Gazze'de sivil kayıpları hızla artarken, acil ateşkes çağrısı, İsrail'in en önemli destekçileri arasında yer alan Batılı güçlerin koridorlarında pek ilgi görmüyor. Üstelik bölgeye kalıcı barış getirmenin kalıcı yolları konusundaki tartışmalarda da bariz bir eksiklik var gibi görünüyor.
Bu rahatsız edici durumun ortasında, 21 Kasım'da BRICS'in Filistin-İsrail meselesine ilişkin olağanüstü sanal zirvesi, barış için belirgin bir umut ışığı olarak ortaya çıktı. Toplantı, yalnızca barışçıl bir çözüme yönelik acil ihtiyaca ışık tutmakla kalmadı, aynı zamanda Küresel Güney'in "düşmanlıkların sona ermesine yol açacak acil, kalıcı ve sürdürülebilir bir insani ateşkes" yönünde yaygın olarak paylaştığı tutumun altını çizdi
XI’DEN İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM ÇAĞRISISanal zirve sırasında BRICS ülkelerinin liderleri Gazze'de artan şiddete çözüm bulmak için bir araya geldi. Toplantının temel amacı Gazze'de birleşik ve acil bir ateşkesin sağlanmasıydı. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa'nın başkanlık ettiği zirvede liderler, "düşmanlıkların derhal durdurulmasını, sivillerin korunmasını ve insani yardım sağlanmasını amaçlayan bölgesel ve uluslararası çabalara güçlü desteklerini" yinelediler.
Zirvede konuşma yapan Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, ülkesinin çatışmaya ilişkin ilkeli tutumunu yineledi; Çin'in sürekli olarak gerilimi düşürme ve her iki tarafa da bağımsız bir Filistin'i de içeren "iki devletli çözüm" izleme çağrısında bulundu. "Yalnızca iki devletli çözümün kalıcı barış getirebileceğini" vurguladı.
Artan şiddet ve insani felaketin derhal durdurulması için Xi, İsrail'in Gazze halkına "toplu cezalandırma"yı bırakması ve rehineleri serbest bırakma ve sivilleri tahliye etme çabalarına devam etmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, barış için dünya çapında uzlaşı sağlanması ve Filistin sorununa "kapsamlı, adil ve sürdürülebilir" bir çözüm bulunması amacıyla uluslararası bir zirvenin bir an önce yapılması çağrısında bulundu.
ZİRVENİN VERDİĞİ İKİ MESAJZirve en az iki açıdan son derece önemlidir. Birincisi, küresel jeopolitik ve güç paradigmasında benzeri görülmemiş değişimlere işaret ediyor. Bir zamanlar yaygın olan tek taraflılık eğilimi giderek çok taraflılıkla karakterize edilen daha eşitlikçi bir sisteme doğru yerini kaybediyor. Yen idünya düzeninin hatları, farklı çıkarların, ittifakların ve ortak küresel istikrar arayışının karşılıklı etkileşimiyle şekilleniyor.
Bu dönüştürücü yolculukta ilerlerken Küresel Güney'deki ülkeler, kaderlerini doğrudan etkileyen küresel krizlere yönelik daha koordineli, kapsayıcı ve çeşitlendirilmiş yaklaşımlar için baskı yapıyor. Küresel Güney'i uluslararası sahnede temsil eden ve geniş çapta benimsenen bir platform olan BRICS, zirve aracılığıyla, krize ilişkin bölgenin evrensel olarak paylaştığı perspektifleri öne çıkardı.
İkinci olarak, zirvenin bağımsız bir Filistin'in kurulması için "iki devletli çözüm" arayışına yönelik kolektif onayı Küresel Güney tarafından aynı şekilde paylaşılıyor. Küresel güney ülkelerinin sömürgecilik ve emperyalizmin çizmeleri altında ezilme konusunda uzun bir geçmişi var. Bunun bir örneği, İsrail tarafından uygulanan ve esas olarak Batı dünyasındaki G7 müttefikleri tarafından desteklenen bir tür yerleşimci sömürgeciliğine maruz kalan Filistin halkının süregelen kötü durumudur.
KÜRESEL GÜNEY’DEN FİLİSTİN’E EZİCİ DESTEKKüresel Güney'de Filistinlilerin kendi kaderini tayin etmesi yönünde ezici bir destek var ve buna İsrail'in Gazze'deki Filistin halkına yönelik son saldırısına yönelik yaygın kınama da eşlik ediyor. Şu anda, Birleşmiş Milletlere üye devletlerin çoğu, yani 192 ülkeden 139'u, ABD ve İsrail'in açık isteklerine rağmen Filistin devletini tanımış durumda. Bu ülkeler, topluca Küresel Güney olarak adlandırılan Asya'nın, Latin Amerika'nın ve Afrika'nın neredeyse tamamını kapsıyor.
BRICS liderleri, acil ateşkesi teşvik etme, sivilleri koruma ve temel insani yardımı kolaylaştırma konusunda sarsılmaz bir kararlılıkla, bu benzeri görülmemiş insani kriz sırasında kolektif eylemin aciliyetinin altını çizdi. Barış ve istikrarı teşvik etmeye yönelik birleşik bir strateji, zirvenin bölgesel ve küresel girişimleri desteklemeye yaptığı vurguya da yansıyor. Aynı zamanda, dünyanın en acil sorunlarının nasıl çözüleceğinin belirlenmesinin seçilmiş birkaç ülkenin özel alanı olduğu şeklindeki kibirli düşünceye tutunanlara incelikli bir şekilde güçlü bir mesaj iletti.
Editörün notu: CGTN'nin özel yorumcusu Abu Naser Al Farabi, uluslararası politikaya, özellikle de Asya meselelerine odaklanan, Dakka merkezli bir analisttir. Makale, CGTN'nin görüşlerini değil, yazarın görüşlerini yansıtmaktadır.