Gökhun Göçmen

Gazze’ye dönük saldırılarına 7 Ekim’den bu yana devam eden İsrail’in nihai hedefi ne olabilir? Amerika Birleşik Devletleri (ABD) İsrail’in eylemlerini “meşru müdafaa” olarak tanımlamayı tercih ediyor. Buna karşın uluslararası toplum uzun vadede tarihin en utanç verici planlarından birine tanıklık edebilir. İsrail İstihbarat Bakanlığı’nın 13 Ekim tarihli belge yönetime Filistinlileri Mısır’a sürmenin “olumlu ve uzun vadeli sonuçlar” doğurabileceğini öne sürüyor. Kısacası, belgeye göre Filistinlilere “Ya sürgünde vatan hasretiyle ıstıraplı bir son ya da Gazze’de füzelerle ölüm” dayatılıyor.

İsrail İstihbarat Bakanlığı karar alıcı otorite olmasa da politikaların belirlenmesinde azımsanmayacak bir öneme sahip. Nitekim İsrail Başbakanı Netanyahu, Filistinlileri Mısır’ın Sina çöllerindeki çadırlara sürmeyi planlayan öneriyi reddetmedi. İsrail liderine göre İstihbarat Bakanlığı hükümete “varsayımsal bir plan” sundu. Netanyahu’nun dış politika danışmanı Danny Ayalon ise katıldığı El Cezire yayınında daha cesur ifadeler kullanmayı tercih etti:

"Bu çok iyi düşünülmüş bir plan. Tanrı korusun biz onlara ‘Sahillere gidin, boğulun’ demiyoruz. Sina çölünde sonsuz bir alan var. Fikir, bizim ve uluslararası toplumun yiyecek ve suyun olduğu çadır kentler kuracağımız açık alanlara gitmeleri."

FİLİSTİNLİLER TEDRİCİ OLARAK MISIR SINIRINA SIKIŞTIRILIYOR

İsrail’in Gazze’deki Filistinlileri tehcir etme planı ilk kez gündeme gelmiyor. 1948’de yaşanan savaşın ardından vatanlarından kopartılan 50 binin üzerindeki Filistinlinin Sina bölgesine yerleştirilmesi önerilmiş ancak halkın direnişi süreci engellemişti.  Filistinlilerin köklerinden koparılması planı 1990’ların başında “Orta Doğu Barış Süreci”, 2001 yılında ise İkinci İntifada başta olmak üzere belirli aralıkla raftan indirildi. Tel Aviv yönetimi bir dönem bu plan çerçevesinde toprak takasını da sesli olarak tartıştı. Dönemin İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Giora Eiland’ın şartlarına göre Mısır, İsrail'in Negev'de Mısır'a toprak vermesi karşılığında Gazze'yi Sina'ya kadar genişletmeyi kabul edecekti.

CGTN Türk’e konuşan gazeteci Ramazan Bursa’ya göre bölgenin demografik değişimi için hamleler 2013 yılında Mısır’da yaşanan iktidar değişikliğinden sonra da devam etti. Terör örgütü IŞİD’le mücadelen sürecinde Arap aşiretlerin bölgeden çıkartıldığını belirten Ramazan Bursa “Oradaki aşiretler ağır bombardımanlara dayanamıyor ve Mısır'ın daha iç bölgelerine göç ediyor. Refahın karşısındaki alan tamamen insansızlaştırılmak isteniyor.” diye konuştu. Bursa, 7 Ekim’den bu yana Filistinlilere güvenli bölge olarak Gazze’nin güneyinin işaret edilmesini “Kuzeyi güneye sıkıştıracak, daha sonra gidecek Han Yunus ve civarını, yani güneyi bombalayacak. Sonra da tedrici olarak insanları Mısır’ın içine girmeye yönlendirecek” sözleri ile izahat etti.

Sahadaki hareketliliği yakından takip eden Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es Sisi, 25 Ekim’de, ülkesinin "Gazze'deki Filistinlileri Mısır'ın Sina Yarımadası'na zorlama çabalarını" reddettiğini belirterek, böyle bir çabanın ülkesinin İsrail ile olan barışını tehlikeye atacağının altını çizmişti.

YARALILARIN GAZZE DIŞINA TAŞINMASI: UZUN VADEDE ZORLU DENKLEM

İsrail’in saldırıları sonrasında ortaya çıkan bir başka zorlu soru ise yaralıların tedavi süreci. Çatışmaların 28. gününde yaralanan Filistinlilerin sayısı 10 bini aşarken, Gazze’deki hastanelerin birçoğu İsrail saldırıları neticesinde kullanılamaz hale getirildi.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkeler yaralılara acilen müdahale edilmek maksadıyla Mısır içine sahra hastaneleri kurmak için kolları sıvasa da zorlu bir ikilimle karşı karşıyalar. Ülkeler bir yandan Gazze’nin çöken sağlık sistemine karşı hareket etmek diğer yandan ise Gazze’nin demografik yapısını korumak zorundalar. Gazeteci Ramazan Bursa bu bağlamda temel önceliğin tedavilerin Gazze içinde taşınması olması gerektiği uyarısında bulundu.

BLINKEN’IN ÇANTASINDA HANGİ DOSYALAR OLACAK?

İsrail’in 7 Ekim saldırıları ile yeniden gündeme gelen planı sadece İsrail, Filistin ve Mısır üçgeninden ibaret değil. İsrail İstihbarat Bakanlığı’nın hazırladığı raporda Türkiye’ye de yer verildiğini anımsatan gazeteci-yazar Mehmet Ali Güller, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Türkiye ziyaretinde konunun gündeme gelebileceği öngörüsünde bulundu. Güller CGTN için yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı:

“Bu planda ne yazık ki Türkiye başta olmak üzere kimi ülkelere kendilerince rol biçmişler. Türkiye’nin ve diğer ülkelerin Filistinlilerin bir bölümünü vatandaş yapabileceğini söylüyorlar. İkincisi raporda Türkiye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin Sina yardım adasında kurulacak kentlerin inşasında rol alabilirler şeklinde yorumlar yer alıyor. Bu ifadeler böylesine alçakça bir planı kabul ettirmek için sunulan havuçlar. Blinken bunun pazarlığını en azından teklifini sunmaya geliyor olabilir. Elbette Ankara bunu tamamen reddedecektir.”

Diğer özel haberler için tıklayınız.