Genel

Yeni kamplaşma: İklim teknolojisi

Teknoloji alanındaki yarış yeni bir kutuplaşmaya neden oldu. Ülkeler ham maddelerde dışarıya bağımlı kalmamak için yeni ittifak arayışında.

Büyük güçler arasında teknoloji yarışı kızışıyor. Yarışın kendisini gösterdiği alanlardan biri de enerji ve iklim teknolojileri. Son yıllarda, küresel iklim değişikliği tehdidiyle başa çıkma çabaları, ülkeleri iklim teknolojileri konusunda önemli yatırımlar yapmaya yönlendirdi. Çin, özellikle güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve enerji depolama sistemleri gibi iklim teknolojileri üretiminde dünya genelinde öne çıkan bir güç.

ABD, Batılı ülkelerin iklim teknolojileri alanında Çin ile olan işbirliğini azaltmak için stratejiler geliştiriyor. Bu stratejide de tedarik zinciri konusu öne çıkan başlık. Bunun yanı sıra ABD ve Batı arasında iş birliği de üzerinde çalışılan bir konu. Standartların belirlenmesi, bilgi paylaşımları ve ortak proje finanse edilmesi üzerinden konuşulsa da esas hedef Çin ile yapılan işbirliğine engel olma isteği.

Çin, 18 mineralden 12'sinin en büyük üreticisi

Sektördeki uzmanlar özellikle güneş panelleri, rüzgâr tribünleri ve elektrikli araçlar gibi enerji dönüşümüne yönelik teknolojilerin yaygınlaşması, lityum, bakır, kobalt ve nikel gibi hammaddelerin öneminin artacağını vurguluyor. Uzmanlar dünyada başlıca nadir element üreticilerinin; Şili, Endonezya, Kongo, Çin, Avustralya ve Güney Afrika olarak sıralıyor. Bu mineralleri işleme açısından ise Çin hâkim konumda. 18 kritik mineralin her biri için, ilk üç üretici ülke toplam küresel üretimin yüzde 73 ile yüzde 98'ini kontrol ediyor. Çin, 18 mineralden 12'sinin en büyük üreticisi.

Yeni ittifaklar

İşte ittifaklar ve işbirlikleri tam da burada devreye giriyor. ABD’nin Kanada ile yaptığı Mineral Güvenlik Ortaklığında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Almanya, Japonya, Kore, İsveç, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği var.

Yakın zamanda ekonomi gazetecilerinin düzenlediği iklim ve ekonomi başlıklı konferansa da katılan ekonomi gazetecisi Recep Erçin, ülkelerin ham maddelerde dışarıya bağımlı kalmamak için ellerinden geleni yaptıklarını belirterek bu konu üzerinden dünyada yeni bir kamplaşmanın başladığını söyledi. Erçin’in değerlendirmeleri şöyle: Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol’un, Türkiye'de ve dünya çapında yaptığı sunumlardan edindiğimiz bilgilere göre; Çin Halk Cumhuriyeti nadir toprak elementlerinde, ki bu nadir toprak elementleri yeşil teknolojilerin üretimde yoğun olarak kullanılıyor. Yüzde 80 oranında varlığa sahip, daha doğrusu nadir toprak elementlerini ham madde olaraktan sahip olmasının yanında işlemesini Çin yapıyor. Çin, bu konuda teknolojisini çok geliştirmiş vaziyette. Amerika da bunun için bu nadir toprak elementleri ve kritik mineraller sınıfındaki ham maddelere ilişkin bir aksiyon alarak, Türkçesi maden ittifakı diyebileceğimiz bir yapı oluşturdu. Bu yapıyı oluşturmasının nedeni Çin'e karşı bu alanda rekabet etmek istemesi. Avrupa Birliği de bu ittifakın içerisinde. Kimler var? Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Avrupa Birliği ülkeleri bunun içinde varlar.

"Amaç Atlantik ekonomisini devam ettirmek"

Bu maden ittifakı içerisinde yapılacak olan mesele, özellikle Amerika'nın yeşil anlaşma diye ortaya koyduğu Atlantik sistemini ve Atlantik ekonomilerini koruma ve aslında korumadan ziyade Atlantik ekonomilerinin Amerika'ya bağımlılığının devam ettirilmesi meselesi. Çünkü Çin burada birlikte gelişmek, refahı birlikte arttırmak ilkesiyle hareket ettiği için daha cazip gelmeye başladı ülkelere. Ama Batı tarafı tabii çeşitli yaptırımlarla diyelim şartlarla bunu biraz zorluyor. Kendine bağımlı firma devam ettirmeye çalışıyor. Onun yanında bu kritik minerallerde Avrupa Birliği ülkeler, içerisindeki şirketler bir takım çalışmalar içerisindeler. Avrupa kıtasında bu kritik mineraller varlığı çok yüksek oranda değil ama işte onu toparlayabilmek için topraktaki eser miktarda dahi bulunan bu kritik mineralleri ekonomiye kazandırabilmek amacıyla takım teknolojiler geliştiriyorlar. Avrupa Birliği de geçen aylarda Avrupa Komisyonu'ndan geçirdiği raporlar madenciliği, yeşil teknoloji sayma konusunda bir adım attı. Henüz daha tam kanunlaşmış değil ama bu yönde bir girişim var. Yani bu kritik mineraller meselesinde Çin, özellikle Afrika coğrafyasındaki faaliyetlerinin de etkisiyle o kadar öne aldı ki, Batı ekonomileri  yaya kaldıkları için bir takım agresif adımlarla durumu toparlamaya çalışıyorlar. Yine Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporlarına göre bu kritik mineraller dediğimiz şey lityum, bakır, nikel, kobalt gibi minerallere talep o kadar artacak ki önümüzdeki dönemde 20 veya 30 kattan bahsediliyor. O yüzden ülkeler burada bu ham maddelerde dışarıya bağımlı kalmamak için de ellerinden geleni yapıyorlar. Aslında bu mineraller bağlamında dünyada yeni bir kamplaşma ve kutuplaşmanın da başladığını söylemek açıkçası doğru olur.”