Yeni Kaledonya eylemleri: Yeni sömürgecilik, ‘düzeni’ ne kadar koruyabilir?

Son günlerde patlak veren gösteriler ve güvenlik güçleriyle yaşanan çatışmalar, çok da tanınmayan Yeni Kaledonya’yı dünya gündeminin üst sıralarına taşıdı. Güney Pasifik Okyanusu'nda yer alan bu takımadada yaşanan bu olayları önemli kılan şey ise, ‘Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu’ üyesi olması. Avustralya'nın yaklaşık 1.210 kilometre, Fiji'nin yaklaşık 1.500 kilometre batısında bulunan bu bölge, büyük nikel rezervleri ile biliniyor. Bölgeyi ‘denizaşırı Fransa toprağı’ yapan en önemli sebeplerinden biri de işte bu yeraltı kaynakları. Bu arada, Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu, toplamda yaklaşık 2.65 milyon kişinin yaşadığı ve dört ayrı yönetim şekline bölünen toprakları ifade ediyor:  Départements et régions d’outre-mer (DOM-ROM) (Denizaşırı il), Collectivité d’outre-mer (COM) (Denizaşırı kolektivite), Collectivité sui generis (CSG) (Kendine özgü bölge) Terres australes et antarctiques françaises (TAAF) (Fransız Güney ve Antarktika Toprakları) Bu bölgelerin resmi ifadeyle ‘topluluk’ olarak adlandırılması sizi yanıltmasın, zira bu bölgeler Fransa’nın sömürge döneminden kalan toprakları. Daha açık ifadeyle, artık ‘sömürge’ olarak adlandırılmayan sömürge toprakları…

Yeni Kaledonya nasıl yönetiliyor?

Yeni Kaledonya da diğer Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu üyeleri gibi Fransa’ya bağlı. Collectivité sui generis (CSG), yani kendine özgü bölge olarak kabul ediliyor ve burası Fransa’nın sömürge toprakları arasında CSG statüsüne sahip tek bölge. CSG statüsü, bölgeye geniş bir özerklik tanıyarak, yerel hükümet kurma, kanun çıkarma gibi yetkiler veriyor. Yeni Kaledonya'nın CSG statüsü de, 1998 yılında imzalanan Nouméa Anlaşması ile belirlenmişti ve ‘bağımsızlık referandumları yapmasını’ da öngörüyordu. Hatta, 4 Kasım 2018 tarihinde gerçekleştirilen referandumda, ada halkının yüzde 56,4'ü Fransa'dan bağımsızlığa karşı oy kullanarak adanın denizaşırı bölge olarak kalması yönünde karar almıştı. Özetle, 'Collectivité sui generis' statüsü, Yeni Kaledonya gibi bölgelerin, Fransa'dan farklı bir yönetim yapısına sahip olmasını ve geniş bir özerklik içinde kendi kendini yönetmesini sağlayan özel bir statü.

Protestolar neden başladı?

Yeni Kaledonya’daki sömürge karşıtı ve bağımsızlıkçı güçlerin mücadelesi yeni değil. Özellikle, adada çoğunluğu oluşturan Kanak halkı, en büyüğü 1878 yılında olmak üzere çok sayıda isyan düzenledi ve hepsi Fransız sömürge güçleri tarafından bastırıldı. Dolayısıyla, son günlerde yaşanan eylemleri de bu tarihsellik içinde değerlendirmek gerekiyor. Sömürge ülkelerinin hepsinde olduğu gibi, yerli işbirlikçiler, yabancı güçler ve bağımsızlıkçılarla birlikte, Yeni Kaledonya’da geçmişi uzun yıllara dayanan bir ulusal mücadele geleneği var. Son dönemde patlak veren eylemler de bu zemin üzerinde şekilleniyor.  Son günlerdeki eylemlerin fitilini ateşleyen şey ise, Paris yönetiminin Yeni Kaledonya’nın SCG statüsünün istismarıyla sonuçlanabilecek yeni bir seçim yasası ilan etmesi oldu.  Bölgede bu değişikliklere karşı düzenlenen eylemler 4 Mayıs'tan beri yoğun şekilde sürüyor. Bu arada halk, en son 2021 yılında bağımsızlık referandumuna gitmişti. Seçmenlerin yüzde 96,49'unun bağımsızlığa "Hayır" dediği referanduma, seçmenlerin yarısından fazlası katılmamış, katılım rekor düşüşle yüzde 43.90’da kalmıştı. Bu da, Yeni Kaledonya halkının Fransa’nın siyasi hakimiyetine ilişkin güvensizliğinin önemli bir göstergesi.  Fransa’nın Yeni Kaledonya anayasası için hazırladığı ‘yeniliğe’ göre, artık adalarda 10 yıl ve daha fazla yaşayan herkes oy kullanma hakkına sahip olacak. Yani dışarıdan gelenlerin (Paris yanlısı Fransız nüfustan bahsediyoruz) payı artıyor, yerli halkın ve dolayısıyla yerli seçmenin seçimlerdeki payı azalıyor. Düzenleme, Fransa Ulusal Meclisi'nde 153'e karşı 351 vekilin oyuyla kabul edilmişti.  Bu, sömürge karşıtlarının bir siyasi güç olarak ve anayasal zeminde iktidar olmasının önünü kapatmak üzere kurgulanan bir adım. Bölgede yaşanan eylemlerde, medyaya yansıyan haberlere göre 10'dan fazla ölüm, 200'den fazla yaralanma yaşandı ve yaklaşık 200 kişi gözaltına alındı. Fransa ise, adada sıkıyönetim ilan etti, protestoları bastırmak üzere özel kuvvetlere (RAID ve GIGN) bağlı 500 kişilik bir askeri güç gönderdi ve TikTok’u yasakladı. 

Azerbaycan’ın işin neresinde?

Fransa ise, suçu Azerbaycan'a atarak eylemleri bir ‘dış müdahaleye’ indirgemeye, seçim yasasına yaptığı müdahaleyi örtbas etmeye çalışıyor.  Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, France 2 radyosuna verdiği röportajda, ayrılıkçılardan bazılarının Azerbaycan'la anlaşma yaptığını söyledi. Eylemlerde ‘hızlı bir şekilde’ Rus parmağı bulan Politico da, ‘bölgedeki Rusya ve Azerbaycan faaliyetlerinin haftalardır, hatta aylardır devam ettiğinden emin olduğunu’ söyleyen bir Fransız istihbarat görevlisinden aktarımla, Azerbaycan'ın sömürge karşıtı söyleminin büyük ölçüde Moskova'dan ilham aldığını iddia ediyor. Paris ayrıca, eylemcilere Azerbaycan'ın Fransız sömürgelerinde yaşayan halklarla dayanışma için kurduğu ‘Bakü İnisiyatif Grubu’nun yardım ettiği görüşünde.  Bir yıl önce kurulan Bakü İnisiyatifi Grubu, Birleşmiş Milletler’in (BM) dekolonizasyon kararlarına rağmen Korsika, Melanezya, Polinezya, Karayipler ve Antiller'de yaşayan halkların hala Fransız sömürgeciliğinden ve neokolonyalizminden muzdarip olduğunu savunan, bu bölgelerle etkileşim içerisinde bir girişim. Dolayısıyla, Azerbaycan’ın Fransa’nın Ermenistan konusundaki tutumuna jeopolitik bir yanıt olarak bu inisiyatifi aktif bir biçimde işletmesi doğal bir süreç, ancak belirleyici olduğuna yönelik iddialar, yalnızca Fransız yetkilileri tarafından dile getiriliyor.

Yeni dünyanın doğum sancıları

Fransız basını, Yeni Kaledonya’da ilan edilen OHAL’in ardından gerilimin yatıştığı yönünde haberler geçse de, bölgede çatışmalar devam ediyor.  Fransa'nın Yeni Kaledonya Yüksek Komiseri Louis Le Franc, "Birçok takviye gelecek, derhal daha önce kontrol altına alamadığımız yerlere derhal gönderilecekler, kaybettiğimiz kentsel alanları yeniden ele geçirecekler” ifadeleriyle çatışmaların süreceğinin sinyalini verdi. Bölgedeki kolluk kuvvetleri sayısının ise 1.7 binden 2.7 bine çıkması bekleniyor. Bağımsızlık eğilimlerinin yükselişe geçtiği her ülkenin kendine özgü bir hikayesi var. Farklı coğrafyalara ait bu hikayelerin kesiştiği yerde ise, dünyayı yüzyıllar boyunca sömürmüş, çeşitli ‘topluluklar’, ‘ortaklıklar’ eliyle yeni sömürgeci ilişkilerine günümüzde de devam eden Batı ülkeleri bulunuyor.  Geçen seneyi hatırlayalım. Fransa; Orta Afrika Cumhuriyeti, Burkina Faso, Mali ve Nijer’le birlikte, uzun yıllar sömürdüğü ve hala bağlarını sürdürdüğü Sahel ülkelerinden kovularak büyük bir tokat yemişti. Fransa’nın dünya çapındaki eski ve mevcut sömürgelerinde yaşayan halklar, mevcut krizlerin aslında çok kutuplu bir dünya düzeninin doğum sancıları olduğunun farkında ve aynı özlemlere sahip, büyük ya da küçük diğer ülkelerle işbirliği fırsatları arıyor. Yeni Kaledonya’da yaşananlar, bu ‘büyük resmin’ yalnızca bir parçası. Sonuç ne olursa olsun, sömürgeciler için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN