CGN Türk Dış Haberler Servisi
Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilmesiyle ortaya çıkan mevcut tablo Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bölge politikasını yeniden gündeme getirdi. ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump, yeni dönemde Washington yönetiminin Suriye’deki gelişmelere doğrudan müdahil olmayacağını açıklarken bu eğilimi tersine çevirmek isteyen aktörler ise çabalarına hız verdi.
Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) kıdemli Orta Doğu uzmanları arasında yer alan Henri Barkey, National Interest sitesi için kaleme aldığı makalede ABD’nin Türkiye’ye karşı sahada olması gerektiğini öne sürdü. Türkiye’nin Suriye’de terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG ile mücadelesine devam edeceği, bölgede Irak benzeri bir federatif yapı daha görmek istemediğini anımsatan Barkey, böyle bir pozisyonun Şam ve Suriye Demokratik Güçleri arasındaki muhtemel müzakereleri zora sokacağını itiraf etti.
Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan terörle mücadelesi ve İsrail’in Suriye’deki işgalini eşitleyen Barkey “Suriye’de Kürtlerden, Alevilere ve Hristiyanlara kadar azınlıklardan, rakip ya da müttefik tüm devletlere herkes ABD’nin sürece müdahil olacağı öngörüsünde. Bölge gerçekten kapsamlı bir barış içim hamleye hazır olabilir. Paradoksal olarak Türkiye ve İsrail’in aksine Netanyahu, Washington’ın böyle bir rolü oynamasını görmek istemeyebilir.” diye yazdı.
“Washington, Suriye’nin bir sonraki döneminde en önemli oyuncu” başlıklı makalenin yazarı Barkey, Türkiye kamuoyunun yakından tanıdığı isimler arasında yer alıyor. 15 Temmuz başarısız darbe girişimine dair hazırlanan iddianamede CIA görevlisi olduğu belirtilerek hakkında yakalama kararı çıkartılan Barkey, Kürt açılımı gibi yakın tarihin pek çok kırılma noktasında adından bahsettirmişti. CIA görevlisi olduğu yönündeki açıklamaları reddeden Barkey, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Politika Planlama bölümünde Ortadoğu, Türkiye, Doğu Akdeniz ve istihbarat konularında görev yaptığını ifade ediyor.
Esad’ın devrilmesi: Bir nesilde ancak görülen fırsat
Suriye’de Beşar Esad yönetiminin sona ermesi, Rusya ve İran’ın güç kaybını “bir nesilde görülebilecek fırsat” olarak tanımlayan Henri Barkey ortaya çıkan tablonun mimarlarından birinin İsrail olduğu mesajını verdi. Barkey bu bağlamda “Bir yıl süren İsrail’in karşı saldırıları İran ve Hizbullah’ı zayıflattı, onları Esad’ı geçmişte olduğu destekleyemez duruma getirdi.” diye yazdı.
ABD’nin yeni Suriye yönetimi üzerindeki en büyük baskı aracının ekonomisi olacağını kaydeden Barkey, şunları kaydetti:
“Suriye’nin yeni hükümeti içi boşalmış devletini ve ekonomisini canlandırmaya çalışırken önünde devasa bir görev var. ABD ise paradoksal olarak bu yolun üzerinde duruyor. ABD ve diğer ülkeler HTŞ’yi terörist örgüt olarak tanımlamıştı. Suriye’ye dönük hali hazırda var olan yaptırımlarla birlikte bu tanımlama uluslararası şirketlerin ve diğer ülkelerin Şam’ın yeni yöneticileri iş yapmasını zorlaştırıyor. Suriye onlarca yıldır bir kleptokrasi ve önemli bir yasadışı uyuşturucu ihracatçısı olarak işlev gördü. Bu nedenle devleti yeniden inşa etmek büyük miktarda uluslararası iş birliği gerektirecek. İster gönüllü olarak geri dönsünler isterse zorla gönderilsinler mülteciler de mali ve yönetişimi daha da zorlayacak. Suriye'nin finansal ve uzman yardımına hızlı bir şekilde erişmesi gerekecek. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi kurumlar ise etkileşim rehberliği için Washington'a bakacak.”