Kübra Karasu - Aslı Ağırdil
Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan CGTN Türk'e yaptığı açıklamada Türkiye'nin deprem gerçeklerinden bahsetti. Ercan depremlerin, zenginlerin değil yoksulların sorunu olduğunu vurguladı.
"Depremlerde yalnızca yoksullar ölür"
Halk depremlerin halen bir kader olduğuna inanıyor diyen Ercan, "Depremleri felakete çeviren olay, depremlerin iyi yönetilememesi, ülkenin iyi yönetilememesi, ekonomik sıkıntılardır. Çünkü yoksul bir kişi sağlam yerde, sağlam evde oturamaz, ana sıkıntı budur. Dolayısıyla depremlerde yalnızca yoksullar ölür. Varlıklı insanlar zaten sağlam yerde, sağlam yapıda otururlar. Bu nedenle depremler yoksulların sorunudur. Keza dağda, bayırda, ülke savunmasında da yoksullar yer alır. Yani ana sıkıntı, yoksulluk ve eğitimsizliktir. Dolayısıyla yüksek bina, alçak bina olayı değildir. Eğer siz geçim sıkıntısı çekiyorsanız, ben sizin evinizin yıkılacağını depremden önce söylesem dahi yapacağınız hiçbir şey yok. Çünkü İstanbul'da bir kişinin depreme dayanıklı bir yapıda oturması için, bugün 30.000 TL ile 60.000 TL arasında bir aylık para ödemesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"Kuzey Marmara'da 2045'ten önce deprem olmaz"
Ercan, Kuzey Marmara'da gerçekleşecek deprem için bir zaman belirtmeyerek "Yaklaşık 2.000 yıllık bir deprem geçmişinin verisi var Kuzey Marmara’da. Onu kullandığım zaman ve buna dinamik sistem analizi yaptığım zaman, Kuzey Marmara’daki beklenen depremin 2045’ten önce olmayacağı ortaya çıkıyor. Tam ne zaman olur, onu bilmiyoruz ama 2045’ten önce olmaz. Ne zaman olmayacağını söylüyorum ama 2075-2150’ye kadar gecikme olasılığı var" dedi.
"Ege Bölgesi'nin tamamı deprem bölgesi"
Ercan depreme karşı en düşük riskin bulunduğu şehirleri şöyle sıraladı:
"Türkiye'de büyük yıkıcı depremin olmayacağı yerler; Karadeniz kıyıları, yani bir taraftan Kırklareli'ni tutun, daha sonra Tekirdağ'ın kuzeyi, İstanbul'un kuzeyi, mesela Kilyos, Sarıyer, Beykoz, bunun yanı sıra Kocaeli'nin kuzeyi, Karasu, Zonguldak'ın kuzeyi, Bartın, Kastamonu, Sinop, Samsun, Giresun, Ordu, Trabzon, Rize, Artvin. Buralarda deprem olmaz.
Güneye gittiğimiz zaman da, Kilis, Urfa dolayları, Mardin, Midyat, Siirt. Bunun yanı sıra büyük depremlerin beklenmediği yerler; Yozgat'ın alt kısımları, Sivas'ın güney kısımları, Ankara, Nevşehir, Konya, Antalya, Mersin, Edirne, Kırklareli, Iğdır. Bunlar büyük depremlerin beklenmediği yerler. Ege Bölgesi'nde deprem beklenmeyen bir yer yok. Tamamı deprem bölgesidir."
"Yemeğini üç kuruşa yiyen bir milletvekili, açın halinden anlar mı?"
Türkiye'de deprem felaket olmaya devam edecektir diyen Ercan, "Bir milletvekilinin maaşı 130.000 TL. Emeklinin aldığı para 10.000 TL, asgari ücret 18.000 TL. Dolayısıyla ayda 130.000 TL alan ve aynı zamanda yemeğini 3 kuruşa yiyen bir milletvekili, açın halinden nasıl anlar? Açın savunusunu yapabilir mi? Dolayısıyla milletvekilleri sadece adı milletvekilidir. Herkes milletvekili olup, emeklilik maaşıyla kendi hayatına garanti almak için yapıyor, yoksa depremden ölecek kişilerin yararına çalışayım diye değil. Yani buna çıkar sistemi diyoruz. Oligarşi diyoruz. Oligarşik sistem, tamamen yönetim erkini eline almış olan insanların kendi çıkarlarını savunduğu ve onun için yaşadığı bir sistemdir. Türkiye'de bu kökleşmiştir. Şimdi partisine bakılmaksızın sıkıntı burada. Dolayısıyla Türkiye'de deprem olayları felaket olmaya devam edecektir"açıklamasında bulundu.
Ercan sözlerine şöyle devam etti:
Güçlendirilen binalar hala eski bina. Örneğin, 1967’de Adapazarı’nda güçlendirilen binalar 1999 depreminde yıkıldı. 1999’da güçlendirilen Yalova’daki, Çınarcık’taki ve İstanbul’daki yapıların, gelecek Kuzey Anadolu depreminde yıkıldığını göreceksiniz. Güçlendirme, eğer iyi ellerde yapılmazsa, yapının dengesini bozar.
"Halk kandırılıyor"
Ercan sözlerini şöyle tamamladı:
"Ülkenin iyi yönetilmesi, ekonominin artı değer vermesi, yani iyi bir ekonomi, halkın geçim sıkıntısının olmaması, depremin bir kader olmadığını, bir doğa olayı olduğunu anlatılması ve depremin depremde ölenlerin şehit olmadığının anlatılması. Bir de eğitim. Bu beş bacak düzelmedikçe, depremler doğa olayı değil, felaket olacaktır. Bu hep böyle oldu ve bundan sonra da böyle olacaktır. Halk kandırılıyor."