Türkiye Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, Türk-Çin ilişkilerine dair Çin Medya Grubu’nun sorularını yanıtladı.
Dağlıoğlu’nun açıklamaları şu şekilde:
Çin'de reform ve dışa açılma politikasının uygulanmaya başlamasının üzerinden 45 yıl geçti ve Çin, 45 yıldır dünyaya açılma yolundaki adımlarına hız kesmeden devam etti. Çin'in reform ve dışa açılma sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Öte yandan Çin'in sürekli artan uluslararası açılımının Türkiye'nin ve dünya ekonomisinin kalkınmasına ne gibi fırsatlar sunabileceğini düşünüyorsunuz?Çin'in reform ve dışa açılma sürecinin başlangıcından bu yana geçen 45 yılda, Çin'in küresel varlığını genişletme çabalarının açık bir şekilde arttığı görülüyor. Bu durum, Çin'in artan dışa açıklığının Türkiye ve dünya ekonomisi için potansiyel fırsatlar sunduğu düşüncesini akla getiriyor.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, Türkiye'nin küresel düzeyde yatırım potansiyelini öne çıkarmada önemli bir rol oynamaktadır. Ofis, yalnızca tanıtım çabalarıyla değil, aynı zamanda yüksek teknoloji inovasyonuna, katma değere ve istihdam fırsatlarına odaklanarak yatırımcıları aktif olarak desteklemektedir. Bu proaktif yaklaşım, Türkiye'nin kendi gelişim hedefleriyle uyumlu olup, Yatırım Ofisi'nin desteğinin Türkiye'deki yatırımcıların başarısına önemli katkıda bulunacağı öngörüsünde bulunuyoruz.
Çin'in 45 yıllık açık kapı politikasına olan bağlılığı, küresel ticaret ilişkilerini ilerleterek dünya ekonomisindeki önemli rolünü sağlamlaştırdı. Türkiye, 2000'lerin başından itibaren çeşitli ülkelerden gelen yabancı yatırımları memnuniyetle karşılıyor ve özellikle üretim ve ticaret alanlarında daha ciddi yatırımlar için artan bir talep görüyor.
Batılı ülkelerin yanı sıra Japonya, Kore, Malezya ve Singapur gibi Asyalı ülkeler de Türkiye'nin sanayi ve hizmet sektörlerinde ilerlemesine önemli katkılar sağlıyor. Ancak Türkiye, sürdürülebilir büyümeyi teşvik eden dengeli ortaklıklar aracılığıyla yatırımcı tabanını daha da çeşitlendirmeyi hedefliyor.
Türkiye Yatırım Ofisi'nin sunduğu aktif destek, Türkiye ve küresel ekonomi için umut verici fırsatlar sunuyor. Türkiye'nin yatırım ortamı ile uluslararası ortakları arasındaki bu sinerji, ekonomik kalkınma ve refaha yol gösteren, karşılıklı fayda sağlayan iş birliklerinin oluşmasına olanak tanımaktadır.
Kuşak ve Yol Girişimi'nin başlatılmasının 10. yıl dönümü kısa bir süre önce kutlandı. Bu girişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? (Bu girişimin Çin-Türkiye iş birliğine ve küresel iş birliğine ne gibi katkıları oldu?) Önümüzdeki 10 yıla nasıl bakıyorsunuz?Kuşak ve Yol Girişimi'nin onuncu yıl dönümünü anmak amacıyla, etkisini, özellikle Türk-Çin iş birliği ve küresel iş birliğine daha geniş katkılar açısından değerlendiriyoruz. Kuşak ve Yol Girişimi, 2013 yılındaki başlangıcından bu yana Çin yatırımlarını küresel anlamda önemli ölçüde artırdı. Türkiye bağlamında, bu dönüşüm, Çin yatırımlarında dikkate değer bir artışa işaret ediyor; 2013 öncesinde 2-3 projeyle sınırlıyken, sonrasında yaklaşık 20 önemli girişime ulaşıldı. Bu ilerleme, Çin'in küresel yatırımlarında 2005'ten bu yana yaşanan genel artışla uyumlu olup, Çinli şirketlerin dünya çapındaki etkili rolünü vurgulamaktadır. Gelecekte Türkiye'de Çin yatırım projelerinin devam edeceğini öngörüyoruz.
Türkiye-Çin işbirliğinin etkisini inceleyen Kuşak ve Yol Girişimi, ekonomik ve ticari ilişkileri güçlendirdi. Özellikle altyapı ve enerji gibi alanlardaki ortak projeler ve yatırımlar, karşılıklı yarar sağlayarak ticaret hacminin artmasına katkıda bulundu. Avrupa, Asya ve Afrika'nın kesiştiği noktada stratejik bir konuma sahip olan Türkiye, coğrafi avantajını stratejik olarak kullanarak pandemi sonrası küresel ortamda önemli bir oyuncu olarak ortaya çıkıyor. AB ile Gümrük Birliği, Türkiye'nin geniş bir pazara erişilebilirliğini artırmakta ve gelişen küresel değer zincirlerindeki rolünü sağlamlaştırmaktadır.
Yatırımlara odaklandığımızda, Çin'in Türkiye'deki doğrudan yatırım stoku 2022 sonu itibarıyla 1,7 milyar dolara ulaştı. Bu, Çin yatırımlarının Türkiye ekonomisine olan güveninin önemli bir göstergesidir. Türkiye'de 1300'e yakın Çin sermayeli şirket faaliyet gösteriyor. Çin'in küresel yabancı yatırımlardaki konumuyla birlikte büyümenin daha da artacağını öngörüyoruz. Türkiye ile Çin arasındaki 2023 ticaret hacmi 48 milyar dolar olup, bunun yüzde 93'ü Çin'in Türkiye'ye, yüzde 7'si ise Türkiye'nin Çin'e ihracatıdır.
Çin Merkezi Ekonomik Çalışma Konferansı'nda, 2024 yılında Çin ekonomisinin karşı karşıya kalacağı en önemli zorluklar belirlendi. Bu yıl iç talebin büyümesine odaklanmak yerine, bilimsel ve teknolojik yeniliğe dayalı yeni bir sanayi sisteminin inşası ön plana çıkıyor. Bu düzenleme, geleneksel büyüme modellerinin sürdürülebilir refahı güvence altına almak için artık yeterli olmayabileceği, gelişen küresel ekonomik ortamın kabul edildiği anlamına gelmektedir. Çin, bilimsel ve teknolojik yeniliğe öncelik vererek yapay zeka, yenilenebilir enerji ve biyoteknoloji dahil olmak üzere geleceğin gelişmekte olan endüstrilerinde rekabet edecek ve liderlik edecek şekilde kendisini konumlandırmaktadır.
Çin ile bilimsel ve teknolojik çalışmalarda iş birlikleri ve ortaklıklar giderek daha cazip hale gelmektedir. Ülkeler, karmaşık zorlukların üstesinden gelmek için kaynakları ve uzmanlığı bir araya getirmenin öneminin farkına vardıkça, bu değişim, araştırma ve geliştirmede küresel işbirliğinin daha geniş eğilimiyle uyumlu hale gelmektedir.
Türkiye'nin ekonomisi büyümekte olup, önümüzdeki on yılda dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda, savunma, otomotiv, yaşam bilimleri ve üretim gibi çeşitli sektörlerde teknolojik gelişime verilen önem açıkça görülmektedir. Türkiye'nin sürdürülebilirlik ve dijitalleşme konularındaki taahhüdü, Avrupa ve MENA bölgesinde öncü konumunu daha da vurgulamaktadır.
Türkiye'deki canlı yatırım ortamı, melek yatırımcılardan devlet kurumlarına kadar geniş bir yatırımcı havuzunu bir araya getirerek, Çin gibi ülkelerle anlamlı iş birliklerine zemin hazırlamaktadır. Bir inovasyon ve girişimcilik merkezi olarak Türkiye, ortak araştırma girişimleri ve teknoloji alışverişi için cazip bir ortak haline gelmiştir. Bu sadece ilgili ülkeler için faydalı olmakla kalmaz, aynı zamanda ortak ilerlemeleri ve ekonomik büyümeyi teşvik ederek daha geniş küresel inovasyon ekosistemine katkıda bulunur.
Sonuç olarak, Çin'in 2024 ekonomik önceliklerinde bilimsel ve teknolojik yeniliğe stratejik vurgu yapması, Türkiye dahil diğer ülkelerle iş birliği ve karşılıklı fayda fırsatları sunmaktadır. Uluslar, ekonomik geleceklerini şekillendirmede inovasyonun önemini giderek daha fazla fark ettikçe, birbirlerinin araştırma, geliştirme ve teknolojideki güçlü yanlarını güçlendiren ortaklıklar, daha birbirine bağlı ve müreffeh bir küresel topluluğa katkıda bulunabilir.
ÇİN HABERLERİNİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN