Kazakistan’da 2 yıl önce bu zamanlarda Sovyet sonrası dönemin en büyük toplumsal olayları yaşanıyordu.
Yeni yıl kutlamalarından kısa süre sonra, 2 Ocak 2022 tarihinde Kazakistan’ın batısındaki Mangistau bölgesinde akaryakıt zamlarındaki artış nedeniyle başlayan eylemler kısa sürede ülkenin en büyük şehri Almatı başta olmak üzere ülkenin önemli kentlerine yayılmıştı.
Güvenlik güçleriyle çatışmalar, kundaklama, bina işgalleri gibi sert süreçler başladı. Eylemciler, Almatı havalimanını kontrol altına aldı, önemli sayıda silah deposu basıldı ve protestocuların bir kısmı silahlandı. Bunun yanında Astana, Aktobe, Uralsk, Pavlodar, Atyrau, Taraz ve diğer şehirlerde de protesto ve ayaklanmalar yaşandı. En az 164 kişinin hayatını kaybettiği olaylarda onlarca kamu binası ateşe verildi ve silahlı çatışmalar yaşandı.
Yayınlanan verilere göre, 9900’den fazla kişi gözaltına alındı, 18 kolluk kuvveti eylemciler tarafından öldürüldü. 700’den fazla polis memuru, askeri personel ve binden fazla kişi yaralanıp hastaneye kaldırıldı. Aynı zamanda, siviller arasında da kayıplar yaşandı. 100’den fazla alışveriş merkezi ve banka yağmalandı ve eylemler sürecinde ortaya çıkan radikal İslamcı militanlar tarafından iki askerin kafası kesildi.
Protestocular başlarda gazın zamdan önceki seviyesine indirilmesi başta olmak üzere çeşitli taleplerde bulundu. Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in talimatıyla bu talepler kabul edildi, gaz fiyatlarını düşürmek için önlemler alındı ve önemli gıda ürünleri, yakıt ve kamu hizmetleri için fiyat artışlarına 180 günlük moratoryum (erteleme) getirildi.
Aynı zamanda, daha önce protestolarda aleyhinde idari yaptırımlar uygulanan tüm vatandaşların cezadan muaf tutulmasına karar verildi.
Ancak, Kazak liderliğinin bu erken hamlesi protestoları yatıştırmaya yetmedi. Bir merkez tarafından yönetilmeyen ve hükümet tarafından hızla kabul edilenler dışında başka bir talebin sunulmadığı protestolar nedeniyle Tokayev Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevini üstlendi ve ülke genelinde olağanüstü hal ilan edildi.
Kazak yetkililere göre olayların bu denli hızlı gelişebilmesi, eylemlerin ‘yüksek düzeyde bir hazırlığın sonucunda başlatıldığının’ göstergesiydi.
Kazakistan yönetimi eylemleri ‘terör faaliyeti’ olarak nitelendirirken, hükümetin aynı zamanda kurucusu olduğu Kolektif Güvenlik Anlaşma Örgütü’ne (KGAÖ) yaptığı çağrının ardından ülkeye barış gücü konuşlandırma kararı alındı. Aynı yılın 1 eylül tarihinde ise Tokayev, Ocak ayındaki protestolara katılanlar için af ilan etti.
Olağanüstü hal durumunun 18-19 Ocak gecesi kaldırılmasının ardından KGAÖ barış gücü de Kazakistan’dan ayrıldı. Barış gücünün faaliyetleri sonucunda bastırılan eylemler, Kazakistan siyasetinin önemli tartışma başlıkları arasında yerini koruyor.
Eylemlere dair tartışmalarda kimileri, yaşanan eylemlerin ‘yalnızca bir halk hareketi’ olduğunu iddia ederken, kimileri de yaşanan çatışmalara ve ‘renkli devrim’ girişimine dikkat çekti.
Eylemlerin yıl dönümünde uzun bir röportaj veren Tokayev, yaşananları darbe girişimi olarak nitelendirdi.
Tokayev, Ocak 2022 olaylarının bir ‘halk ayaklanması’ olarak sunulmasına karşı çıktığını söyledi. Röportajının en çarpıcı başlıklarından biri ise, Nursultan Nazarbayev’in ‘ömür boyu Güvenlik Konseyi Başkanlığı’ görevine atıfla yaptığı ‘ikili iktidar’ eleştirisi oldu.
Tokayev 2019’da Cumhurbaşkanı olmasına rağmen Nazarbayev Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevini sürdürmeye devam etmişti. Eylemlerin bir kitlesel ayaklanmaya dönüşeceğinin anlaşıldığı 5 Ocak tarihinde ise Tokayev, Nazarbayev’in Kazakistan Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevinden istifa ettiğini ve Tokayev’in bu görevi kendisinin üstlendiğini duyurmuştu.
Tokayev, ‘Egemen Kazakistan’a verdiği röportajda Nazarbayev’in görevi bıraksa da ‘tamamen ayrılmadığını’ söyledi, söz konusu ‘ikili iktidar’ modelinin siyasi bir dayatma olduğunu vurguladı ve ortaya çıkan ikilikle ilgili “Bu, gelecek nesil liderler için ciddi bir derstir” açıklamasında bulundu.
Elbette Tokayev, Nazarbayev’in konumundan kaynaklı ortaya çıkan bu ikilik nedeniyle kendisini doğrudan hedef almadı. Bunun yerine, “Ben Nazarbayev’e en yakın ortaklarının siyasi oyunlarının ülkeyi paramparça etmeye az kaldığını kendisine doğrudan söyledim” demekle yetindi.
Yaşananlar elbette tam anlamıyla bir renkli devrim teşebbüsüydü.
Ancak Kazakistan’daki siyasi durum, olgularla komplolar arasında gidip gelen renkli devrim kavramının tanımlanması konusunda önemli ipuçları da barındırıyor.
Bir ülkede yaşanan ekonomik sorunlar ve iç siyasi krizler, renkli devrim girişimleri için en uygun zemini oluşturur. Başarılı ya da başarısız, renkli devrim girişimlerinin yaşandığı ülkeler aynı zamanda gerçek problemlerle boğuşan ülkeler. Yugoslavya’daki Buldozer devrimi, Gürcistan’daki Gül devrimi, Ukrayna’daki Turuncu devrim, Ermenistan’daki Kadife devrim…
Ağırlıklı olarak eski Sovyet coğrafyasında yaşanan bu olaylar aynı zamanda mevcut sorunlara çözüm iddiasıyla herhangi bir sorgulamayı reddeden bir muhalefet anlayışı ile dış müdahale anlatısını mevcut sorunların reddiyesi için kullanan güvenlikçi anlayışın rekabetine sahne oluyor.
Kazakistan örneği, bizlere renkli devrim girişimlerinin ‘yoktan var olmadığını’, aksine, bu tür girişimlerin mevcut sorunlar zemininde kendine alan açan ve ‘üzerine bin katılarak’ gelişen siyasi operasyonlar bütünü olduğunu gösteriyor.
Kazakistan’ın Sovyet sonrası dönemde yaşadığı bu en büyük toplumsal olay yalnızca Kazakistan için değil, benzer koşullara sahip ülkelerin tamamı için önemli dersler barındırıyor.