Yeni insan için sosyalist kültür

Kamil Dede’den duydum. Balat’ta aynı evi paylaştığımız dönemde bir akşam sohbetinde söylemişti: “Devrimci, umumi tuvaleti kendi özel tuvaletinden daha temiz tutan kişidir.” Ne kadar sade bir söz, ne ağır bir tanım… Zaman zaman Hasan Bögün’le de tartışırız, “yeni insan” sosyalizmin en önemli konusu, en kritik sorunudur aslında. Devrimi yapmak için devrimci partiye ve devrimcilere ihtiyaç var elbette ama devrimi sürdürmek için de hem devrimcileri “yeni insan”a dönüştürmeye hem de kitleleri devrimcileştirmeye ihtiyaç var.

Atatürk ve devrimci kültür

Bütün büyük devrimcilerin üzerinde durduğu bir konu olmuştur bu. Kendi tarihimizde, kendi devrimimizde de var. Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet’in ilanından sonraki asıl işi bu olmuştur: Toplumu dönüştürmek. O nedenle de eğitim-kültür konusunu hep önde tutmuştur. Örneğin “Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür” demiştir. Örneğin “Toplumu gerçek amacına, gerçek mutluluğuna ulaştırmak için iki orduya gerek vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri ulsun geleceğini yoğuran bilim ordusudur. Bu ordulardan her ikisi de aynı derece gerekli, kıymetlidir, her ikisi de hayatidir. Ancak bilim ordusunun kıymet ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, bilim ordusu, ölen ve öldüren birinci orduya, niçin ölüp, niçin öldürdüğünü öğreten ordudur.” Ve büyük devrimci, devrimle kurduğu Cumhuriyet’i şöyle tarif etmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” Şöyle de söyleyebiliriz: O kültür ilerleyen yıllarda bozuldukça cumhuriyet devrimciliğini yitirdi. Yolda bulduğu paslı ve eğri çiviyi “kamunun, hazinenin, ulusun malı” diye alıp temizleyip düzelten “yeni insan” gitti, köşe dönmeci, yükselmek için başkasının sırtına basmayı hakkı gören, “devletin malı deniz, yemeyen keriz” diyerek hırsızlık rejimini besleyen bir insan tipi oluştu.

Xi Jinping ve sosyalist kültür

Sosyalist toplum inşa etmekte olan Çin Halk Cumhuriyeti’ni de hep bu gözle izlerim. “Yeni insan” oluşturmakta ne aşamada olduklarını anlamaya çalışırım. SSCB’nin geri dönüşünün önemli nedenlerinden biri “yeni insan”ı oluşturamamasında, tersine ayrıcalıklı bir bürokrat sınıfı yaratmasında, onların da hızla kapitalist yolcuya dönüşmesindendi… SSCB dağılırken yönettikleri fabrikaları nasıl soydukları, nasıl oligarklaştıkları yakın tarihin ekonomi-politik derslerindendir. Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in konuşmalarına da hep “yeni insan” ve onun kültürü yönünden bakarım. Örneğin Türkiye’de de yayınlanan Çin’in Yönetimi kitabında (Kaynak Yayınları, 2017), Xi Jinping için kültür konusu milli savunma konusundan, dış politika konusunda önce gelmektedir. “Hukuk Devletinin İnşası” bölümünü, “Güçlü Sosyalist Kültür Ülkesi” izlemektedir. Yeni insan için sosyalist kültür Xi Jinping’in en önem verdiği konuların başında gelmektedir kısacası.

Dünya uygarlığına giden yol

Xi Jinping, kültüre verdiği önem nedeniyle geçen yıl 2 Haziran’dan düzenlenen kültürü geliştirme seminerinde konuşmuş ve Çin halkına çok önemli mesajlar vermişti: Maksizmi Çin’in geleneksel beş bin yıllık kültürüyle harmanlayarak Çin’e özgü sosyalizmin ilerletileceğini belirtmişti… Tıpkı Atatürk gibi, “Kültür güçlüyse millet güçlüdür” demişti… ”Kültür, geniş kapsamlı kalkınma için güçlü temelimizdir” demişti… Ve en önemlisi Xi Jinping, Çinlilere “Çin’in kültürel özgüvenini arttırın ve Çin kültürünün dünya medeniyetine giden yolu aydınlatmasına izin verin” çağrısında bulunmuştu.

Uygarlık tek, kültürler çeşitli

Özellikle bu son mesaj iki nedenle önemli. Daha önce Cumhuriyet gazetesinde de değindiğim konudur. Uygarlık ve kültür aynı şey değildir, karıştırılır, hatta emperyalistlerin ideologları (örneğin Huntington) bilerek çarpıtır ve en sonunda kendi hedefleri için “medeniyetler/uygarlıklar çarpışmasına” dönüştürür. Oysa uygarlık ve kültür farklıdır. Kültür toplumlara özgüdür, çağımızda uluslara ve halklara özgüdür. Uygarlık ise evrenseldir, geçmişin üzerine eklenerek gelişir ve tüm insanlığındır. Uygarlık insanlığın büyük yolculuğundaki trendir, vagonlardır, eklene eklene büyür, gelişir. Tarihsel olarak o koşullarda hangi toplumlar ilerdeyse, vagonlara onlar lokomotiflik yapar. Uygarlık tek ve tüm insanlığınken, kültür çeşitli ve her topluma özgüdür. Uygarlığı insanlığın üzerinde ilerlediği büyük anayol olarak görürsek, kültürler de o anayolu besleyen ara yollardır özetle. Kültürlerin yeni insanları arttıkça, o anayola daha çok fener tutulacak, yolun ilerisi daha çok aydınlanacaktır. YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN