Liu Barış

ABD Başkanı Joe Biden, 23 Aralık 2024'te, 2025 mali yılı için 895 milyar 200 milyon dolarlık savunma bütçesini içeren Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı (NDAA) imzaladı. Bu yasa, ABD’nin savunma bütçesinin şimdiye kadarki en yüksek seviyesine ulaşmasını öngörüyor. Yasada, Çin'in ABD'nin karşı karşıya olduğu en önemli güvenlik tehditlerinden biri olarak değerlendirildiği vurgulanıyor. 

ABD'nin savunma bütçesinin devasa boyutlara ulaşmasını gerekçelendirmek için Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası kapsamında sözde “Çin tehditi” iddiaları öne çıkarıldı. Yasada Çin’den tam 107 kez bahsedilirken, ABD'nin Çin ve Rusya gibi ülkelerle rekabet gücünü artırmaya yönelik hedefler açıkça belirtildi. Ayrıca, Çin’in Taiwan adasına askeri kaynak sağlamak amacıyla bir fon oluşturulması kararı alındı. Yasaya göre, lazer radar ve çipten, insansız hava aracı ile sarımsağa kadar birçok Çin ürününün ithalatına yasak getirilecek.

Çin barışçı politikasıyla küresel sorumluluklarını yerine getiriyor

Çin, uzun süredir hiçbir ülkeye meydan okuma niyetinde olmadığını defalarca açıkladı. Çin tarafı, barışçıl kalkınma yoluyla özsavunma  politikasını kararlılıkla sürdürmekte ve büyük bir devlet ordusu olarak küresel sorumluluklarını aktif şekilde yerine getirmektedir. Çin ordusu, Küresel Güvenlik İnisiyatifi çerçevesinde insanlığın ortak kader birliği vizyonuyla uluslararası topluma daha fazla kamu güvenliği hizmeti sunmaya çalışıyor.

Buna karşılık, ABD, askeri gücünü tek kutuplu hegemonyasını sürdürmek için kullanıyor, diğer ülkelerde “iktidar değişimi” girişimlerinde bulunuyor, “renkli devrimleri” teşvik ediyor ve aşırı baskıcı politikalar uyguluyor. Son yıllarda ABD, Irak, Suriye ve Afganistan gibi ülkelerde düzenlediği savaşlar ve askeri operasyonlarla büyük insani trajedilere yol açtı. Bu çatışmalar, yüz binlerce sivilin hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının yaralanmasına ve on milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden olmuştur.

Tüm bu gerçekler, ABD’nin askeri stratejisinin her geçen gün daha fazla çatışmacı, saldırgan ve riskli hale geldiğini göstermektedir. Savaş yanlısı politikalarıyla ABD, günümüzde küresel düzenin en büyük sabotajcısı ve küresel güvenliğin en büyük tehdidi haline gelmiştir. 

Çin: Nükleer silah kullanan ilk taraf olmayacağız

Çin, özsavunma temelli nükleer stratejisini ve nükleer silahları ilk kullanan taraf olmama ilkesini kararlılıkla sürdürüyor. Buna karşılık, dünyanın en büyük ve en gelişmiş nükleer silah gücüne sahip olan ABD, nükleer silahları ilk kullanan taraf olma yaklaşımında ısrar ediyor. Özellikle son yıllarda ABD, nükleer silah denemelerine devam etmiş, yeni nesil nükleer başlıkların geliştirilmesini hızlandırmıştır.

ABD, İngiltere ve Avustralya arasındaki nükleer denizaltı işbirliği ise küresel nükleer silahların yayılmasını önlemeye yönelik sistemlere ciddi zarar verdi. Bu durum, hem küresel hem de bölgesel barış ve istikrarı olumsuz etkiledi.

Korgas Sınır Kapısı’ndan geçen tren sayısında artış Korgas Sınır Kapısı’ndan geçen tren sayısında artış

Taiwan, Çin’in kırmızı çizgisidir

Taiwan konusu, Çin’in iç işleri olup, Çin’in en temel ulusal çıkarlarının merkezinde yer alır ve Çin-ABD ilişkilerinde aşılması mümkün olmayan birinci kırmızı çizgidir. Çin ordusunun Taiwan adası çevresindeki deniz ve hava sahasında düzenlediği tatbikatlar, Taiwan konusuna müdahale eden dış güçlere ve “Taiwan’ın bağımsızlığı” yanlısı ayrılıkçı hareketlere bir uyarıdır. Bu tatbikatlar, Çin’in ulusal egemenliği ve güvenliğini koruma yolunda meşru ve adil bir adımdır.

ABD’nin Taiwan ile askeri işbirliğini artırarak silah satışı yoluyla “Taiwan’ın bağımsızlığı” yanlısı güçlere destek sağlaması, Tek Çin ilkesini ciddi şekilde ihlal etmektedir. Bu durum, bölgesel çatışmalara ve savaşlara yol açabilecek tehlikeli bir yaklaşımdır. Gerçekler, ABD’nin Taiwan Boğazı’nda barış ve istikrarın en büyük tehdit unsuru olduğunu açıkça göstermektedir.

Küresel işbirliği için ortak gelişim vizyonu

Dünya, Çin ve ABD’nin birbirlerinin gelişimini kabul ederek ortak bir ilerlemeye yer açabilecek kadar geniştir. Taiwan konusu, demokrasi ve insan hakları, siyasi sistem ve kalkınma çıkarları gibi konularda Çin’in aşılmasına asla izin vermeyeceği dört kırmızı çizgiden biridir. Bu kırmızı çizgilere yönelik herhangi bir meydan okumaya, Çin halkı asla izin vermeyecektir. ABD yönetimi, küresel ölçekte gerilim ve çatışmalara yol açabilecek eylemlerden kaçınmalı; kapsayıcı, işbirliğine dayalı ve açık bir küresel işbirliği ortamının tesisine katkıda bulunmalıdır.