Zhi Wuyan
Söz konusu kararın hemen ardından, Çin Ticaret Bakanlığı, Türkiye'nin uyguladığı ek tarifeleri Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) kurallarına aykırı ve ticaret korumacılığının bir örneği olarak nitelendirdi. Bakanlık, Türkiye’yi DTÖ kapsamındaki taahhütlerine sadık kalmaya ve bu karardan geri adım atmaya çağırdı.
Batı baskısı Türkiye’nin tercihini etkiliyor
Türkiye'nin bu kararı almasında çeşitli dış baskıların etkili olduğu söylenebilir. ABD ve Avrupa Birliği de kısa süre önce Çin'den gelen elektrikli araçlara yüksek tarifeler uygulayacaklarını açıklamıştı. Türkiye'nin bu adımı, Batı'dan gelen baskılarla paralel bir şekilde gelişti. Batı ülkeleri, Çin'in hızla büyüyen elektrikli araç sektörünü kısıtlamaya çalışırken, Türkiye de bu stratejiyi izlemek durumunda kaldı. Ancak bu karar, Türkiye'nin uzun vadede faydasına olmayabilir. Çin’in hızlı kalkınması, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için de uluslararası arenada daha güçlü bir söz hakkı anlamına geliyor.
Öte yandan, Türkiye de elektrikli araç sektörüne büyük yatırımlar yapmış bir ülke. Türkiye, kendi markası olan TOGG gibi projelere hevesli ve bu sektörde büyük atılımlar hedefliyor. Bu nedenle, Çinli elektrikli araç üreticileriyle işbirliği yapmanın Türkiye için büyük stratejik önemi var.
Rekabetin fırsatları korumacılığı geri plana iter
Türkiye’nin elektrikli araç sektörünün karşılaştığı iki temel sorun var: Teknolojik gelişim ve maliyetlerin azaltılması. Bu sorunlar çözülmediği takdirde, Türkiye'nin elektrikli araç sektöründe önemli bir piyasa payı kazanması zor olabilir. Elektrikli araç teknolojisinin sindirilmesi gelişmekte olan ülkeler için her zaman kolay olmamıştır. Örneğin, Çin menşeli elektrikli araçlar, on yıl önce Tesla gibi Batılı markalara kıyasla kalite açısından gerideydi. Ancak Çin, Tesla’ya ek gümrük vergisi uygulamadı ve bu sayede Tesla, Shanghai’da büyük bir üretim tesisi kurdu. Bu adil rekabet ortamı, Çinli otomobil üreticilerinin hızlı bir şekilde yükselmesine olanak tanıdı.
Türkiye’nin elektrikli araç sektörüne bakıldığında, TOGG’un kalite ve tasarım açısından uluslararası standartlara yakın olduğu söylenebilir. Ancak, yüksek üretim maliyetleri nedeniyle araç fiyatları halen yüksek bir seviyede. Çinli otomobil üreticilerinin maliyetleri azaltma ve verimliliği artırma konusundaki deneyimi, Türkiye için önemli bir fırsat sunabilir. Çinli üreticilerle işbirliği yapmak, Türkiye’nin elektrikli araç sektörünü hızla büyütmesine yardımcı olabilir ve TOGG gibi markaların uluslararası piyasaya daha hızlı girmesini sağlayabilir. Aksi takdirde, korumacılık politikaları bu gelişimi yavaşlatabilir.
Türkiye’nin Asya ile gelişen ilişkileri
Son yıllarda “doğuya yönelme” politikasını benimseyen Türkiye, Çin de dahil olmak üzere Asya ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmeye daha fazla önem verdi. Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusu, bu stratejinin bir parçası oldu. Ayrıca, Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır ve Çinli elektrikli araç devi BYD’nin Yönetim Kurulu Başkanı Wang Chuanfu’nun, Temmuz 2024’te İstanbul’da imzaladığı anlaşma, bu ilişkileri daha da güçlendirdi. Anlaşmaya göre, BYD, Türkiye’de yıllık 150 bin araç üretme kapasitesine sahip bir fabrika kurmak için 1 milyar dolarlık yatırım yapacak.
Çifte kazanç ya da kayıp
Türkiye, hem Çin’in ileri elektrikli araç teknolojisinden faydalanmak hem de yerli piyasa payını kaybetmemek istiyor. Ancak, uluslararası ticarette çifte kazanç ilkesi gözetilmeden yapılan bu strateji, uzun vadede Türkiye’nin beklentilerini karşılamayabilir. Her şeyi aynı anda kazanmak isteyen Türkiye, sonunda hiçbir şey elde edememe riskiyle karşı karşıya kalabilir.