Son dönemde Elon Musk, George Soros’a yönelik sert eleştirilerde bulundu. Musk’ın açıklamaları, iş dünyasında ve siyasette "plütokrasi" yani zenginlerin yönetimi tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Peki, Musk, ABD siyasetine yön veren zenginler dünyasının yeni temsilcisi mi? Soros’un küresel etkisi ile Musk’ın güç ve paraya dayalı pragmatik yaklaşımı arasında bir paralellik bulunuyor mu? Ekonomist Hayri Kozanoğlu, yaşananları ve merak edilenleri CGTN Türk’e değerlendirdi.

Trump dönemi, plütokrasiyi belirginleştirdi

Ekonomist Hayri Kozanoğlu, George Soros ile Elon Musk'ı karşılaştırarak, her iki milyarderin de Amerikan siyasetinde paranın gücüyle etkili olmaya çalıştığını vurguladı. Kozanoğlu, bu farkların, her iki milyarderin farklı dünya tasarımlarını temsil ettiğini belirtti:

'George Soros ile Elon Musk'ı karşılaştırdığımızda, aralarında bir ortak yön olduğunu görebiliriz. Şöyle ki, Amerikan siyasetinde hep milyarderler etkili olmaya çalışmış ve paranın gücüyle siyasete yön verme gayretleri gütmüşlerdir. Her ikisini de bu çabanın temsilcisi olarak kabul edebiliriz.

Bir anlamda, plütokrasi dediğimiz yani zenginlerin yönetimi, geçmişte de vardı ama bugün Trump döneminde çok daha belirgin bir hale gelmiştir. Sadece Elon Musk değil, kabinede görev alan birçok kişinin de bir milyar dolar ve üzerinde serveti bulunmaktadır. Bu, iki milyarderin ortak yönlerinden biri. Fakat aralarındaki farklılıklar da oldukça belirgindir; George Soros ve Elon Musk, iki ayrı dünya tasarımının temsilcileridir.'

'George Saros, demokrasi kılıfı altında ülkelerin siyasetlerine yön veriyor'

Kozanoğlu, Soros’un liberal ekonomik düzeni, insan hakları ve demokrasi kılıfı altında dünya siyasetine yön verme amacını güttüğünü, buna karşın Musk'ın ise gücü ve parayı her şeyin önünde tutarak, pazarlık temelli ve güç ilişkilerine dayalı bir yaklaşımı benimsediğini belirtti:

'George Soros dediğimizde, liberal ekonomik düzeni, yani insan hakları ve demokrasi kılıfı altında ülkelerin siyasetlerine, özellikle Amerika başta olmak üzere, yön vermek isteyen bir anlayışı kastediyoruz. Neoliberalizmi, piyasa toplumunu egemen kılmayı, böylelikle kapitalist küreselleşme döneminde sermaye akışlarını, serbest ticarete kapalı gibi görünen yerleri kapitalist küreselleşmeye açmayı savunuyordu. Bu, bir tür tasarımdı.

Elon Musk ise, her şeyi güce ve paraya dayandıran bir anlayışa sahip. Trump'ın her konuyu pazarlık konusu yapıp gücünü tek tek ülkeler karşısında kullandığı bir yaklaşımı benimsiyor. Bu iki milyarderin yaklaşımındaki temel farklar da burada ortaya çıkmaktadır.'

'George Soros, eğitim faaliyetleri düzenleyerek kendi ideolojisini hayata geçiriyor'

George Soros'un, düşünce kuruluşları kurarak kendi ideolojisini hayata geçirip insanlara fikirlerini aşıladığını belirten Kozanoğlu, kurucusu olduğu Açık Toplum Vakfı'nın, birçok ülkenin yöneticileri üzerinde önemli bir rol oynadığını vurguladı:

'George Soros, genel olarak düşünce kuruluşları oluşturup, belli yayınlar yaparak ve eğitim faaliyetleri düzenleyerek kendi ideolojisini siyasal mühendislik hesaplarıyla hayata geçiriyordu.

Kurucusu olduğu Açık Toplum Vakfı, kendi çapında bir rol oynadı, ancak çok daha belirgin örnekler ise Ukrayna'da, Gürcistan'da, hatta bugün Viktor Orban gibi aşırı sağın temsilcisi Macar Başbakanı'nın da aslında Soros tarafından yetiştirilmiş, onun vakfının bursuyla eğitim görmüş birisi olduğu görülmektedir.'

'Elon Musk, siyasete müdahale etmekten çekinmiyor'

Kozanoğlu, Musk'ın siyasete doğrudan müdahale etmekten çekinmediğini belirterek, bu zihniyetin paranın gücüyle yapılan müdahaleyi ortaya koyduğunu vurguladı:

Elon Musk, Trump zihniyetinin Avrupa'daki temsilcilerinden bir tanesidir. Buna karşılık, Elon Musk doğrudan doğruya siyasete müdahale etmekten çekinmiyor.
Musk'ın, cüreti o kadar ileri gitti ki, başka bir liderin seçilmesi gerektiğini ve kendine uygun gördüğü birinin seçilmesi halinde Reform Partisi'ne milyar dolara varan bir destekte bulunacağını söyledi. Yani kısacası, Soros zihniyetiyle şekillenen insan hakları, demokrasi, özgürlükler kılıfının olmadığı siyasete doğrudan doğruya, kabaca paranın gücüyle müdahale edildiği ve bütün ülkelere tek tek, tabir yerindeyse "ayar verilecek" birini temsil etmektedir.

'Trump'ın baskıcı zihniyeti, Grönland'da da kendini gösterdi'

Kozanoğlu, Trump'ın tahakkümcü zihniyetinin Grönland'da da kendini gösterdiğini, ancak buna karşılık Grönland yönetimi ve Danimarka hükümetinin sert bir şekilde tepki gösterdiğini ifade etti:

Grönland, özerkliği olan ancak Danimarka yönetim sistemi içerisindeki bir bölgedir. Bölge, zaman içinde önemli ham madde ve doğal kaynak rezervlerine sahip olduğu için büyük bir ekonomik değer taşımaktadır. Ayrıca, Kuzey bölgesindeki kutuplarda yapılacak keşifler ve araştırmalar için önemli bir üs olabileceği anlaşılmıştır.

Bu nedenle, Trump'ın tahakkümcü zihniyeti Grönland'da da kendini göstermiştir. Ancak buna, hem Grönland'ın yönetimi hem de Danimarka hükümeti sert bir şekilde tepki göstermiştir.

Trump'ın Grönland'ı alması durumunda hamlelerini artıracağını belirten Kozanoğlu, şunları ifade etti:

Danimarka'da NATO'cu bir hatta olduğu için Rusya ve Çin egemenliğine karşı Amerika'yı tercih edebileceklerini söyledi. Yani, benim kişisel kanaatim, öncelikle Grönland'ın ekonomik potansiyelini ve buna bağlı olarak da stratejik önemini kontrol etmek. Buraya Çin'in, Rusya'nın ve başka ülkelerin burada söz sahibi olmasını engellemek gibi görünüyor. Ama önümüzdeki dönemlerde başka ülkeler, başka coğrafyalar, başka stratejik bölgeler içinde...

Brezilya'da uçak düştü: 1 ölü Brezilya'da uçak düştü: 1 ölü

Eğer Grönland'da istediğini elde edebilirse, Trump'ın hamlelerini artıracağını düşünebiliriz. Onun için bu Grönland konusu aslında, bunun püskürtülmesi açısından bu anlayışın önemli bir dönüm noktası olacak gibi görünüyor.