Kültür-Sanat

"Vatan şairi" Namık Kemal vefatının 135'inci yılında anıldı

Türk edebiyatının "vatan şairi" Namık Kemal, vefatının 135. yılında Çanakkale'nin Gelibolu ilçesine bağlı Bolayır köyündeki kabri başında anıldı.

Tören, Namık Kemal'in kabrine Gelibolu Kaymakamı Bekir Abacı, 18. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Ferat Vural, Gelibolu Belediye Başkan Vekili Zafer Mete, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleri ile siyasi partilerin temsilcilerinin buket bırakması, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla devam etti.

Öğrenciler tarafından Namık Kemal'in "Murabba" şiirinin okunduğu programda, "Vatan Sevgisi" ile "Namık Kemal" oratoryoları sahnelendi.

NAMIK KEMAL'İN HAYATI

Asıl adı Mehmet Kemal olan, "Namık" adını ise Şair Eşref Paşa'dan alan Namık Kemal, 21 Aralık 1840'ta Sultan 2. Abdülhamid'in müneccimbaşısı ve yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı Yenişehirli Mustafa Asım Bey ile Fatma Zehra Hanım'ın çocukları olarak Tekirdağ'da dünyaya geldi.

Annesi Fatma Zehra Hanım'ı 1848 yılında kaybedince, çocukluğunu Tekirdağ Valisi dedesi Abdüllatif Paşa'nın yanında, Rumeli ve Anadolu'da geçiren Namık Kemal, Afyon Müftüsü Buharalı Hacı Velid Efendi'den gördüğü eğitimin yanı sıra özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi.

Afyon Mevlevi Tekkesi neyzenbaşı Coşkun Dede'den tarikat usullerini öğrenen Kemal, Mart 1853'te Kars Kaymakamlığına tayin edilen dedesiyle bu kente gitti.

Kemal, Kars'ta kaldığı 1,5 yılda Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendi'den tasavvuf ilmini, divan edebiyatını öğrendi, hocasının teşvik etmesiyle ilk şiir denemelerini kaleme aldı.

Vahdet-i vücut felsefesini ve Muhyiddin Arabi'yi, Mevlana'yı inceleme fırsatı bulan şair, Kara Veli Ağa adındaki kır serdarından avcılık, atıcılık, cirit oyunu dersleri aldı.

Babasının 1855'te Filibe kentine mal müdürü ve dedesinin Sofya Kaymakamlığına atanması ile Sofya'ya giden Namık Kemal, 16 yaşındayken Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi'nin kızı Nesibe Hanım ile evlendi.

Sofya'da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra bir mahlasname düzenleyerek asıl adı "Mehmet Kemal" olan usta edebiyatçıya "Namık" ismini verdi.

Edebiyatta Batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanışan Namık Kemal, eserlerinde "hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi" gibi kelimeleri daha sık kullanmaya başladı.

Namık Kemal, Şinasi'nin çıkardığı Tasvir-i Efkar gazetesinde fıkra ve tercüme yazıları kaleme aldı.

Şinasi'nin 1865'te Fransa'ya gitmesi üzerine, kendisine bıraktığı gazeteyi Namık Kemal tek başına çıkarmaya başladı.

Namık Kemal, kuruluşu 1865'e dayanan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan "İttifak-ı Hamiyet" adlı gizli derneğe katılmasının yanı sıra "Tasvir-i Efkar" gazetesinde hükumeti eleştiren yazılar yazdı. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyetinin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867'de kapatıldı.

Namık Kemal, İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Erzurum'a vali yardımcısı olarak atandı fakat bu göreve gitmeyi erteleyerek Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa ile Paris'e gitti.

Fransız hükümetinin Genç Osmanlılara ülkeyi terk etmelerini söylemesi üzerine Londra'ya geçen Namık Kemal ve arkadaşları, 1868'de Mustafa Fazıl Paşa'nın maddi desteğiyle Ali Suavi ile "Muhbir" ve "Hürriyet" gazetelerini çıkardı.

Namık Kemal, çeşitli anlaşmazlıklar sonucu Avrupa'da desteksiz kalınca, 1870'te Zaptiye Nazırı (Güvenlik Bakanı) Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine İstanbul'a döndü.

Sadrazam Ali Paşa'nın ölümünden sonra, Ebüzziya Tevfik Bey ile 1872'de çıkardığı İbret gazetesi muhalif yazılar yazdığı için kapatılan Namık Kemal, mutasarrıf olarak Gelibolu'ya atandı. Usta yazar burada "Vatan Yahut Silistre" oyunu ile "Evrak-ı Perişan" adlı eserini tamamladı.

Namık Kemal, görevinden azledilince 1873'te İstanbul'a döndü ve tiyatroyla ilgilenmeye başladı.

"Vatan Yahut Silistre" oyununu Gedikpaşa Tiyatrosu'nda 1 Nisan 1873 gecesi sahneleyen şair, oyunu izleyenlerin galeyana gelip olay çıkarması üzerine birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı ve Magosa'ya sürgün edildi.

Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından Namık Kemal, "toplum için sanat" anlayışını benimseyerek, sanatı toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullandı.

Sırasıyla 1879'da Midilli, 1884'te Rodos ve 1887'de Sakız Adası kaymakamlığı yapan şair, yakalandığı zatürreden kurtulamadı, 2 Aralık 1888'de vefat etti.

Vefatının ardından, Sakız Adası'ndaki bir caminin haziresine defnedilen Namık Kemal'in cenazesi, vasiyetine uyularak Ebüzziya Tevfik'in Padişaha müracaatı üzerine Gelibolu'ya nakledildi.