TBMM Genel Kurulu'nda, TBMM Başkanlığı, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile bağlı kurumların 2025 yılı bütçeleri kabul edildi. Bütçelerin kabul edilmesinin ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve AK Parti milletvekilleri hatıra fotoğrafı çekindi.

TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca başkanlığında toplandı. 

Toplantıda, TBMM, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının yanı sıra Kamu Denetçiliği Kurumu, Sayıştay Başkanlığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), Türkiye Adalet Akademisi, Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK), Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Avrupa Birliği Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumunun bütçeleri de ele alınacak.

Bütçeler üzerinde ilk sözü, AK Parti Kütahya Milletvekili Adil Biçer aldı.

Biçer, TBMM'nin sadece Türkiye'nin değil, her daim bölgenin de istikrarı ve huzuru için güçlü bir irade ortaya koyduğunu belirtti.

TBMM'nin, 28'inci Yasama Döneminde olduğu gibi ulusal ve uluslararası alanda sergilediği kararlı duruşuyla milletin sesi olduğunu dile getiren Biçer, Türkiye'nin haklı mücadelesinin en üst düzeyde temsil edildiğini söyledi.

Bu bütçenin sadece bir plan değil, bir ideal olduğunu ifade eden Biçer, "Bu idealin adı güçlü Türkiye'dir. Bu bütçe, kararlılıkla yol alan, hedefleriyle dünyaya meydan okuyan, hiçbir zorluk karşısında eğilmeyen büyük ve güçlü Türkiye'nin bütçesidir." dedi.

"Türkiye tarihi yeniden yazmaktadır"

AK Parti Ankara Milletvekili Murat Alparslan da 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin insanı merkeze alan bir bütçe olduğunun altını çizerek, AK Parti'nin milletin talep ve önceliklerini esas alarak bütçeleri hazırladığını kaydetti.

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'ne işaret eden Alparslan, "Özellikle Filistin'de, Gazze'de pek çok zulmün olduğu bir dünyada bugünü kutlamaktan hicap duyarım ama temennim şudur, yakın zamanda Halep, Hama, Humus ve Şam özgürlüğüne kavuştu. İnşallah, en kısa zamanda dünyanın dört bir yanında zulme maruz kalan beldelerdeki halklar da özgürlüğüne kavuşur." diye konuştu.

Alparslan, "Türkiye, güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle her alanda, dünyanın dört bir yanında seyreden olaylara müdahale etmekte, barışçıl ve aktif bir şekilde bunların seyrini değiştirmekte, hem kendi tarihini hem de dünyanın tarihini yeniden yazmaktadır." ifadelerini kullandı.

Kurulda, AK Parti Amasya Milletvekili Haluk İpek'in 12 Eylül askeri darbesini yapanların yargılamalarını sağlayan Anayasa değişikliğinin 2010'da gerçekleştiğini hatırlatması üzerine, CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, "Yargıladınız değil mi 12 Eylülcüleri?" diye sordu.

İpek, "Evet, yapamadığınızı yaptık. 12 Eylül'e çok karşıydınız ama onları sanık sandalyesine biz oturttuk." diye karşılık verdi.

AK Parti Samsun Milletvekili Ersan Aksu da Türk yargısının yıpratılmasına müsaade edilmemesi gerektiğini belirterek, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararların, Konsey üyesi ülkelerce icra edilme oranı yüzde 79 iken, ülkemizde icra oranının yüzde 90 olmasına rağmen ülkemizin yargısına haksızlık edilmesine müsaade edemeyiz." dedi.

"AB, yeni dönemin gerçeklikleri doğrultusunda adımlar atmalı"

AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Emin Önen de Türkiye'nin, düzensiz göç ile alakalı onurlu geri dönüş adına yaptığı fedakarlıkların, Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de son yıllarda yeniden anlaşılan öneminin, Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Kuzey Afrika'da, Sahraaltı Afrika'da ve Körfez'de geliştirdiği ilişkilerin ve yeni denklemin, Türkiye'nin AB tarafından ihtiyaç duyulacak bir aktöre dönüşmesini beraberinde getirdiğine işaret etti.

Bu süreçlerde kaydedilen aşamaları Doğu Akdeniz ve Türkiye'nin terörle mücadelesi ile alakalı haksız iddialar üzerinden sabote eden AB'nin, artık yeni dönemin gerçeklikleri doğrultusunda adımlar atması gerektiğini vurgulayan Önen, Türkiye'nin çıkarlarını yok sayarak AB lehine işletilmeye çalışılan süreçlerin gözden geçirilmesi gerektiğini dile getirdi.

Önen, Türkiye'nin Suriye'de gerçekleşen iç savaş ve büyük göçle alakalı tüm uyarıları ve çabalarını görmezden gelen AB'nin politikalarının çöktüğünü belirterek, "Türkiye ise Suriye savaşı konusunda hem insani hem askeri sınavı, şanlı tarihinde olduğu gibi başarıyla vermiş ve yüz akıyla bu insanlık imtihanından çıkmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

AB'nin ve AB ülkelerinin Türkiye'ye karşı Yüksek Düzeyli Ticaret Diyaloğu, Vize Serbestisi Diyaloğu, Gümrük Birliği revizyonu gibi süreçlerde izlediği samimiyetsizliğin sona ermesi gerektiğini kaydeden Önen, AB'nin, içinde bulunduğu şartları iyi okuması, Türkiye'nin güncel gelişmelerde üstlendiği barışçıl ve stratejik arabuluculuğun farkına vararak, Türkiye ile eşit şartlarda bir işbirliği niyetini ortaya koyması gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin, AB'nin hem siyasi hem askeri hem de iktisadi anlamda tercihi değil, zorunluluğu haline geldiğinin altını çizen Önen, "Türkiye'yi bu konuma getiren Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyonuyla, Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan'ın gerçekleştirdiği proaktif dış politika uygulamaları birleşmiş, normatif söylem ve kadim hariciye kültürü bugün Türkiye'yi, Türkiye'den çok daha geniş bir coğrafyada kilit aktör konumuna taşımıştır." dedi.

Önen, bu gerçekliği temel alan hakkaniyet odaklı bir yaklaşımın, AB'ye de rasyonel politikalara geçiş ve bu politikaların gereğini yerine getirme ödevi verdiğini belirtti.

"Hedefimiz barışa katkı sağlayacak yeni bir sistem kurmak"

AK Parti İstanbul Milletvekili Seda Gören Bölük de her ülkenin bir dış politikasının bulunduğunu ancak her ülkenin bir dış politika vizyonunun olmadığını söyledi.

Türkiye'nin, dinamik, meydan okuyucu, adil paylaşımı esas alan milli dış politika vizyonuyla küresel sistemin en vazgeçilmez aktörlerinden biri olduğunun altını çizen Bölük, "Hedefimiz, farklı medeniyetler, farklı ülkelerle aynı amaç ve aynı evrensel değerlerin etrafında kendi kimliğimizi koruyarak dünya barışının gelişimine katkı sağlayacak yeni bir sistem kurmaktır." diye konuştu.

Grup Başkanvekilleri yerlerinden söz aldı

TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca AK Parti milletvekillerinin konuşmalarını tamamlamalarının ardından siyasi partilerin grup başkanvekillerine yerlerinden söz verdi.

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Van-Erciş yolunda gerçekleşen trafik kazasında 3 vatandaşın hayatını kaybettiğini, 40'tan fazla kişinin yaralandığını aktararak, "Saatlerce Sayın Cevdet Yılmaz bize yaptıklarını anlattı ama daha Van Erciş yolunda o buzlanmaya karşı bir tuzlama çalışması bile yapılmadığını maalesef bugün yitirdiğimiz 3 vatandaşımızla bir kez daha anlamış olduk." dedi.

Temelli ile Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin ve İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu da 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nü kutladı.

Öte yandan Kavuncu, Beşiktaş Vodafone Park'ta 10 Aralık 2016'da terör örgütü PKK tarafından düzenlenen saldırıda şehit olan emniyet mensupları ve sivil vatandaşları andı.

"Ağır insan hakları ihlalleriyle alakalı pek çok şey konuşulmalı"

CHP Grup Başkanvekili Günaydın ise 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'ne ilişkin, "Ortada hem dünyada hem de Türkiye'de kutlanacak bir şey var mı, emin değilim ancak daha iyi bir dünya ve daha iyi bir Türkiye için umudumuzu ve çalışmamızı kararlılıkla sürdürüyoruz." ifadesini kullandı.

Türkiye'de 295 bin hükümlü, 47 bin tutuklu olduğunu, toplam 343 bin kişinin cezaevlerinde tutulduğunu belirten Günaydın, son 20 yılda cezaevlerinde tutulan insan sayısının 6 kat arttığını söyledi.

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise görüşmelerdeki usule itiraz ederek, grup başkanvekillerinin kendilerine yönelik bir sataşması olduğunu, usule aykırı davranmamak adına grup başkanvekillerinin konuşmalarına cevap vermeyeceğini söyledi.

Zengin, Van-Erciş yolunda yaşanan trafik kazasında bir vatandaşın hayatını kaybettiği, 4'ü ağır olmak üzere 50'nin üzerinde yaralının olduğunu söyledi.

10 Aralık İnsan Hakları Gününün bir kutlama günü değil bir hatırlama günü olduğunu vurgulayan Zengin, "Yanı başımızda hapishanelerde olanları görüyoruz. Ağır insan hakları ihlalleriyle alakalı dünyada pek çok şeyin konuşulması gerektiğinin bir kez daha hatırlanması gerekiyor." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, TBMM, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2025 yılı bütçeleri üzerinde Saadet Partisi milletvekilleri söz aldı.

Saadet Partisi Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili İsa Mesih Şahin, buradaki konuşmasında, Isparta'daki helikopter kazasında hayatını kaybeden askerlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.

Hukuka güvenin olmadığı bir ülkede, ekonomik kriz başta olmak üzere hiçbir sorunun çözülemeyeceğine işaret eden Şahin, konuları bütüncül ele alan, geniş kapsamlı bir yargı ve kitlesel mağduriyetleri çözen bir adalet reformuna ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Şahin, yargılamaların uzamasının ve adil olmayan kararların yargının önemli bir sorunu olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Davalar bitmiyor, vatandaş mağdur oluyor, geciken adalet ise adalet olmuyor. Hedef süre uygulaması güzel bir uygulama ama maalesef hedef süreye ulaşılamıyor. İstinafa giden dosya geri dönmüyor. İstinaf, alınan harçlar nedeniyle devlet için bir gelir kapısı olabilir ama vatandaş için artık bir zulüm kapısı olmuştur. Adalet reformu beklentimiz önemli bir beklentimiz. Vatandaşta oluşan cezasızlık algısı kavramını da ortadan kaldıracak şekilde adil, eşitlikçi ve gerçekçi bir infaz rejimi düzenlemesi yapılması büyük bir ihtiyaçtır."

Kararlı ve güçlü bir diplomasi için stratejik bir dış politikanın önemine işaret eden Şahin, "Suriye'deki gelişmeleri de yakından takip ettiklerini dile getiren Şahin, "Musul, Kerkük bizim için ne ifade ediyorsa Halep de Şam-ı Şerif de aynı muhabbeti ifade eder. Halep'te bir kardeşimizin ayağına diken batsa, İstanbul'da bizim canımız yanar. Bütün dünya bunu böyle bilir çünkü bütün bu coğrafya bizim tarihi sorumluluğumuzdur." dedi.

"Yargıdaki dosya yükü adalete erişimde ciddi engel"

Saadet Partisi Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Bülent Kaya da Türkiye'de çok yargı paketi ve reform yapılmasına rağmen adalete olan güvenin yerlerde olduğu bir sürecin yaşandığını savundu.

Yargının tarafsızlığında ciddi sorunların olduğunu ileri süren Kaya, şunları kaydetti:

"Yargıdaki dosya yükü ve uzun yargılamalar, vatandaşın adalete erişiminde çok ciddi engeller meydana getiriyor. Yargı mensuplarının niteliklerindeki düşüş, staj yapmadan kürsüye çıkan hakim, savcılar ve bunların hizmet içi eğitimle yeterince uzmanlaştırılamaması, adalete duyulan güvenin eksikliği, hakim, savcı ve avukatlarımızın derinleşen sorunları, kanun hükmünde kararname uygulamaları, kayyum politikaları hukuk alanındaki başlıca sorunlarımızdır."

Yeni anayasa çalışmalarına da değinen Kaya, "Mevcut Anayasa'ya uymayan bir iktidardan, mevcut Anayasa'ya uymayan bir Meclis çoğunluğundan nasıl olur da yeni bir Anayasa ile ilgili umut beklememizi beklersiniz? Türkiye'de yeni bir anayasa yapılmasının önündeki en büyük engellerden biri tanesi siyasi iktidarın samimiyetsizliğidir." görüşünü savundu.

Suriye'deki gelişmeleri anımsatan Kaya, 61 yıllık Baas rejiminin acı bedellerle de olsa sona erdiğini söyledi.

"Gelişmeler ders verici mahiyette"

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Birol Aydın ise 2025 yılı bütçesinin adil ve adaletli bütçe olmadığını öne sürdü.

Suriye'de yaşanan gelişmelere dikkati çeken Aydın, "Bugün Suriye'de olup bitenleri coşkuyla karşılamanın anlamsız olduğunu, dereyi görmeden paçayı sıvamanın doğru olmadığını, bir baskı rejiminden sonra orada bütün halkların adalet üzere bir düzeni temin edeceği bir iklimin mümkün olup olmadığını henüz görmeden, toplumu coşturmanın anlamsız olduğunu, bunun bedellerini tıpkı Irak'ta, Yemen'de, Mısır'da, Tunus'ta gördüğümüz gibi görme tehlikemizin olduğunu ifade etmek istiyorum." dedi.

Saadet Partisi Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun ise 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nün bütün dünyada ulusal ve küresel düzeydeki hak ihlallerinin dile getirildiği ve çözüm önerilerinin araştırıldığı bir gün olduğunu belirtti.

Anayasanın hükümlerine uyulmazsa, bunlar bir alışkanlık ve bir kural haline getirilmezse, o zaman gelecek için endişe duyulması gerektiğine işaret eden Özbudun, "Uluslararası gelişmeler bize bu konuda çok ders verici mahiyette. Dolayısıyla günün birinde Suriye'nin içine sürüklendiği koşullara sürüklenmemek için vakit geçirmeden Anayasa'nın, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını dikkate alan politikalara imza atmalıyız. "diye konuştu.

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya da Suriye'deki gelişmelere ilişkin, "Suriye'de bütün kesimlerin adil bir şekilde temsil edildiği ve netice itibarıyla Suriye'nin toprak bütünlüğünün temin edildiği bir anlayışla süreç yönetilmelidir." ifadelerini kullandı.

Genel Kurulda daha sonra yerlerinden söz alan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın ve Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un bütçe görüşmelerine katılmamasını eleştirdi.

İYİ Parti milletvekilleri, Genel Kurulda, TBMM, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2025 yılı bütçeleri üzerinde söz aldı.

İYİ Parti Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, bütçenin, yalnızca gelir ve giderlerin toplandığı bir tablo değil, iktidarların millete karşı sorumluluklarını ve önceliklerini yansıtan bir araç olduğunu kaydetti. Öztürk, bu bütçede milletin, işçinin, çiftçinin emeklinin, öğrencilerin olmadığını savundu.

Vatandaşların derin bir ekonomik krizle mücadele ettiğini söyleyen Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı, barınma sorunu, hepsi katlanarak büyüyor. Vatandaşlarımızın artık dayanacak gücü kalmadı. Bir kilo peynirin fiyatı asgari ücretlinin bütçesini zorluyor. Elektrik, doğal gaz ve su faturaları artık birer yıkım haline gelmiş durumda. Kiralar uçmuş, gençler ve aileler ev bulamıyor. İnsanlar, başlarını sokacak bir dam için bankalara ve yüksek faizlere mahkum edilmiş durumda. Hastanelerde yaşanan skandallar, ilaç yokluğu, randevu sistemindeki kaos vatandaşlarımızı çaresiz bırakıyor. İnsanlar en temel sağlık hizmetine erişemiyor. Üniversite mezunları iş bulamıyor. Gençlerimiz yurt dışına gitmek için fırsat kolluyor. Ülkemizin geleceği göz göre göre heba ediliyor. Kadına yönelik şiddet artmış, kadınların işgücüne katılımı ise azalmıştır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanamamıştır."

İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, "Türkiye'de kuvvetler ayrılığının kalmadığını" savunarak, "Adliye saraylarından kimse adalet beklemiyor artık. Tanıdık arıyor ve o tanıdık muhakkak bir şekilde bulunuyor." ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun, yargı sisteminde cezasızlık kültürünün devam ettiğini ileri sürerek, "Kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı ve nefret suçları gibi ciddi suçlarda etkin soruşturma ve kovuşturma süreçleri işletilmemekte, failler çoğu zaman cezasız kalmaktadır. Yargı süreçlerindeki gecikmeler ve adalete erişimdeki engeller hala ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır." sözlerini sarf etti.

"(Sığınmacılar) Geldikleri ata yurtlarına dönmeleri gerekmektedir"

İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun, devletin en önemli stratejik kurumlarından birisi olan Dışişleri Bakanlığına bütçeden ayrılan tutarın yeterli olmadığını söyledi.

Türkiye'nin Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve Karadeniz gibi dünyanın en hareketli ve çatışmalı bölgelerinin kesişim noktasında yer aldığına işaret eden Ergun, "Bu durum, dış politikamızın etkinliğinin ve kriz yönetimi kapasitesinin güçlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak mevcut bütçe teklifinin bu hassasiyetle hazırlanmadığı görülmektedir." diye konuştu.

Ergun, iktidarın, dış politikada iki temel unsur olan öngörülebilirlik ve güveni dikkate almadığını öne sürerek, "2011 yılından itibaren Suriye'nin içişlerine müdahale olarak ortaya çıkan yanlış adımlar, hem sınır güvenliğimize yönelik endişeleri artırmış hem de milyonlarca Suriyeli sığınmacının ülkemize gelmesine neden olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.

Suriye'de Esed rejiminin yıkılmasıyla yeni bir dönemin başladığını anımsatan Ergun, yeni dönemin hem Suriye'nin barış ve istikrarı hem de Türkiye'ye yönelik risk ve tehditler açısından endişe verici olduğunu söyledi. Ergun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Önümüzdeki dönemde Suriye'de çağdaş bir anayasa oluşturma, yeniden idari yapılanma ve demokrasiye geçiş süreçleri konusunda son derece dikkatli olunmalıdır. Bu kapsamda anayasanın etnik ve mezhepsel temele göre değil, bireysel hak ve özgürlüklere dayalı bir bakış açısıyla hazırlanması ve laik bir düzenin tesisi, Türkiye için öncelikli bir politika olmalıdır. Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve birliğinin korunması, Türkiye'nin Suriye politikasının ana hedefi haline getirilmelidir. Bununla beraber vatanlarına dönüşleri konusunda artık herhangi bir engel kalmayan Suriyeli sığınmacıların geri dönüş süreci de hızlı ve güvenli bir şekilde işletilmelidir. Sığınmacıların briket evlere veya herhangi bir yere değil, Fırat'ın doğusundaki demografik manipülasyonu da sona erdirecek şekilde, geldikleri ata yurtlarına dönmeleri gerekmektedir. Kısacası hem Suriyelilerin hem de bu meseleden dolayı vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntılar ivedilikle sonlandırılmalıdır."

"Türkiye, Suriye'de yeni dengelerin oluşumunda önemli bir aktör olma fırsatına sahip"

İYİ Parti Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, Dışişleri Bakanlığının daha büyük bir bütçeyle desteklenmesi gerektiğini dile getirdi.

Suriye'deki iç savaşta yaşanan yıkım ve zulümden en çok etkilenen ülkenin Türkiye olduğunu belirten Zorlu, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye, Suriye'de yeni dengelerin oluşumunda önemli bir aktör olarak sahada yer alma fırsatına sahiptir. Eğer güvenli ve istikrarlı bir ortam sağlanırsa Türkiye, Suriye'nin yeniden yapılanma ve inşası konusunda en etkin ülkelerden biri haline gelebilecektir. Bu fırsat, daha büyük tehlikeleri de beraberinde getirebilir. Soğukkanlı, rasyonel ve esnek bir hareket tarzıyla her türlü yeni gelişmeye hazırlıklı olunmalıdır. Türkiye, muhaliflerden oluşan uluslararası bir konferansın öncülüğünü yaparak, uzlaşmacı ve işbirliğine dayalı bir yönetim sürecine zemin hazırlayabilir."

DEM Parti milletvekilleri, Genel Kurulda, TBMM, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2025 yılı bütçeleri üzerinde söz aldı.

DEM Parti Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, partisinin, kadın, genç, emekçi, engelli, çocuk, halk ve inançların bütçe taleplerini Meclise taşımaya devam edeceklerini söyledi.

"Kürt sorununun, Kürtlerin kendi olmaktan çıkarılma çabası olduğunu" ileri süren Aydeniz, "Kürt halkının siyasi iradesine ket vurulmasıdır." ifadesini kullandı.

DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, Sayıştayın her yıl bütün kurumları denetlemesini istediklerini ancak uzunca bir süredir yerel yönetimlerin Sayıştay tarafından denetlenmediğini söyledi.

DEM Parti Van Milletvekili Zülküf Uçar, yargının bağımsız olmadığını savunarak, adaletin sesi olmaya devam edeceklerini söyledi.

DEM Parti Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez, "Türkiye'nin insan hakları konusunda bir ilerleme kaydetmediğini" iddia ederek, ezilen, sömürülen, yok sayılan ve her türlü haksızlığa uğrayan kesimlerin insan hak ve özgürlükleri konusunda mücadelelerini yeni yılda da sürdüreceklerini belirtti. Ülkedeki yargı sistemine yönelik "yolsuzluk, çeteleşme ve siyasi kadrolaşma" algısı bulunduğunu ileri süren Düşünmez, radikal bir reformla yargıda güvenin yeniden tesis edilmesi gerektiğini savundu.

"Yeni bir Orta Doğu kuruluyor"

DEM Parti Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan, Türkiye'de adalet sisteminin çöktüğünü iddia ederek, cezaevlerinde hayatını kaybedenler olduğunu söyledi.

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Berdan Öztürk, toplumsal barışı sağlamayan ve ortak değerlerini oluşturmayan çok kimlikli toplumların, ülkelerini bir arada tutamadığına işaret ederek, demokratik ulus ve değerler etrafında şekillenen tüm toplumların eşitlik, özgürlük ve adalet temelinde bir arada yaşayabildiği bir düzenin hedeflenmesi gerektiğini dile getirdi.

DEM Parti Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, partisinin, Suriye konusunu en başından beri yakından takip ettiğini ve Türkiye'nin ne yapması gerektiğini her zaman dostane şekilde söylediğini belirtti.

Suriye meselesine yönelik önerilerini sıralayan Doğan, "Yeni bir Orta Doğu kuruluyor. Demokratik değişim ve dönüşüme direnenler gördüğünüz gibi bir şekilde aşılıyor. Tarihte bambaşka bir şekilde yer alıyorlar. Türkiye'nin de önünde, üstleneceği misyonda, Orta Doğu'da tam böyle bir tercih var. Türkiye, Suriye'de halkların özgürlüğünü sağlayacak, demokratik bir geleceği kendilerinin karar vereceği şekilde sağlamalarına zemin oluşturacak bir aktör mü olacak yoksa başka bir yaklaşım mı belirleyecek?" ifadelerini kullandı.

"Kürtler, bulundukları tüm coğrafyalarda toprak bütünlüğü içinde birlikten ve beraberlikten yana. Bu, tarihsel bir şans." diyen Doğan, Türkiye'nin bu tarihsel fırsatı geleneksel politikalarla heba etmemesi gerektiğini savundu.

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, Dışişleri Bakanlığının bütçesinin, tarihi bir dönüm noktasında görüşüldüğüne işaret etti.

Suriye'nin, kestirilemez her türlü gelişmeye açık hale geldiğini belirten Çandar, Orta Doğu'nun yeniden dizaynının, 1. Dünya Savaşı'ndan bu yana olmadığı ölçüde gündeme geldiğini söyledi.

Çandar, son 48 saatte yeniden dizayn edilmekte olan Orta Doğu'da güç odağı olarak beliren İsrail'in yanı sıra Türkiye'nin de bir bakıma ister istemez bir güç odağı olarak sahnede olduğunu ifade ederek, "Türkiye, bir NATO ülkesi, Batı merkezli uluslararası sistemin Orta Doğu'daki önemli bir unsuru olarak dış politikasını yeniden tanımlamak zorunluluğu ile karşı karşıya. Türkiye'nin Orta Doğu'da kendiliğinden yükselen profili, Suriye'ye ilişkin önemli yükümlülükleri de ister istemez beraberinde getiriyor. Bugünkü Suriye ile geçmişimiz ortaktır." değerlendirmelerinde bulundu.

CHP milletvekilleri, TBMM Genel Kurulunda, TBMM, Adalet ve Dışişleri bakanlıklarının 2025 yılı bütçeleri üzerinde söz aldı.

CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı, 2025 yılı bütçesinde 14 trilyon 731 milyar liralık gider, 12 trilyon 800 milyar liralık da gelir öngörüldüğünü; bütçede 1 trilyon 931 milyar liralık açık bulunduğunu söyledi. Arı, "2020 yılında bütçe açığı 175 milyar liraydı. 2018'de 72 milyar liraydı. 2018'e göre bakarsak tam 27 kat, 2020'ye göre bakarsak 11 kat daha fazla bütçe açığı veriyorsunuz. Bu bütçenin 1 trilyon 950 milyarı da faize gitmekte. Bir taraftan bütçe açığınız bir taraftan da faiz ödemeniz katlanmış durumda. Bu bütçelerle kaynakları heba ediyorsunuz." ifadelerini kullandı.

CHP İzmir Milletvekili Deniz Yücel, Kamu Başdenetçiliği Kurumunun 288 çalışanı ve 340 milyon lira bütçesi bulunduğunu ifade ederek, kurum tarafından bugüne kadar farklı konularda hazırlanan onlarca raporun ilgili kamu idarelerine sunulmasına rağmen dikkate alınmadığını öne sürdü. Yücel, "Kamu Başdenetçiliği Kurumunun raporları dikkate alınmayacaksa bu kurum neden kuruldu, neden bütçe ayrıldı?" diye sordu.

Yargının siyasallaştığını iddia eden Yücel, Gezi Parkı davası hükümlüsü Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi ve bazı belediye başkanlarının, haklarındaki soruşturmalar nedeniyle görevden uzaklaştırılması ve yerlerine görevlendirme yapılmasını eleştirdi.

CHP İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen Göl, Adalet Bakanlığının 2025 yılı bütçe teklifinde yer alan ceza davalarının görülme süresine ilişkin tahmin ve hedeflerini eleştirerek, bu yıl 242 gün olan ceza davalarının görülme süresinin, 2025 yılında 263, 2026 yılında 259, 2027 yılında da 257 gün olarak belirtildiğini anlattı.

Cumhuriyet başsavcılıklarında da kasten öldürme, kasten yaralama, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarındaki dosyaların görülme süresinin arttığını söyleyen Göl, şöyle devam etti:

"Bu verilerin özeti şudur; bir çocuk istismara uğradığında, bir insan öldürüldüğünde, uyuşturucu ticareti yapıldığında yargı, çok uzun süreler bu dosyalara bakmamaktadır. Uzun yargılama süreleri nedeniyle caydırıcılık da sağlanmamakta, bu suçlar yeniden işlenmektedir. Fakat daha da kötüsü vatandaşın cebinden, ekmeğinden, çocuğuna verdiği harçlıktan keserek aldığınız vergileri bizlerden isterken, siz bu sorunu çözmeyi bile vadetmemişsiniz, '2027 yılına kadar da bu alanda bir ilerleme düşüncemiz yok.' diyorsunuz."

Flaş: Gazeteci Özlem Gürses için ev hapsi kararı Flaş: Gazeteci Özlem Gürses için ev hapsi kararı

CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, devlet kurumlarını denetlemekle yükümlü olan Sayıştay Başkanlığının denetim görevini yerine getirmediğini iddia ederek, doğru denetlenmeyen devletin, milletin vergilerini israf edeceğini söyledi.

"Vize retleri 2014'ten bu yana 3 katına çıkmış durumda"

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Suriye'deki gelişmelere değinerek, partisinin, her zaman Türkiye'nin birinci önceliğinin Suriye'de iç savaşın bitmesi; Türkiye'ye, vatandaşlara ve askerlere yönelik terör tehdidinin son bulması olduğunu ifade ettiklerini belirtti.

Suriye'de tüm kesimlerin bir arada yaşayacağı bir ülke görmek istediklerine işaret eden Çakırözer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemizde sığınmacı konumundaki milyonlarca Suriyelinin ülkelerine dönüşü için süratle yol haritası oluşturulmalı ve kararlılıkla uygulamaya sokulmalıdır. Temel beklentilerimiz bunlar ancak sahadaki gerçekliğe bakınca, Esad devrildi ama istikrarlı, bölgesine güvenlik sunan bir Suriye'den hala uzağız. Suriye bölünmenin eşiğinde; çok parçalı yapı nasıl bütünlük sağlayacak? Sınırımızın dibinde bir diktatör giderken, yerini yeni bir cihatçı Taliban benzeri yönetimin almasını eminim hiçbirimiz istemeyiz. Bu belirsizlik ve riskler nedeniyle sığınmacılar da ülkelerine dönmek için acele etmeyebilirler. "

Türk vatandaşlarının, vize alamadığı için Avrupa ülkelerine gidemediğini söyleyen Çakırözer, "Vize retleri 2014'ten bu yana 3 katına çıkmış durumda. AB'ye aday bile olmayan 61 ülkeye tanınan vizesiz seyahat imkanı, üstlendiğimiz onca külfete rağmen yurttaşlarımıza verilmiyor." ifadelerini kullandı.

CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre, Suriye'de yeni bir dönem başladığını anımsatarak, Türkiye'nin, Suriye'ye yönelik politikasını güncellemesi gerektiğini belirtti. Baas rejiminin devrilmesine rağmen Suriye'de bütün sorunların devam ettiğini anlatan Emre, "Orada artık silahlı cihatçı örgütler var; bir Suriye ulusu nasıl kurulacak? Buna iyi çalışmak lazım çünkü artık Suriye sahasında İsrail ve ABD ile kaldık. Aramızdaki çıkar çatışmalarının bir silahlı çatışmaya dönmemesi için acaba hangi hazırlıklarınız var?" diye konuştu.