Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleşen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev görüşmesinin ardından, Azerbaycan'ın BRICS'e resmi olarak başvuruda bulunduğu açıklandı.

Prof. Dr. Hüseyin Barış Doster, konuyu CGTN Türk’e değerlendirdi.
 

"Emperyalizmin gerilemesi açısından önemlidir"

Barış Doster şöyle konuştu:

"Umarız ki Azerbaycan'ı başta Türkiye olmak üzere başka ülkelerde takip ederler. Bunun birkaç sebebi var. Birincisi, ABD emperyalizminin öncülük ettiği Atlantik sisteminin aşınmasıdır. Atlantik sisteminin kuralları, ABD tarafından koyulan kurumları ve ABD tarafından kurulan ittifakları içerir; bunlar ister askeri örgütler olsun, ister iktisadi, siyasi veya diplomatik örgütler olsun, zemin kaybetmektedirler. Bu süreçte, Küresel Güney, yani ezilen gelişmekte olan ülkelerin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün o muhteşem tanımıyla mazlum milletlerin kendi örgütlerinin çoğalması, çeşitlenmesi ve güçlenmesi elbette çok olumludur. Çünkü emperyalizmin gerilemesi açısından önemlidir. Küresel güneyin öne çıkması ve kuvvetlenmesi, gelişmekte olan ülkelerin kendi aralarındaki ikili iş birliklerinin pekişmesi açısından da önemlidir.

"Müdahalelerin önünü keser"

Yani ister BRICS diyelim, ister Şanghay İşbirliği Örgütü diyelim, ister Çin'in Afrika ülkeleriyle forumu diyelim, ister Türk Dünyası Toplulukları Zirvesi diyelim, Küresel Güney'in ülkelerinin üye oldukları bu yapıların iktisadi, siyasi, askeri ve dış politika ölçeklerinde aralarındaki bağın kuvvetlenmesi, üye ülkelerin arasındaki sorunların çözümünü kolaylaştırdığı gibi bölgesel ittifakların öne çıkmasını, çoğalmasını, çeşitlenmesini ve pekişmesini sağlar. Bu durum, bu bölgeye, yani Türkiye'nin de içinde olduğu hatta merkezinde olduğu bölgeye emperyalizmin müdahalelerinin önünü keser ve onların zeminini daraltır. Bu açıdan da önemlidir."

"Türkiye'nin İsrail'e yönelik tepkilerini Azerbaycan'dan beklemek doğru olmayabilir"

Doster, Azerbaycan'ın İsrail-Filistin savaşındaki konumunu ve arabuluculuk potansiyelini şöyle değerlendirdi:

Bakan Göktaş: 'Narin kızımız da Sıla bebek de bu milletin evladıdır' Bakan Göktaş: 'Narin kızımız da Sıla bebek de bu milletin evladıdır'

Azerbaycan, İsrail ile çok güçlü ilişkiler kurmuş bir devlet. Hem iktisadi hem ticari ölçekte bu ilişkiler oldukça güçlü. Azerbaycan'ın Silahlı Kuvvetleri'nin önemli tedarikçileri arasında İsrailli firmalar yer almakta. Yani iki ülkenin ilişkileri sadece ticari veya diplomatik politik düzlemde değil, askeri düzlemde de son derece kuvvetli.

Ancak aynı Azerbaycan'ın Rusya ile de ilişkileri son derece güçlü. Azerbaycan, ABD ile dengeli ilişkiler gözetmeye çalışıyor. Ayrıca, Azerbaycan, Ermenistan'ın en büyük destekçilerinden biri olan Fransa ile de ilişkilerini belirli bir düzeyde ve dozda tutmaya çalışıyor.

Bu durum bizi şu sonuca götürüyor; Her ülkenin dış politikada kendi öncelikleri, beklentileri, hedefleri, tehdit tanımları, tehdit algıları ve ittifak ilişkileri vardır ve bunların toplamı o ülkenin dış politika ajandasını belirler. Yani Türkiye'nin Filistin konusundaki hassasiyetini Azerbaycan'dan beklemek doğru değildir. Türkiye'nin İsrail'e yönelik tepkilerini de Azerbaycan'dan beklemek doğru olmayabilir. Ancak, bu beklentilerin farklı olduğunu bilmek başka bir şeydir. Türkiye ve Azerbaycan’ın birbirlerini "iki devlet, tek millet" olarak tanımlamaları ve bu dostluğu, stratejik ortaklığı ve yakınlığı gözleri gibi korumaları bambaşka bir meseledir. Uluslararası ilişkilerde bu ayrımları net bir şekilde yapmak gerekir.

"Arabuluculuk konusunda iddialı bir devlet daha var: Çin Halk Cumhuriyeti"

Türkiye'den gayri arabulucu olma konusunda Rusya-Ukrayna savaşında iddialı bir devlet daha var: Çin Halk Cumhuriyeti. Hem Rusya'yla olan yakın ilişkileri hem de Ukrayna'yla olan ilişkileri nedeniyle, Çin bu meselede önemli bir arabulucu olarak öne çıkmış durumda. Geçtiğimiz haftalarda, Çin'in Filistin'deki 14 farklı örgütü bir araya getirmesi, bunlar arasında Hamas ve El Fetih'in de bulunması, Çin'in arabuluculuk konusundaki iddiasını ve iradesini göstermesi açısından dikkat çekiciydi.

Bu bağlamda, Azerbaycan'ın Rusya-Ukrayna meselesinde arabuluculuk yapıp yapamayacağı sorusu gündeme geldi. Şimdi, Azerbaycan'ın bir Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği üyesi ülke olarak hem Moskova hem de Kiev nezdinde bir tanınırlığı ve bilinirliği var mı? Var. Azerbaycan'ın Rusya ve Ukrayna ile yakın ilişkileri, tarihsel ve toplumsal bağları mevcut. Ayrıca, Azerbaycan'ın bölgesel komşuluk ilişkileri ve bu bağlamda tanınan devletler arasında yer alması söz konusu. Böyle bir iddiayı ortaya koyması mümkün olabilir.

"Azerbaycan'ın büyük bir özgüven geliştirdiği de göz önünde bulundurulmalıdır"

Azerbaycan'ın son yıllarda Ermenistan tarafından işgal edilen Karabağ topraklarını yeniden kazanarak büyük bir özgüven geliştirdiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Azerbaycan, Kafkas Cumhuriyetleri arasında, yani Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında, ekonomi, enerji kaynakları, silahlı kuvvetler ve iç-dış siyaset açısından öne çıkmış bir ülkedir. Kafkasya coğrafyasında bölgesel aktör olma iddiasını askeri, siyasi ve iktisadi gücüyle desteklemiştir. Şimdi, bu iddiasını küresel ölçekte bir meselede arabuluculuk yaparak daha da büyütmesi ve geliştirmesi, aynı zamanda her iki ülkeyle olan diyaloğunu arabuluculukla taçlandırması açısından önemli olabilir."