Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi önündeki polis kontrol noktasına 6 Şubat'ta düzenlenen saldırıya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma tamamlandı. Hazırlanan iddianamede 19 kişi sanık sıfatıyla yer aldı.
İddianamede, olay günü DHKP/C silahlı terör örgütü mensubu Emrah Yayla ve Pınar Birkoç'un, adliyenin D blok kapısına yaklaştıkları sırada görevli polis memurlarınca denetim yapıldığı belirtilerek, eylemci Birkoç'un görevli polis memurlarının yüzüne biber gazı sıktığı, arkasındaki Yayla'nın da ateş ederek polis memurunu ayağından yaraladığı anlatıldı.
İki eylemcinin de polis memurlarına ateş ederek koşmaya başladıkları esnada vatandaşlardan Dilfiraz Karataş'ın eylemcilerin açtığı ateşte yaralandığı ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, C blok önündeki nöbet kulübesine doğru ateş ederek gelen eylemcilerin buradaki polislerin karşılık vermesiyle etkisiz hale getirildikleri kaydedildi.
"Pınar'ı bu topluluğun içerisinden çıkarabilmek için çok uğraştık. Pınar bu toplulukla bağını kesmek yerine bizimle bağını kesti"
İddianamede, Pınar Birkoç'un ablası şüpheli Necla Birkoç’un, kardeşinin örgütle olan bağlantısını anlattığı savcılık ifadesi yer aldı. Pınar Birçok'u, terör örgütü DHKP/C'nin içerisinden çıkartabilmek için çok uğraştıklarını belirten Necla Birkoç şunları söyledi:
"Kardeşim Pınar Birkoç'un bu örgütsel yapılanma içerisinde aynı ideoloji ile hareket eden biri olduğunu olay tarihinde gözaltına alınmam üzerine öğrenmiş bulunuyorum. Şahsi olarak kardeşimden ziyade devletçi ve milliyetçi bir görüşüm bulunmaktadır. DHKP/C ile herhangi bir bağım yoktur. Açıkça DHKP/C Terör örgütüne de karşı bir insanım. Biz Pınar'ı bu topluluğun içerisinden çıkartabilmek için çok uğraştık. Hatta abim kendisine darp dahi uyguladı. Ancak Pınar bu toplulukla bağını kesmek yerine bizimle bağını kesti ve görüşmemeye başladı. Annem babam kardeşim Pınar'a çokça defa bu topluluktan uzak durması konusunda uyarıda bulundu. Ancak biz bunu başaramadık. Yaşanan olaylara baktığımda kardeşim Pınar Birkoç'un kendi rızasıyla dahi bu yapıyla ilişkisini bitiremeyeceğini yaşanan olayla anlamış oldum.
Saldırının olduğu gün öncesinde Pınar'la en yakın görüşmem yılbaşında oldu. Ben Pınar'ın tam olarak hangi adreste yaşadığını geçimini ne ile sağladığını bilmiyorum. Kardeşim çalışmıyordu. Bildiğim kadarıyla bu yapıya ait evlerde sürekli yer değiştirerek yaşıyordu. Terör saldırısının olduğu 0602/2024 günü adliyeye kardeşim Necmiye Birkoç'un duruşmasını takip etmek amacıyla küçük kız kardeşim Nevin Birkoç ile birlikte geldim. Kız kardeşim Nevin'in iş yerine gitmesi gerektiği için o duruşmadan önce yanımdan ayrıldı. Tutuklu olan kız kardeşim Necmiye ise kendini ifade edebilmek ve tutuklandığı dosyada aleyhine herhangi bir delil olmadığını tutukluluğunun hukuka aykırı olduğunu beyan edebilmek için SEGBİS ile duruşmaya bağlanmak istemedi. Bizatihi kendi katılmak istedi. Çünkü dosyasında aleyhine hiçbir delil olmamasına rağmen tutuklu olmasından ötürü biz o duruşma da tahliyesini dahi bekliyorduk. Hayatını kaybeden kardeşim Pınar'ın diğer kız kardeşim Necmiye ile ilişkisi benimle ilişkisi gibidir. Samimiyetleri yoktur.
Olay olduğu sırada duruşmaya katılmak amacıyla adliyede bulunmamdan ötürü aynı gün gözaltına alındım. Bu olay öncesinde olay tarihine kadar hiçbir şekilde hiçbir olayda adli bir soruşturma geçirmedim. Ancak olayla iltisakımın ne olduğumu bilmememe rağmen gözaltına alındım. Gözaltı işlemleri sırasında herhangi bir örgütsel tavır sergilemedim. Kesinlikle DHKP/C Terör örgütünü ve bu örgütün ideolojilerini benimsemiyorum. Tasvip etmiyorum. Serbest bırakılarak hakkımda takipsizlik kararı verilmesini talep ediyorum."
"Beni kaçırmak için bir plan yaptıysa bundan haberdar değilim"
İddianamede, savcılıkta verdiği ifade veren Pınar Birkoç'un ablası şüpheli Necmiye Birkoç’un ifadeleri de şöyle yer aldı:
"İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde DHKP/ C silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan yargılanmaktayım. 2 ay süredir tutuklu bulunuyorum. Cezaevinde kaldığım süre boyunca kardeşim Pınar Birkoç tutuklandığım ilk zamanlarda bir kez ziyarete gelmişti. Geldiği zaman rutin aile sohbetleri yapmıştık. Kardeşimin yaptığı eylemden olaydan sonra haberdar oldum. Olay anına kadar kesinlikle böyle bir bilgim yoktu. Niçin böyle bir eylem yaptığını bilmiyorum. Bugün adliyede bulunmamın ve SEGBİS sistemi istemememin sebebi mahkeme de kendi durumumu yüz yüze anlatmak istememdi. Kardeşimin hayatını kaybettiğinden sizin vasıtanız ile bilgi sahibi oldum. Üzerinde niçin plastik kelepçe ve bomba düzeneği ele geçtiğini bilmiyorum. Benim tahliye olmam için ya da beni kaçırmak için bir plan yaptıysa bundan haberdar değilim. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum."
"Ben sadece tesadüfen oradaydım"
Selçuk Kozağaçlı'nın eşi Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı iddianamede yer verilen ifadesinde söz konusu büroya şans eseri gittiğini açıkladı. Kozağaçlı, "Pınar ile hiç yüz yüze görüşmedim" dediği ifadesinde şunları anlattı:
"Salı günü de İstanbul'da arkadaşım Seda Şaraldı ile buluşmak için ofisine gittim. Seda ofiste yoktu, duruşmadaymış. İçeride ben, Berrak, Ali Sinan, Didem vardı. Daha sonra Seda ve müvekkili olan Şimal geldiler. Seda bize adliyede yoğun güvenlik altında adliyeden çıkış yaptıklarını, bir olay olduğunu ancak bu olayın ne olduğunu bilmediğini söyledi. Biz daha sonra televizyon açtık, televizyonda bir eylem gerçekleştirildiğini gördük. Biz oradayken İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın yanlış hatırlamıyorsam öğlen saat 12.00 civarında yapmış olduğu açıklama üzerine DHKP-C terör örgütünün eylem yaptığını haberlerden gördük, eylem yapan kişilerin isimleri açıklandığında şaşırdık. Çünkü Emrah Yayla ve Pınar'ı avukat müvekkil ilişkim sebebiyle daha önceleri tanıyordum. Uzun süredir kendilerini hiç görmedim. Pınar ile yüz yüze hiç görüşmedim. Kendilerine kesinlikle eylem yapılması talimatını vermedim. Kolluk kuvvetleri daha sonra arama için ofise geldi, aşağıda kapıyı kim açmadı bilmiyorum. Kapının açılmamasının sebebi bildiğim kadarıyla silahlı ve yüzü maskeli kişilerin gelmiş olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Ben sadece tesadüfen oradaydım."
Şaraldı susma hakkını kullandı
Şüpheli Seda Şaraldı ise emniyette susma hakkını kullandığını, ne saldırıyla ne de silahlı terör örgütüyle bir ilgisinin olduğunu, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan etti. İddianamede Şaraldı’nın, gözaltı işlemlerinin tüm aşamalarında örgütsel tavır sergilediği, hiçbir tutanağa imza atmadığı ve DHKP/C terör örgütü üyeleri gibi ifade alma sırasında susma hakkını kullandığı bilgisine yer verildi.
19 şüpheli hakkında 15'er yıla kadar hapis cezası istendi
İddianamede, firari şüpheliler Zerrin Sarı, Seher Demir, Musa Aşoğlu ve Fehriye Erdal ile saldırgan Pınar Birkoç'un ablaları olan tutuklu şüpheliler Necmiye Birkoç ve Necla Birkoç, Ayten Öztürk, Diyar Ersoy, Elif Ersoy, Ercan Güneş, Gamze Eroğlu, Hakan İnci, Hasan Karapınar, Meryem Özsöğüt, Nazan Betül, Vangölü Kozağaçlı, Oktay Kelebek, Seda Şaraldı, Seher Adıgüzel ve Ulaş İnci'nin, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6'şar aydan 15'er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
İddianamede saldırı sırasında etkisiz hale getirilen teröristler Emrah Yayla ile Pınar Birkoç hakkında ise "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "kasten öldürme", "kamu malına zarar verme", "tasarlayarak öldürme" ve "silahlı terör örgütüne üye olma’" suçlarından yürütülen soruşturmada, öldükleri için kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
İstanbul 26.Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianame kapsamında şüphelilerin yargılanmasına 31 Ekim'de başlanacak.