Gökhun Göçmen
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öncülüğündeki NATO 75. yılına uluslararası toplumu tedirgin edecek kararlar ile girmeyi planlıyor. Washington’da başlayan zirvenin gündeminde Rusya’ya karşı alınacak önlemler, Ukrayna’ya verilecek desteğin kurumsallaştırılması ve ittifakın savunma kapasitesinin artırılması kadar Çin’e karşı izlenecek politika da yer alacak.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, zirve öncesi Foreing Affairs dergisi için kaleme aldığı makalede örgütün Çin ile rekabeti kalıcı getirmeye hazırlandığının sinyalini verdi. Stoltenberg, bölgeye duyulan ilginin gerekçesini “Avrupa ve Asya güvenliğinin birbirine bağlılığı” ile açıklasa da ittifakın politikasını Washington yönetiminin Çin’e karşı izlediği strateji şekillendiriyor. Zira Washington yönetiminin ulusal güvenlik belgelerinde Çin’e artan şekilde yer vermesine paralel olarak NATO, 2019 yılında önce Çin’i radarına almış ardından 2022 yılında bu ülkeyi “rakip” olarak tanımlamıştı.
NATO’nun Çin başlığında sadece Washington’ın tanımlamalarını ödünç almakla yetinmeyip yol haritasını takip etmesi de dikkat çekiyor. Washington yönetimi Ulusal Güvenlik Belgesi’nde “Hint-Pasifik ortakları” ile çalışılması gerektiğini vurguladıktan sonra NATO’nun Madrid zirvesine Güney Kore, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı çağırmakla yetinmeyip Tokyo’da irtibat ofisi açmak için girişimlerde bulunduğu biliniyor. Fransa gibi NATO’nun Asya politikasına şüpheyle yaklaşan ülkelerin itirazları neticesinde NATO’nun Tokyo’daki irtibat ofisi açma hamlesi akamete uğrasa da Washington’daki zirvede yine “Indian-Pasific 4” (IP4) yani Hint-Pasifik dörtlüsü olarak bilinen Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda’ya yer ayrılmış durumda.
NATO’nun güvence eksikliği ve iç çelişkiler
NATO’nun Hint-Pasifik’teki 4 ülke aracılığı ile etki alanını artırma çabaları Çin tarafından “Soğuk Savaş”, bloklaşma çabalarının bir çıktısı olarak okunurken ABD liderliğindeki askeri ittifakın olası bir askeri ihtilafta “ortaklarını” yalnız bırakması sürpriz olmayacak. Nitekim NATO, 2014 Gürcistan ve 2022 Ukrayna krizlerinde görüleceği üzere örgüte üye olmayan müttefikleri için doğrudan harekete geçemiyor. Böylesine bir tercihin arkasında Batı dünyasının benzin döktüğü ateşe elini yaklaştırmak istememesi kadar NATO kuruluş belgesinin beşinci ve altıncı maddesi yer alıyor. Beşinci madde uyarınca NATO yalnızca örgüte üye ülkeler için kolektif saldırı durumuna geçerken, altıncı madde ittifakın coğrafi sınırlarını şüpheye yer bırakmayacak Avrupa, Kuzey Amerika, Türkiye, Akdeniz ya da Yengeç Dönencesi’nin kuzeyindeki adalar ile sınırlı tutuyor. Bir başka ifade ile IP4 ülkeleri olası bir askeri ihtilaf durumda NATO tarafından yalnız bırakılarakÇin gibi son derece yüksek askeri caydırıcılığa sahip bir ülke karşısında “vekil güç” konumuna düşebilir. Üstelik vekil konumuna düşecek bu ülkelerin coğrafi uzaklığı ve mühimmat yetersizliği göz önüne alınırsa NATO’nun vereceği destek Ukrayna’nın dahi gerisinde kalacaktır.
Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda açısından aşılması gereken bir diğer engel ise kendi içlerinde yaşanan güven problemi. Washington yönetimi her ne kadar düzenlendiği mini zirveler aracılığı ile Seul ve Tokyo yönetimleri arasında bir uzlaşı tesis etmek istese de bahsi geçen başkentlerde mazisi İkinci Dünya Savaşı’nın öncesine kadar uzanan bir dizisi şüphe ve dahası tarihsel hınç yatıyor. Bununla birlikte Avustralya’da Çin karşıtlığı ülke iç siyasetindeki değişimler nedeniyle yerini diyaloğa bırakırken diğer ülkelerin Beijing yönetimi ile savaşmamak için oldukça makul sebepleri bulunuyor. Örneğin neredeyse tüm ülkeler Çin ile ticaretin tadının çıkartırken, Güney Kore Kuzey Kore karşısında Çin’in işbirliğine ihtiyaç duyuyor.
Asya ülkeleri endişeli: NATO militarizmi ihraç etmesin
ABD önderliğindeki NATO’nun Asya politikasında Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda ile kuracağı birlikteliğin ne derece sonuç vereceği şüpheli ilken bölge genelinde kesin olan husus NATO politikalarına beklenen desteğin gelmeyeceği. Eski Singapur Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Kishore Mahbubani, NATO'nun Hint-Pasifik politikasının en büyük tehlikesini “militarist kültürün Doğu Asya’ya ihracı olarak” tanımlarken, bölge ülkelerinin tamamı kendilerini ilgilendirmeyen ihtilafın parçası olmak istemiyor. ABD’nin bölgede en yakın politika üstlenicisi olarak görmek istediği Hindistan dahi NATO’nun genişleme senaryolarını 2021 “oyun” olarak nitelendirmiş ve Yeni Delhi yönetiminin böyle bir zihniyete sahip olmadığının altını çizmişti.