CGTN Haber Merkezi
Görüşmede yaptığı konuşmada, Çin’in dışa açılma politikasına olan bağlılığını vurgulayan Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, şu ifadeleri kullandı:
“Dışa açılma, Çin’in temel devlet politikasıdır. Şu anda yüksek düzeyli dışa açılmayı kararlılıkla sürdürüyoruz. Kurallar, düzenlemeler, yönetim ve standartlar gibi alanlarda kurumsal açılımı da istikrarlı biçimde genişletiyoruz. Çin’in kapıları daha da açılacak. Yabancı yatırımları çekme politikamız değişmedi, değişmeyecek.”
Çin, küresel sermaye için vazgeçilmez bir merkez
Günümüz küresel ekonomisinde derin dönüşümler yaşanırken, dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin; devasa iç pazarı, gelişen iş ortamı, yenilikçilikteki ivmesi ve siyasi istikrarıyla küresel yatırımcılar için cazip bir merkez konumunda. Çin’e yatırım yapmak, yalnızca mevcut bir ekonomiye değil, aynı zamanda fırsatlarla dolu bir geleceğe yatırım anlamına geliyor.
Dev pazar, sınırsız fırsatlar
1.4 milyarlık nüfusu ve 400 milyonu aşkın orta gelirli tüketiciyle Çin, küresel şirketlere benzersiz bir pazar sunuyor. Son yıllarda özellikle tüketim seviyesi ciddi şekilde yükseldi. Geleneksel üretimden dijital ekonomiye, yeşil teknolojilerden yüksek katma değerli hizmet sektörlerine kadar geniş bir yelpazede talep artışı gözlemleniyor. Elektrikli araçlar, akıllı ev sistemleri, sağlık ve turizm gibi sektörler de hızlı bir büyüme yakaladı.
Bu gelişmeler ışığında Çin, iç döngüye dayalı ve iç-dış döngülerin birbirini desteklediği yeni kalkınma modelini hızla inşa ediyor. Bu strateji, Çin’in ekonomik risklere karşı dayanıklılığını artırırken, yabancı yatırımcılar için de yeni kapılar açıyor. 2024 sonu itibariyle Çin’de faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirket sayısı 1 milyon 239 bini aştı. Son beş yılda yabancı yatırımcıların Çin’deki ortalama kazanç oranı yüzde 9’a ulaştı. Çin, bu oranla küresel sıralamalarda en üstlerde yer aldı.
Çin ekonomisi son yıllarda yüksek hızda büyümeden kalite odaklı büyümeye geçiş yaptı. Yapay zeka, 5G, biyoteknoloji ve yenilenebilir enerji gibi stratejik sektörlerdeki atılımlar, ülkeyi küresel rekabette ön plana taşıdı. Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payı yüzde 2,5’i aşarken; kuantum bilişim ve uzay teknolojileri gibi alanlarda da Çin dünya liderliğini sürdürüyor. 2024 sonu itibariyle Çin’de geçerli patent sayısı 4 milyon 756 bini aştı. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından açıklanan Küresel Yenilik Endeksi’nde Çin, üst sıralarda yer almaya devam ediyor.
Amway Global CEO’su Michael Nelson, Çinli yapay zeka şirketi DeepSeek ile yaptıkları işbirliğinden memnuniyet duyduklarını ve bu teknolojiyi ürün geliştirmede kullanacaklarını belirtti. Çin’in inovasyon odaklı büyüme modeli, hem ülkenin rekabet gücünü artırıyor hem de yatırımcılara yüksek katma değerli fırsatlar sunuyor.
Dışa açılma politikası yatırımcıya güven veriyor
Çin, dışa açılma politikasını uzun vadeli ve istikrarlı biçimde sürdürüyor. Bu kapsamda, yabancı yatırımcıların erişimini kolaylaştırmak adına negatif liste sisteminde güncellemeler yapıldı, serbest ticaret bölgeleri kurulu ve RCEP gibi uluslararası anlaşmalar hayata geçirildi. Hainan Serbest Limanı gibi girişimlerle Çin’deki yatırım ortamı daha adil, şeffaf ve erişilebilir hale getirildi.
Çin’in doğrudan yabancı yatırımları sürekli olarak yüksek seviyelerde kalmaya devam ediyor. Tesla, Shanghai’da kurduğu süper fabrikayla Çin’e olan güvenini gösterirken, BASF da Guangdong’da 10 milyar Euro’luk yatırım yaparak üretim üssü kurdu. Bu örnekler, küresel devlerin Çin pazarına duyduğu güvenin somut göstergesi niteliğinde.
Politik istikrar, uzun vadeli güvencenin temeli
Dünyada artan belirsizlik ortamına rağmen Çin, makroekonomik dengeleri koruyarak yatırımcıya öngörülebilir bir atmosfer sunuyor. Karbon nötr hedefleri (2030/2060), kentsel dönüşüm projeleri ve dijital altyapı yatırımlarıyla sürdürülebilir büyüme hedefi doğrultusunda ilerliyor.
ZEISS Çin CEO’su Maximilian Foerst, Çin’in ekonomi politikalarındaki sürdürülebilirliğin yatırım ortamını desteklediğini ve bu sayede uzun vadeli istikrar sağlandığını ifade etti. Cargill CEO’su Brian Sikes ise, “Önümüzdeki 50 yıl, Çin’deki en parlak dönemimiz olacak.” dedi.
Görünen o ki, nitelikli büyüme süreciyle birlikte Çin’de yatırım yapan şirketler, daha parlak bir geleceğe doğru yol alıyor. Uluslararası yatırımcıların da söylediği gibi:
“Çin’e yatırım, geleceğe yatırımdır.”