21. yüzyıl koridorlar yüzyılı olarak tarihe geçecek gibi gözüküyor. Kimin daha fazla mal ve hizmetlerin taşınması ve enerji akışının sağlanması için ulaşım ve enerji alanlarında koridor projesi varsa, bu ülke veya ülkeler mal ve hizmet üreten ile enerji üreten ülkelerden stratejik olarak daha kıymetli hale gelecek. Zira ne kadar büyük enerji kaynaklarına sahip olursanız olun ne kadar fazla mal ve hizmet üretirseniz üretin eğer bunu dünya pazarlarına sağlıklı, düşük maliyetli ve güvenli bir şekilde ulaştıramıyorsanız bunların hiçbir stratejik anlamı ve değeri yoktur. Örneğin Doğu Akdeniz'deki enerji bir türlü dünya pazarlarına ulaştırılmadı. Bu bölgede enerji East-Med projesi ile Avrupa’ya ulaştırılacaktı. Ancak astarı yüzünden daha pahalı hale geldi ve ABD bu projeyi çöpe attı. Oysa bu proje Türkiye ile birlikte yapılsaydı, bugün Doğu Akdeniz'deki bu enerjiden bu projenin paydaşı olan ülkeler güzel para kazanacaktı.
Kuşak ve Yol İnisiyatifi
Kuşkusuz, son dönemde ülkelerin koridor projesini geliştirmesinde öncü ve örnek ülke Çin'dir. 2013 yılında Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping'in ilan ettiği Kuşak ve Yol İnisiyatifi, bünyesinde barındırdığı ulaşım koridorları ve açık denizdeki limanlar dizisi Çin'in bölgesel ve küresel ticarette hem elini güçlendirmiştir hem de dünyanın her yerine ulaşılabilirliğini artırmıştır. Kuşak ve Yol İnisiyatifi projesi her ne kadar Çin tarafından ilk defa hayata geçirilmiş olsa da Çin bu girişimin tüm insanlığa ait olduğunu ve kazan - kazan ilkesi çerçevesinde her ülkenin katkısıyla daha da büyüyerek paydaşlarına kazanç sağlayacağını savunmaktadır.
Bir başka deyişle elinizdeki ulusal projelerinizi Kuşak ve Yol İnisiyatifi'ne entegre edebilme imkanına sahipsiniz. Bu bağlamda, Türkiye de özellikle Avrasya coğrafyasında Orta Koridor projesini hayata geçirerek Kuşak ve Yol İnisiyatifi bünyesinde bölgedeki ticareti ve enerjiyi Batı'ya aktarmak istemektedir. Sadece Orta Koridor değil aynı zamanda Zengezur Koridoru ve yakın zamanda hayata geçen İstanbul-Tahran-İslamabad demiryolu da önemli bir projedir. Çünkü bu projenin birinci aşaması İslamabad kadar olan demiryolu şu anda işlemektedir. İkinci aşaması olan bu demiryolunun Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'ndaki demiryoluna bağlanarak nihai varış noktası olan Gwadar Limanı'na ulaşmasıdır. Bu gerçekleştiğinde İstanbul, Hint Okyanusu'na karadan bağlanmış olacaktı. Ya da Hint okyanusu karadan İstanbul'a bağlanmış olacaktır. Dolayısıyla, Hint okyanusu, İstanbul’dan da Avrupa’ya Londra’ya bağlanmış olacak. Bu da küresel ve bölgesel piyasaların birbirleriyle olan etkileşimleri açısından oldukça önemli bir gelişme olacaktır.
"Kalkınma Yolu'nu tek başına bir proje olarak değerlendirmemek lazım"
Bu bağlamda geçtiğimiz pazartesi günü Bağdat’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Irak Başbakanı Sudani arasında imzalanan Kalkınma Yolu Anlaşması ile Basra Körfezi'nde Fav Limanı’ndan başlayıp kuzeyde Türkiye’ye uzanacak demiryolu, karayolu ve boru hatlarından oluşacak yaklaşık 1250 km uzunluğundaki Kalkınma Yolu adı verilen koridorun ilk adımı da atılmış oldu. 17 milyar dolara mal olacak bu koridorun ilk etabı 2028’de tamamlanacak. Türkiye, bu koridora 5 milyar dolar yatırımda bulunacak. Bu koridor Türkiye'ye ulaştığında üç kara, iki deniz güzergahına ayrılacak. Kuzey, Karadeniz, Kafkaslar ve Rusya'ya; doğu, İran, Azerbaycan ve Orta Asya'ya; batı, Avrupa’ya karadan ulaşacak. Deniz güzergahı da Ceyhan Limanı'ndan Doğu Akdeniz’e ve Karadeniz limanından da Karadeniz'e açılacak.
Kalkınma Yolu'nu tek başına bir proje olarak değerlendirmemek lazım. Türkiye'nin koridorlar projesinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Özellikle Orta Asya-Hazar-Kafkasya geçişli Orta Koridor projesinin ikiz kardeşidir. Türkiye'de Orta Koridor ile birleşecektir dolayısıyla İstanbul-Tahran-İslamabad demiryolu da kalkınma yolunun tamamlayıcılarıdır. Kalkınma Yolu Projesi'ne sadece Irak ortak değil Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri de katılacaktır. Dolayısıyla, ticaret alanında ulaşım rotalarına alternatif bir rota daha eklenmiştir. Özellikle son dönemde Kızıldeniz'de yaşanan gelişmeler ve Süveyş Kanalı'ndaki teknik sorunlar ya da örneğin kaza gibi veya başka unsurlar nedeniyle istenmeyen gelişmeler çerçevesinde buradaki ticaret akışı aksadığında alternatif kara projeleri üzerinden bu ticaretin devam ettirilmesi öngörülmektedir.
Kalkınma Yolu Projesi bölgesel ve küresel ticarete katkıda bulunduğu gibi geçtiği güzergahtaki halkın da refahını artıracaktır. Ancak bu tip projelerin en büyük sıkıntısı güvenlik konusudur. Güvenliğin ne kadar önemli olduğu Kalkınma Yolu'na benzeyen Hint Okyanusu'nu Çin'e bağlayan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru örneğinde görülebilir. Yaklaşık 3 bin km olan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru 2015 yılında açılmış, açıldığından bugüne sürekli terör saldırılarına uğramış, bilhassa Çinli uzmanlar, mühendisler ve işçiler sürekli saldırılara uğrayarak hayatlarını kaybetmişlerdir. Her ne kadar Pakistan güvenlik güçleri bu koridorun ve çalışanların can güvenliğinin sağlamaya çalışsa da son dönemde Çin güvenlik güçleri de bu koridorun güvenliğini sağlamak için Pakistan'la birlikte çalışmaktadır.
Dolayısıyla, Kalkınma Yolu Projesi'nin geçtiği coğrafya ve güzergah dikkate alındığında, örneğin yıllarca Türkiye'ye yönelik terör saldırılarının kaynağı olması hasebiyle bölgenin terör tehdidinden arındırılması hayati derecede önemlidir. Bu nedenle Türkiye'nin Irak ile terörle ortak mücadele konusunda da anlaşmaya varması anlamlıdır. Fakat bu yeterli olacak mı? Bunu zaman gösterecek. Zira Irak denkleminde birden fazla aktör bulunmaktadır. Irak’ı ve Basra Körfezi'ni arka bahçesi gören bir İran etkin bir şekilde Irak’ta vekil güçleriyle birlikte bulunmaktadır. Özellikle, Fav Limanı'nın Çin’in ilgisini çekmesi Basra Körfezi'nde İran limanlarının stratejik önemine bir zarar verir mi henüz bilinmiyor. Bu nedenle İran'ın da bir şekilde bu projenin bir tarafında yer alması gerekebilir. İran, başka projelerde Türkiye ile birlikte hareket ediyor. Şu sıralar Zengezur Koridoru projesinde İran ön plana çıkmış durumda. Kalkınma Yolu'nun da bu projelerin tamamlayıcısı olduğu düşünüldüğünde, İran konusunda sıkıntı da çözülmüş olacak.
Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru
Öte yandan, G20 Yeni Delhi Zirvesi'nde 2023 yılında ilan edilen Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) projesi İran ve Türkiye’yi devre dışı bırakarak Suudi Arabistan ve İsrail’in ön plana çıktığı bir rota belirlemiş durumda. Teknik olarak hayata geçirtilmesi oldukça maliyetli olacak bu koridorun alternatifleri Türkiye tarafından bölge ülkeleriyle hayata geçirilecek. Ancak bu noktada İran’ın hiçbir şekilde küresel ve bölgesel krizlerin tarafı ve herhangi bir ülkeyle çatışma içerisinde olmaması gerekiyor. Bu bağlamda İran-İsrail gerginliği eğer devam ederse ve özellikle Suriye ve Irak gibi ülkeler iki ülkenin arasındaki kozları paylaştığı bir arenaya dönerse ve özellikle İran kendisine bağlı Şii gruplar üzerinden Irak’ta ABD ve İsrail hedeflerine yönelik eylemlerde bulunmaya devam ederse, bu aynı zamanda Kalkınma Yolu'na da büyük zarar verecektir. Bu nedenle, Irak’ta sadece terör örgütlerinin oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılması değil aynı zamanda da bölgesel tehditlerin de Irak topraklarından kaldırılması gerekmektedir.
Bir başka sorun da ABD’nin halen Irak yönetişimi üzerinde olan etkisi. Eğer Kalkınma Yolu Projesi, Kuşak ve Yol İnisiyatifi'ne entegre edilirse, ABD’nin bu noktada Irak hükümeti nezdinde tepkisi ne olur, bu da belirsiz. Çünkü son dönemde İsrail üzerinden yaşanan gelişmeler farklı okumalarda ABD’nin elinden kayan Orta Doğu’ya İsrail üzerinden müdahalesi olarak da yorumlanıyor. ABD’nin Çin ile küresel düzeyde girdiği rekabet ve mücadele zaman zaman yeni Soğuk Savaş olarak da adlandırılmaktadır.
"21. yüzyıl koridorlar yüzyılı olacak"
Dolayısıyla ABD’nin arka bahçesi olarak gördüğü Orta Doğu’da Kuşak ve Yol İnisiyatifi'nin etkin olmasına izin vermeyeceği de aşikardır. O halde geriye tek bir senaryo kalıyor. Irak yönetiminin Kalkınma Yolu gibi büyük bir projeyi ABD’ye danışmadan gündeme getiremeyeceğini konuyla ilgilenen herkes bilir. O zaman da şu soru gündeme gelir: Bu projenin görünmeyen ortağı ABD mi? Eğer ABD bu projenin arkasındaysa Orta Doğu’da da bambaşka bir denklemin kurulmakta olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, durum ne olursa olsun 21. yüzyıl koridorlar yüzyılı olacak ve buna bağlı olarak da yeni çatışma türü olarak da koridorlar savaşını göreceğiz. Bu bağlamda, Kalkınma Yolu Projesi de Türkiye’nin Asya’ya açılan yeni kapısı olacak.