Aslı Ağırdil

Balıkesir Erdek Körfezi'nde dalış yaparak incelemelerde bulunan Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, CGTN Türk'e müsilaj oluşumuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Sarı, '10 ile 15 metre derinlikler arasında müsilaj oluşumunu üzülerek gördüm' dedi. 

Müsilaj, Prens Adaları'na ulaştı

Prof. Dr. Mustafa Sarı, Erdek Körfezi'nde yaptığı dalış sırasında müsilaj oluşumunu gözlemlediğini belirterek, şu an müsilajın Prens Adaları'na kadar ulaştığını ifade etti:

'23 Ekim 2024 tarihindeki dalış esnasında, 10 ile 15 metre derinlikler arasında müsilaj oluşumunu üzülerek gördüm. Bu dalıştan sonra, 25 Ekim'deki dalışımda müsilajın daha da yayıldığını fark ettim. 10 metreden 24,5 metreye kadar müsilajın yayıldığını tespit ettim ve şeritler halindeki müsilajın biraz daha güçlenerek dibe çöküp, yavaşça deniz ekosisteminin alt katmanlarını kaplamaya başladığını gözlemledim. 6 Kasım 2024 tarihinde gerçekleştirdiğim dalışımda ise, müsilajın şeritler halinde görünümünden kümelenmiş, bulut gibi bir yapıya dönüştüğünü gördüm. Ne yazık ki, yüzeyden itibaren 5 metre derinlikten 25 metre derinliğe kadar her şeyin örümcek ağı gibi müsilajlarla kaplandığı kayıtlara geçti.

23 Ekim'deki gözlemimizden sonra şunları söylemiştik: "23 hafta içinde, deniz koşullarının nispeten durağan olduğu koy ve körfezlerde müsilaj yayılmaya başlayacak ve genişleyecek."

Şu anda, ne yazık ki müsilaj Prens Adaları'na kadar ulaşmış durumda. Öncelikle Marmara Adası ve çevresindeki adaların etrafında görüldü. Daha sonra Şarköy, Tekirdağ, Çanakkale Boğazı'nın girişine kadar uzandı ve ardından kuzeye doğru yayılmaya başladı. İstanbul bölgesinde ise ilk olarak Zeytinburnu balıkçı barınağında görüldü. Dün itibariyle müsilaj, artık Prens Adaları'nın çevresine kadar ulaşmış oldu.’

Türkiye ve Çin arasında 'Kazan-Kazan' modeli: Orta Koridor için hangi stratejik kararlar alındı? Türkiye ve Çin arasında 'Kazan-Kazan' modeli: Orta Koridor için hangi stratejik kararlar alındı?

‘Marmara Denizi’nin her tarafına yayılacak’

Sarı, şu an Prens Adaları'nda görülen müsilajın İzmit Körfezi ve Gemlik Körfezi'ne ulaşmasıyla Marmara Denizi'nde müsilajın görülmediği hiçbir yer kalmayacağını belirtti:

'Müsilajı ortaya çıkaran sebepler, deniz ekosisteminde var olduğu sürece müsilajın etkisi ve yayılması devam edecektir. Genellikle ekim ve kasım aylarında görülmeye başlar. Marmara Denizi'nde müsilaj, suyun bahar aylarında ısınmasıyla yüzeye çıkar. Yüzeye çıkana kadar ise aslında biz bunu yok sayıyoruz. Çünkü gözlemlerimizle sınırlı bir topluluğuz; görmediğimizi yok sayma eğilimindeyiz. Şu anda müsilaj, denizin 5 ile 25 metre derinliklerinde yüzeye çıkmadığı için var kabul edilmiyor. Ancak müsilaj, 11.350 km² yüzey alanına sahip Marmara Denizi'nin her tarafına yayılacak. Ne yazık ki, yayılmaya devam edecek. Şu anda Prens Adaları'ndan sonra sıradaki bölgeler İzmit Körfezi ve Gemlik Körfezi. Oralara ulaşmasıyla birlikte, Marmara Denizi'nde müsilaj görülmeyen hiçbir yer kalmayacak.’

'Temelde 3 tetikleyici var'

Müsilajın oluşumunda üç temel faktöre dikkat çeken Mustafa Sarı, bu üç tetikleyiciden birinin devre dışı kalmadığı sürece müsilajın oluşmaya devam edeceğini belirtti:

'Müsilajı ortaya çıkaran yüzlerce etken sayılabilir, ancak bu etkenlerden üç tanesi, bir arada bulunduğunda felaket boyutunda müsilaj oluşumuna yol açmaktadır. Birinci tetikleyici, deniz yüzeyi sıcaklıklarının ortalamadan yüksek olmasıdır. Şu anda Marmara Denizi, 40 yıllık ortalamaya göre 2,5 derece daha sıcak. İkinci tetikleyici, deniz şartlarındaki durağanlıktır. Marmara Denizi, üstte Karadeniz'in az tuzlu suları, altta ise Akdeniz'in tuzlu ve ağır suları ile ikili bir su yapısına sahiptir. Bu iki su tabakasını ayıran bir geçiş tabakası bulunur ve bu tabaka, dikey karışımları sınırlandırır. Dikey karışımların azalması, müsilaj için ideal ortamı oluşturur.

Üçüncü parametre ise denizdeki azot ve fosfor yüküdür, yani besin elementlerinin fazla olmasıdır. Bu durum, her türlü kirlilikten kaynaklanmaktadır.

Şu anda bu üçlü tetikleyici devrede: Kirli deniz, yüksek su sıcaklıkları ve durağan deniz şartları. Bu üçlü tetikleyiciden herhangi biri devre dışı kalmadığı sürece müsilaj oluşmaya devam edecektir. Ortamda azot ve fosfor yüksek olduğunda, normal şartlarda oksijen üreten fitoplanktonlar, bu besin elementlerini azaltmaya çalışarak hızla çoğalır.'

'Ölü taklidi yaparak hiçbir yere varamayız'

Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilajın yüzeye çıkmasını beklemeden acilen tedbir alınması gerektiğini vurguladı ve çalışmayan atık arıtma tesislerinin denetlenmesi gerektiğini belirtti:

'Bahar ve yaz aylarında müsilajın yüzeye çıkmasını beklemeden acilen tedbir almamız gerekiyor. Ölü taklidi yaparak hiçbir yere varamayız. Yerel yönetimlerin, merkezi yönetimin ve herkesin hep birlikte el birliğiyle tedbir alması gerekiyor. Ne yapmalıyız? Şu anda çalışmayan, yapılmış, ancak doğru düzgün çalışmayan atık arıtma tesisleri var; bunları denetlemeliyiz.

Diğer taraftan, bireysel olarak kendimizi denizle olan ilişki bağlamında sorgulamak zorundayız. Ben daha az atık çıkarabilirim, siz daha az atık çıkarabilirsiniz. Daha az atık çıkardığımız her dakika, her gün denize yardım etmiş oluruz. Kimyasal kullandığımızda, denizde milyonlarca litre suyu kirletmiş oluyoruz. Bunları azaltma şansımız var mı? Evet, azaltabiliriz hepimiz. Çünkü evlerimizde sayısını bilemediğimiz kadar çok kimyasal kullanıyoruz. Bu alışkanlıklarımızı değiştirirsek, denize yardım etmiş oluruz.'

'Sigorta sistemi geliştirmemiz gerekiyor'

Sarı, son olarak balıkçıların müsilajın artması durumunda ağlarını denize atıp çekemeyeceklerini belirtti ve tedbir olarak sigorta sistemi geliştirilmesi gerektiğini vurguladı:

'Şu anda müsilaj arttıkça Marmara Denizi'ndeki balıkçılar ağlarını denize atıp çekemeyecekler, çünkü ağlarını müsilaj kaplayacak ve bu da onlara zarar verecek. Şimdi, balıkçıların kayıplarını telafi etmek için bir sigorta sistemi geliştirmemiz gerekiyor. İlkbahar ve yaz aylarında müsilaj yüzeye çıktığında ise çoğunluğu yerel turizme hizmet eden turizm tesisleri zarar etmeye başlayacak. Şimdiden, bu tesislerin zararlarını telafi etmek için önlemler almamız gerekiyor. Ayrıca, ulusal çapta denizlerle ilişkilerimizi değiştirecek iletişim kampanyaları yapmamız şart.'