İsrail ordusu Lübnan’da 30 Eylül’de başladığı işgali ilan edilen ateşkes ile sonlandırdı. ABD Başkanı Joe Biden’ın açıkladığı ateşkes özünde Birleşmiş Milletler 2006 tarihli 1071 sayılı kararına dönüşü temsil ediyor. Ateşkese göre “Mavi Hat” olarak bilinen Lübnan’daki Litani nehri ve İsrail sınırı arasına Lübnan ordusu 60 gün içinde konumlanacak. ABD ve Fransa’nın gözlemci olarak yer alacağı süreçte ayrıca uygulanması son derece zor görünen silah üretimi ve temininin kontrolü gibi maddeler yer almakta.
Lübnan’da ilan edilen ateşkes askeri ve siyasi bağlamda İsrail’in istediği hedeflere ulaşmadığının itirafı olarak yorumlanabilir. Zira İsrail, karadan işgal ile Hizbullah’ın kendisine tehdit edecek kapasitesini sınırlamayı ve ülke için bir hat kurmayı hedef olarak belirlenmişti. 30 Eylül’de ilan edilen işgal öncesinde başta Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah olmak üzere Fuad Şükrü, İbrahim Akil gibi üst düzey isimlere düzenlenen suikastlar ya da 30 kişinin hayatını kaybettiği 3 bin 200 kişinin yaralandığı telsiz saldırıları da bu amaca hizmet etmekteydi. İsrail bu üst düzey isimlere yaptığı saldırlar ile örgütün karar alma mekanizmasını felç etmek isterken, telsiz patlamaları sonucu örgütün hareket kabiliyetini sınırlamak deyim yerindeyse belini kırmak istiyordu. Benzer şekilde İsrail’in Beyrut’ta binaları füzelerin saklandığı gibi akıl almaz iddialarla vurması ve finans kurumlarını hedef alması da işgal öncesi yol temizliğinin bir parçasıydı.
İsrail, şüphesiz ki liderliğe düzenlediği suikastlar, toplu patlamalar ya da tarihte eşi benzeri az görülen türde düzenlediği hava saldırıları ile Hizbullah’a darbe vurmayı başarsa da nihai hedefine ulaşmaktan çok uzakta olduğunu sahadaki gerçeklerle tecrübe etti. 30 Eylül’de ilan edilen saldırının ilk aşamasının sonunda İsrail, 1,5 kilometrelik Kuzeh bölgesinde sıkıştı. Söz konusu bölgelerdeki çatışmalar uzun süre devam etmesine karşın İsrail ordusu istediği kontrolü sağlayamadı ve "ikinci aşama"da kara saldırılarını genişletirken sızdığı birçok köy ve kasabayı patlayıcılarla havaya uçurdu. Lübnan'ın güneyi (Güney-Nebatiye) ile doğusu (Bekaa-Baalbek) arasında stratejik bir öneme sahip olan Hıyam ise son dönemde çatışmaların en yoğun yaşandığı bölge oldu.
İki aylık işgalin sıkıştığı derinlik: 6 kilometre
İsrail ordusu, 2000 yılında çekildiği, sınırın yaklaşık 6 kilometre uzağındaki Hıyam'da kontrolü sağlayarak bölgede hakimiyet tesis etmek istese de bu amacına bir türlü ulaşamadı. Bu süre içinde ordunun yıpranması Tel Aviv yönetimini ateşkese mecbur bıraktı. Nitekim İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ateşkesin ardından yayınladığı görüntülü mesajda ordunun toparlanmasına odaklanacaklarını itiraf etti. Economist dergisi konuya dair internet sitesinde yayınladığı haberde ordudaki yedek askerlerin yüzde 54’ünün 100 günden fazla süredir görev yaptığını ve ordudaki generallerin bu durumun sürdürülemez olduğunu ilettiği aktarıldı. Oysa İsrail yönetimi, sürecin başında Hizbullah’ın insan kaynağını ve cephaneliğini azaltmayı amaçlıyordu. Günün sonunda yıpranan İsrail ordusunun mensupları olduğu gibi, ülkenin cephanelik sorunu da Netanyahu’nun Biden’a bu konuda yaptığı eleştirilerle gün yüzüne çıktı. Biden’ın yeteri kadar kendilerine silah göndermediğini iddia eden Netanyahu, Trump’ın Beyaz Saray’a çıkmasıyla denklemin değişeceğini savundu. Kısacası İsrail, işgalin başında Hizbullah için öngördüklerini kendisi tecrübe ederken adım adım ateşkese yaklaştı.
İsrail’in Lübnan sahasında kazanamadığı zaferin ardından Gazze’deki katliamlarında vites yükseltmesi ise sürpriz olmayacak. Trump’ın zaferini fırsat bilerek Genrallerin Planı olarak bilinen yol haritası uyarınca Gazze’yi kuzey ve güney olarak ikiye ayırmak isteyen İsrail, yasa dışı yerleşimlerin bir benzerini buraya taşımak isteyebilir Filistin direnişinin bileşenlerinin yeni gündemini önümüzdeki dönemde Generaller Planı’na verilecek tepki belirlemesi muhtemel