İsrail, hem sivillere hem de basın mensuplarına yönelik saldırılarına bir yıldır devam ediyor. İsrail ordusu 2 gün önce, Lübnan resmi haber ajansı NNA’nın aktardığına göre, Beyrut’un güneyindeki Dahiye bölgesine düzenlediği saldırılarda, Lübnan merkezli Al Mayadeen kanalının ofisini doğrudan hedef aldı.
Son olarak ise dün İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki Nabatiye iline bağlı Hasbaiyya beldesinde gazetecilerin ikamet ettiği binaya düzenlediği saldırıda 3 basın mensubu hayatını kaybetti, 3 kişi de yaralandı.
Peki tüm bunlar karşısında İsrail'e nasıl yaptırımlar uygunlamalı? Konuyu, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş CGTN Türk'e değerlendirdi.
"Bu yönde sendikamıza ciddi bilgiler geliyor"
"İsrail'in gazetecileri 'özellikle' hedef aldığını" söyleyen Gökhan Durmuş sözlerine şöyle başladı:
"7 Ekim'de İsrail'in Filistin'e yönelik başlattığı saldırılarda 33.000 sivil vatandaşın yanı sıra 140 da gazeteci meslektaşımız öldürüldü. Filistin'deki meslektaşlarımızın yanı sıra Lübnan'da da 5 meslektaşımız İsrail saldırıları sebebiyle yaşamını yitirdi. İsrail hükümetinin 7 Ekim'den bu yana düzenlediği saldırılarda gazetecileri özellikle hedef aldığını görüyoruz. Gazetecileri öldürmeye yönelik özellikle saldırılar yaptığını görmekteyiz ve bu yönde de ciddi bilgiler geliyor sendikamıza."
"İsrail Filistin'de bir vahşet, katliam yapıyor"
Durmuş, gazetecilerin neden hedef alındığını şöyle anlattı:
"8 Haziran 1977 yılında Cenevre Sözleşmesi'ne bir ek madde, ek bir protokol eklendi; 79. maddeye eklendi protokol ve bu protokolle birlikte savaş bölgesinde çalışan gazeteciler sivil olarak kabul edildi ve sivillerin korunması kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor. Ancak İsrail'in tam tersi yönünde saldırıları söz konusu. Sivillerin yanı sıra gazetecileri de hedef alıyor. Eğer tabii ki buradaki amaç şu: Gazeteciler, meslek ilkeleri ve ahlakı gereği orada yaşadıkları olayları insanlık suçu durumlarını dünya kamuoyuna duyurmak zorundalar ve hedef almalarının asıl nedeni bu. Çünkü İsrail özellikle Filistin'de ağır bir insanlık suçu işliyor. Bir vahşet, bir katliam yapıyor ve bunun belgelenmesine, bunun dünya kamuoyuna duyurulmasını engellemeye çalışıyor. Bu yüzden de gazetecileri hedef alıyor."
"Gazetecilerin hedef alınmamasını haykırdık"
Durmuş, TGS'nin İsrail'e yaptırım konusunda uyguladıkları çalışmalar hakkında şunları kaydetti:
"Uluslararası Gazeteciler Federasyonu olan üst örgütümüz bu konuda ciddi bir çalışma yürütüyor 5-6 aydır. Özellikle Filistin'deki meslektaşlarınızın korunmasına ve hayatta kalabilmeleri için bir mücadele yürütüyor. Bugüne kadar birçok dayanışma etkinliği düzenledi. Eylemler düzenledi. O çağrılardan birisinde de biz Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak İsrail Konsolosluğu önünde bir eylem gerçekleştirdik ve gazetecilerin hedef alınmamasını haykırdık. Ancak görüyoruz ki bu yaşananlardan, bu tepkiler yeterli değil; daha fazla tepki gösterilmesi gerekiyor, İsrail'in vahşetine, katliamına dur demek için bütün dünyadaki basın meslek örgütlerinin bir araya gelmesi gerekiyor. Ortak tepki göstermesi gerekiyor ki meslektaşlarımızı koruyabilelim. Meslektaşlarımızı koruduğumuzda orada özellikle sivil halka yönelik saldırıları, insanlık suçlarını bütün kamuoyuna duyurmuş olalım. Mücadeleyle ancak savaşlar son bulur, mücadeleyle ancak gazetecilik korunabilir. Bizler de hem üst örgütlerimizin çağrılarıyla hem Türkiye'deki diğer meslek örgütleriyle birlikte özellikle Filistin'de çalışan meslektaşlarımızla dayanışma içerisinde olacağız. Bu dayanışmayı daha da güçlendireceğiz."