir avantaja sahip ve böylece sosyal üretim gücünün potansiyellerini canlandırabiliyor.
Yine, mega ölçekli bir piyasa, tamamlanmış endüstriyel sistem ve yüksek kaliteli insan kaynağı Çin ekonomisinin gelişmeyi sürdürmesinin temel dayanaklarını oluşturuyor. Bugün Çin’in nüfusu 1 milyar 400 milyonu geçiyor. Bu nüfusun 400 milyon’u orta gelirli insanlardan oluşuyor ve bu rakam her geçen gün daha da büyüyor. Böylece dünya çapında en büyük artış potansiyeline sahip mega ölçekli piyasa oluşuyor.
Dış dünyanın darbelerine karşı mega ölçekli Çin piyasası kendini hızla restore edebiliyor, esnek roller oynayabiliyor, ayrıca geniş uygulama alanı sayesinde yeni, kaliteli üretim gücünün yetiştirilmesini sağlayıp, bilimsel ve teknolojik inovasyon ile endüstriyel güncellenmeye güçlü bir ivme kazandırabiliyor.
41 büyük sanayi kategorisi, 207 orta ölçekli sanayi dalı ve 666 küçük sanayi disiplini bulunan Çin, Birleşmiş Milletler’in endüstri dağılımındaki tüm kategorilerine sahip olan dünyadaki tek ülke.
Bunun yanı sıra Çin, imalat sektörünü optimize etmeye devam ediyor, dünya çapında en büyük 100 bilim, teknoloji ve inovasyon kitlesinden 26’sına ev sahipliği yapıyor ve bu konuda da dünyada birinci sırada yer alıyor.
Sonuçta global sanayii boyutunda Çin’in sahip olduğu avantaj daha da öne çıkarak, Çin ve dünya ekonomisinin gelişmesine güç katıyor.
Çin sahip olduğu nüfus avantajı ile büyük ve ciddi manada “insan kaynakları kârı”ndan yararlanıyor. Çin’de eğitim sistemi hızla gelişiyor, yüksek nitelikli insan kaynağı dünyaya liderlik ediyor. Sadece Çin’de yetişen üst düzey yapay zekâ araştırmacılarının sayısı dünyadaki toplam sayının yüzde 50’sini kapsıyor.
Çin’in yüksek kaliteli insan kaynağı, endüstriyel ve teknolojik inovasyon için sağlam zemin hazırlıyor, ekonominin sürdürülebilir ve kaliteli kalkınması için daha güçlü bir enerji sağlıyor.
Gelişen Çin ekonomisi aynı zamanda dışa açılmanın net işaretlerini taşıyor. 2024 yılının ilk 10 ayında Çin’in emtia dış ticaret hacmi ilk kez 36 trilyon RMB’ye ulaşarak geçen yıla göre yüzde 5,2 oranında arttı. Emtia ticaret hacmi üst üste 7 yıldır dünyanın ilk sırasında yer alıyor ve dünyada 160’ı aşkın ülke ve bölge ile yapılan ticaret devamlı büyüme kaydediyor. Çin’de dış ticaret ile uğraşan şirket sayısı 2012 yılına göre yaklaşık 2 katına çıktı. Çin, dünyada 150’den fazla ülke, 30’u aşkın uluslararası kuruluş ile 200’ün üzerinde Kuşak Yol işbirliği dosyasını imzaladı. Geliştirilen bu projeler ile 100’den fazla yükselen ekonomi ve gelişmekte olan ülkeye fayda sağlanıyor.
Gelişim sürecinde olan her ülke doğal olarak çeşitli sınama ve zorluklardan geçecektir. Çin ekonomisi de tek tek bu sınavlardan geçip gelişme kaydediyor. Fırtınaların önüne atlayarak büyüme sağlıyor, istikrar içinde ilerleme kazanıyor ve olağanüstü dayanıklılık gösteriyor.
Çin ekonomisi büyük bir gemi, fırtınalara ve sınavlara dayanıklı.
Benzer kalkınma aşamasında bulunan Çin ve Türkiye arasında sıkı ekonomik ve ticari etkileşim bulunuyor. İki ülke arasında istişare ve iş birliğini hızlandırarak, ekonomik ve ticari somut iş birliğini derinleştirip, halklara daha fazla yararlar getireceğine inanıyoruz.