Özel Haberler

Fukuşima'da radyoaktif tehlike: Okyanus risk altında

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), Japonya'daki Fukuşima Dai-ichi Nükleer Santrali'nde biriken radyoaktif suyun okyanusa tahliyesinin ikinci denetlemesine başladı. Nükleersiz.org koordinatörü ve bağımsız araştırmacı Dr. Pınar Demircan, CGTN Türk’e verdiği röportajda teknik sorunlar ve çevresel endişelerle birlikte tahliye sürecinin risklerini vurguladı.

UAEA, Japonya'daki Fukuşima Dai-ichi Nükleer Santrali'nde (NGS) biriken radyoaktif atık suyun okyanusa tahliyesine ilişkin ikinci denetlemesine başladı. Bu durum, Japonya'nın 2011'de yaşanan nükleer felaketin ardından süregelen sorunların önemli bir parçasını oluşturuyor. Özellikle, 2023 yılından bu yana devam eden ve miktarı 1 milyon 350 bin tonu aşan radyoaktif suyun okyanusa tahliyesi, hem Japonya'nın iç politikası hem de uluslararası toplumun çevresel endişelerini körüklüyor.

Dr. Pınar Demircan, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Demircan, Japonya'nın radyoaktif suyun okyanusa tahliyesine ilişkin politikasını eleştirdi. Özellikle, radyoaktif suyun deşarjının bilimsel olarak okyanus ekosistemini ve insan sağlığını nasıl etkilediğine dair yeterli kanıt olmadığını vurguladı. Ayrıca, TEPCO'nun ve Japonya hükümetinin bu süreci sürdürme kararını UAEA'nın desteklemesini eleştirerek, “Bu durumdan yalnızca Japonya hükümetini sorumlu tutmak da mümkün değil, zira TEPCO’nun bu uygulaması UAEA tarafından destekleniyor.” İfadesini kullandı.

"Bu durum araçsallaştırılmaya başlandı"

Demircan, "Fukuşima'nın çevresel etkileri, uzun vadeli ve küresel boyutta önemli sonuçlar doğurabilir. Ancak, bu sürecin durdurulması veya değiştirilmesi için yapılan çağrılara rağmen, Japonya hükümeti ve TEPCO gibi ilgili kuruluşlar bu planı sürdürme konusunda kararlılar, bununla birlikte çevre ve sağlık uzmanları ile sivil toplum örgütleri, radyoaktif suyun okyanusa tahliyesinin çevresel ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkilerini vurguluyor ve bu adımın geri alınması için çağrı yapıyor." ifadesini kullandı.

Radyoaktif suyun deşarjının bilimsel olarak okyanustaki yaşamı etkilediği ve neden olduğu zararın kanıtlanmadan, radyoaktif suyun deşarjının durdurulamayacağını belirten Demircan, “Üstelik bu çerçevede, Çin gibi güçlü bir devletin radyoaktif suyun deşarjına itirazının politik kutuplaşmaya dayandırılması ve Çin’e yaptırım uygulama fırsatı gibi kullanılması bu durumun aynı zamanda araçsallaştırıldığını da gösteriyor.” dedi.

"Uluslararası toplumun da ortak çabası gerekli"

Fukuşima'nın çevresel etkileriyle ilgili endişeler, teknik sorunlarla da derinleşiyor. Demircan'ın ilettiği son alınan haberlere göre, nükleer santral tesisinde meydana gelen elektrik kesintisi, tahliye operasyonlarını geçici olarak durdurabilir veya aksatabilir. Ancak, teknik sorunların geçici çözümler yerine, tahliye planının tamamen terk edilmesinin gerekliliğini vurguluyor. Çünkü tahliye edilen suyun arıtma sürecindeki eksiklikler ve içeriğindeki radyoaktif maddelerin standartlara uymaması, çevre ve insan sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Demircan şu şekilde konuştu:

"Fukuşima'dan deşarj edilen radyoaktif suyun içeriği ve etkileri konusunda bağımsız bilim insanlarının yapacağı araştırmalar büyük önem taşıyor. Ancak, bu sürecin yönetilmesi ve çözüm bulunması, yalnızca Japonya'nın sorumluluğunda değil, uluslararası toplumun ortak çabalarıyla mümkün olacak gibi görünüyor. Aksi takdirde, Fukuşima'nın çevresel etkileri ve insan sağlığı üzerindeki riskler uzun vadeli ve kaçınılmaz olabilir."

Demircan, tehlikeyi rakamlarla açıkladı

Bu yılın başlarında 7 Şubat tarihinde 40 dakika boyunca sınır kabul edilen 100 milyon bekerellik miktarın 20 kat üstünde 22 milyar bekerel sezyum 137 ihtiva eden 5,5 ton radyoaktif suyun arıtma prosesine sokulamadan toprağa sızdığını hatırlatan Demircan, “TEPCO tarafından standartların yüzde 67 düzeyinde dışına çıkan bu radyoaktif suda arıtılamayan 12,3 yıllık yarılanma ömrüyle besin zincirine karışması halinde 123 yıl ekolojik ve biyolojik risk teşkil eden tirityum ile carbon 14’ün, buna ek olarak stronsiyum 90 ve iyot 129 dahil 62 radyoktif nüklidin ikinci kez arıtmadan geçirilmesinin önerilmesi yönünde yapılan açıklamalar da arıtmanın sağlanamadığının ispatı.” ifadesini kullandı.

Fukuşima Nükleer Santrali'nde biriken radyoaktif suyun okyanusa tahliyesi, sadece Japonya'nın iç meselesi değil, tüm dünya için bir çevre ve sağlık meselesidir. Demircan, "Bu sürecin yönetimi ve sonuçları, uluslararası toplumun ortak çabalarıyla ele alınmalı ve çevresel etkileri en aza indirilmelidir. Aksi takdirde, Fukuşima'nın çevresel ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri, uzun vadeli ve kaçınılmaz olabilir." dedi. Zülal Çelik DÜNYA HABERLERİNİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

ü

ü