Teknolojinin gelişmesi, sosyal medyanın yükselmesiyle birlikte "influencer" halk içindeki karşılığı fenomenlik adeta bir kariyer haline geldi. Andy Warhol’un "Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olacaktır" dediği günleri yaşıyoruz. We Are Social’ın raporuna göre dünya çapınca sosyal medya kullanımı, 2023 yılı itibariyle 4.76 milyara ulaştı. Sosyal medya platformlarındaki bu büyüme reklam sektöründe de yeniliklere neden oldu.Influencer Marketing” olarak tanımlanan yeni bir reklam politikası gelişti. Yüksek bütçeli reklam kampanyaları yerini influencerların ürün tanıttığı kısa videolara bıraktı. Artık televizyon, radyo reklamlarının yerini sosyal medya reklamları aldı. We Are Social’ın raporuna göre en çok reklam verilen yerler sıralamasında yüzde 36,8 ile sosyal medya reklamları birinci sırada yer alırken yüzde 36.6 ile arama motorları, yüzde 35.6 ile televizyon reklamları bulunuyor. Tüm bunlarda “Influencer Marketing”i büyütüyor.

KARA PARAYA INFLUENCER MAKYAJI

Peki fenomenlik son yıllarda nasıl böyle arttı? Aslında influencer olma isteğinin arkasında oldukça çeşitli psikolojik nedenler var. Sosyal medya platformları, insanların kendi hikâyelerini paylaşma ve geniş kitlelere ulaşma fırsatı sunuyor. Reklam sektörünün buraya girmesiyle birlikte bu kazanca da dönüşebiliyor. Bu durumda kişilerin kendi yaşam tarzı, ilgi alanları üzerinden bir takipçi kitlesi oluşturma düşüncesine yönlendiriyor. Ancak bu reklamcılık sistemi büyürken toplum üzerindeki yıkıcı etkileri de büyüyor. Reklam şirketleriyle anlaşmalı olarak başlayan ürün tanıtımları gösterişli hayatların paylaşıldığı, “en zengin benim” yarışının olduğu bir alana dönüştü. Uçakların satın alındığı, kendi fabrikalarının kurulduğu hikâyelerin ardından influencerlık makyajıyla kara para aklandığını öğrendik. “Influencer” diye adlandırılan bu para kazanma modelinde Türkiye, büyük bir vakayla karşı karşıya kaldı. Dilan Polat ile başlayan ve ardı arkası kesilmeyen 'dolandırıcı fenomenler' birer birer ortaya çıkıyor.

HERKES NEDEN FENOMEN OLMAK İSTİYOR?

Peki kara para aklamak isteyenlerin bile gözünü dikeceği kadar büyüyen bu alanda paylaşım yapan fenomenler sadece zenginlik ve sosyal statü için mi bunu yapıyor?  Psikologlar, bunun arkasında sosyal onay arayışı ve kendilerini toplum içinde değerli hissetme isteği olduğunu belirtiyor. Sosyal medya, kişilerin beğeni ve takipçi sayıları üzerinden bir tür onay ölçütü haline gelmiş durumda. Özellikle gençler sosyal medyanın deyimiyle “Z Kuşağı”, bu beğenilerin ve takipçilerin sayısının, kendilerinin toplum içindeki değerini artırabileceğini düşünerek, influencer olma hedefine yöneliyor. Ayrıca, influencerlık, Youtuberlık, fenomenlik, gençler arasında kariyer olarak görülmeye başlandı. Geleneksel iş kollarının yanı sıra, sosyal medya üzerinden gelir elde etme fırsatları, gençlerin influencer olma isteğini de artırıyor. Bu durum, gençlerin kendi markalarını oluşturma, reklam anlaşmaları yaparak gelir elde etme arzularını tetikliyor. Tüm bunlar yüksek rekabet, sosyal medya bağımlılığı ve sürekli performans beklentisi gibi olumsuz etkileri de beraberinde getiriyor.

DOLANDIRICILARA NEDEN KANIYORUZ?

Tüm bunların yanı sıra sosyal medya bizi dolandırıcılara karşı daha açık hale gelmemize neden oldu. Gündemi sarsan “Seçil Erzan olayı”, dolandırıcılara neden kolayca inandığımız konusunu bir kez daha gündeme getirdi. CGTN TÜRK Özel yayınında konuşan Uzman Dr. Ayşegül Sütçü, Dilan Polat ile gün yüzüne çıkan fenomen vakasını ve Seçil Erzan dolandırıcılığının arkasındaki insan psikolojisini yorumladı. Sütçü, son yıllarda fenomenliğin nasıl yaygınlaştığını şu sözlerle değerlendirdi: “İnternetin değişmesiyle aslında oldu bu. Önceden sadece izleyicisi olduğumuz bir internet vardı biz sadece dışarıdan bakıyorduk, televizyon izliyor gibi izlerdik, içeriklere müdahale edemezdik. O nedenle ünlü olmak için birilerinin bizi oraya çıkarması gerekirdi. Sonra Web 2.0 diye bir şey geldi. Facebook, Instagram, TikTok ile içeriklere müdahale edebilir hatta içerik olabilir hale gelince bir şeyler değişmeye başladı. Herkes içerik üretebildiğini gördükçe  ve herkesin dikkatini çekebilecek içerikler üretebilirse o kadar daha fazla izlendiğini gördü. Buna da biyolojik olarak bakarsak bu durum beynin ödül mekanizmasını destekledi ve canlandırdı. İlk başta paylaşımlar yapıp paylaşımlara aldığımız beğenileri sayarken, çok beğeni aldım, çok kişi takip ediyor beni ödülünü yaşarken bu giderek daha kısa süreli insan dikkatini almayan, derinleşmeyen, insan zihninde yerleşmeyen sadece anı geçiren içerikler oluşmaya başladı. Dopamin tabii ki beğenilerle artıyor. Bir süre sonra kişinin algısını da değiştiriyor. Kendisini ürettikleriyle değil sanki kendisi değerliymiş gibi hissediyor. Bu da bir tür kibirden dolayı her şeyi yapmaya kendini haklı görüyor.”

Sütçü “Dolandırıcılara neden kanıyoruz” sorusuna da şu yanıtı verdi:

Afrika’nın yükselen önemi: Beijing Zirvesi ve küresel dengeler Afrika’nın yükselen önemi: Beijing Zirvesi ve küresel dengeler
Kişi neden dolandırılır? Altında iki neden yatıyor. Ya korku ya umut. Korku için örnek vermek gerekirse polis telsizi sesleri gelir, bir terör örgütüyle bağlantınız olduğunuz tespit edilmiştir denilerek korkutulur ve bankada neyiniz varsa çekilir. Korku bir kez geldi mi “Niye çekiyorum?”, “Bankadaki paranın bunla ne alakası var”, “Benim param nasıl kirlenmiş olabilir?” diye düşünmeyiz. Ya da umut tacirliği yapılır. Size iyi şeyler vaat ederler. Büyük paralar, şaşalı hayatlar vaat ederler. Her iki duygu da insana ait duygular ama maalesef az eğitimli, kültürel düzeyi yeterince yüksek olmayan, yeterinde araştırıp sorgulamayan toplumlarda ve de aç toplumlarda daha çok görülüyor. Yani kısaca çalışarak para kazanacağından ümidini kesmiş olan toplumlarda, emeğinin karşılığını alamayacağını düşünen, adaletin yerini bulmayacağını düşünen toplumlarda daha çok görülüyor. O nedenle dolandırıcılığa açık bir toplumuz.”

https://youtu.be/Lw_jzkeINp8?feature=shared

ü