Dünya geçtiğimiz pazar günü İran’da Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın hayatını kaybettiği  helikopter kazasına odaklanmışken,  kazadan hemen bir gün sonra 20 Mayıs günü Taiwan’da sessiz sedasız ocak ayındaki seçimleri kazanmış olan Demokratik İlerleme Partisi’nin adayı Lai Ching-te yemin ederek cumhurbaşkanlığı görevine başladı. Ancak yeni Cumhurbaşkanı görevine oldukça hızlı başladı. Yemin töreninde yapmış olduğu konuşma bir tören metni olmaktan çok adeta geçen hafta Beijing’de Putin-Xi ikilisinin ortaya koyduğu ortak  Taiwan duruşuna karşı Taiwan’ın bağımsızlık manifestosuna benziyordu. Konuşmasına Çin'i Taiwanlı seçmenlerin iradesine saygı duymaya çağırarak başladı. Ardından konuşmasına  "Çin'in, Çin Cumhuriyeti'nin (Taiwan’ın resmi adı) var olduğu gerçeğiyle yüzleşeceğini, Taiwan halkının seçimine saygı duyacağını, samimiyet göstereceğini ve çatışmayı diyalogla değiştireceğini umuyorum" diyerek devam ederek Beijing'i "Taiwan'ın demokratik olarak seçilmiş ve meşru hükümetiyle karşılıklılık ve haysiyet ilkeleri temelinde" ilişki kurmaya çağırdı. Ayrıca Lai Ching-te, hükümetinin "statükoyu koruyacağını" söyledi. Çin'i "Taiwan'a yönelik sivil ve askeri saldırılarını durdurmaya, Taiwan'a küresel sorumluluklar yüklemeye, Taiwan Boğazı'nda ve bölgede barış ve istikrarı korumaya kararlı olmaya ve dünyanın savaş korkusundan kurtulmasını sağlamaya" çağırdı. Esas dikkat çeken konu Lai Ching-te’nin ilk defa  2023’te Wall Street Journal gazetesinde dile getirdiği “Dört Sütunlu Barış Planı'ydı”. Bu planda ilk sütun Taiwan'ın caydırıcılığını artırması gerektiği, ikincisi ise ekonomik güvenliğin ulusal güvenliğe eşit olduğuydu. Üçüncü sütun, dünya genelindeki demokratik ülkelerle ortaklıklar kurmaya dayanırken, dördüncü sütun "istikrarlı ve ilkeli, boğazlar arası liderlik"ti. Çin’e  göre ise Dörtlü Barış Planı, Taiwan lideri Lai Ching-te’nin Barış" kisvesi altında "Taiwan'ın bağımsızlığının" önünü açmaya çalışmasından ibaret. Esasen, bu plan  Taiwan'ı potansiyel çatışmaların merkezine yerleştiriyor ve dünya barışına ciddi bir tehdit oluşturuyor. Aslında geçtiğimiz Ocak ayındaki seçimde Demokratik İlerleme Partisi büyük bir oy kaybetmiş, oyların ancak yüzde 40’ını ancak alarak Cumhurbaşkanı seçilmiş, parlamento çoğunluğunu da Komintang (Çin Milliyetçi Partisi) lehine kaybetmiştir. Bu sonuç açıkça Taiwan halkının artık Demokratik İlerleme Partisi'nin ayrılıkçı bağımsızlık yanlısı politikalarını desteklemediğinin önemli bir göstergesidir.  Çin'le ilişkileri geliştirmeyi savunan ve bağımsızlığa uzak duran Kuomintang ise halktan oy almayı başarabilmiştir. Taiwan Parlamentosunda oluşan yeni siyasi kompozisyon  daha şimdiden Kuomintang ve Taiwan Halk Partisi  milletvekillerinin ulusal güvenlikle ilgili yasa tasarılarında değişiklik yapılmasını engellemeleriyle kendisini gösterdi.  Muhalefet, ulusal güvenlik düzenlemelerini hafifletmenin önceliklerinden biri olduğunu açıkça ilan ettiler. Hatta bu konuda Taiwan parlamentosunda büyük kavgalar yaşandı ve ortaya çıkan tek gerçek parlamentonun muhalefetin kontrolünde olmasıdır. Dolayısıyla yeni Cumhurbaşkanını zor günler bekliyor. Çünkü önceki dönemde parlamento da iktidar partisinin elindeydi. Aslında Taiwan seçimlerinden sonra ortaya çıkan sonuç doğrultusunda Beijing’de yeni seçilen Taiwan lideri Lai Ching-te’nin daha ılımlı ve makul bir anlayışa sahip olacağı konusunda bir beklenti vardı. Fakat selefi Tsai Ing-wen'den daha agresif ve cüretkâr bir dil benimsedi. ABD’nin desteğine ve gücüne güvenerek iki devlet, iki Çin teorisini daha açık hale getirmek ve Taiwan bölgesinde "Çinlilikten arınma"yı sağlamak için çeşitli taktikler kullanmak isterken,  Taiwan’ın "bağımsızlığa" doğru koşmasına da izin veriyor. " Özgürlük ve refah" üzerinden  Taiwanlıların, "bağımsızlığa" yönelik adımları ne kadar agresif olursa, "özgür dünya"nın Taiwan’a o kadar fazla ilgi göstereceğine inanmalarını istiyor. Beijing yönetimi yeni süreçte ılımlı bir Taiwan yönetiminin oluşma  ihtimalini göz ardı etmemişti. Fakat Lai Ching-te’nin aldığı oya ve siyasi manzaraya göre oldukça cesur olan çıkışları Beijing’de de öfkeyi artırdı. Özellikle, bağımsız bir devlet edasıyla Çin yönetimine çağrıda bulunması; hatta satır arasında parmak sallaması Beijing’i kızdırdı. Çin devlet medyasına göre, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin basın toplantısında  Taiwan'ın bağımsızlığının bir "çıkmaz sokak" olduğunu söyledi. "Hangi kisve veya bayrak altında olursa olsun, Taiwan'ın bağımsızlığını ve ayrılığını sürdürmek başarısızlığa mahkumdur" dedi Devlet Konseyi Taiwan İşleri Ofisi sözcüsü Chen Binhua ise geçtiğimiz Pazartesi günü yaptığı açıklamada Taiwan bölgesinin yeni liderinin inatla "Taiwan'ın bağımsızlığı" pozisyonuna bağlı kaldığını, ayrılma yanılgısını yüksek sesle yaydığını, Taiwan Boğazları boyunca çatışmayı ve düşmanlığı kışkırttığını ve "bağımsızlık" arayışı için dış güçlere güvenme niyetinde olduğunu” söyledi.  Ancak Chen, “adadaki ana kamuoyunun savaş yerine barışı, gerileme yerine kalkınmayı, ayrılık yerine iletişimi ve çatışma yerine işbirliğini tercih ettiğini ifade ederek dünyada tek bir Çin vardır ve Taiwan adası Çin topraklarının devredilemez bir parçasıdır” uyarısında bulundu.  Ayrıca, Chen, “Tek Çin ilkesinin uluslararası ilişkilerde temel bir norm ve uluslararası toplumun genel bir fikir birliği olduğunu ve dünyadaki ülkelerin büyük çoğunluğunun bağlı kaldığı ve saygı duyduğunu” söyledi. Bunun yanında Chen; "Taiwan'ın bağımsızlığı" yönündeki herhangi bir ayrılıkçı eyleme asla tolerans gösterilmeyeceği veya göz yumulmayacağını ifade etti.

Çin’in yanıtı

Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun Doğu Cephesi Komutanlığı, sabah saat 7.45'ten itibaren Taiwan adası çevresinde Sahil Güvenlik güçleriyle Ortak Kılıç 2024A isminin verildiği ortak askeri tatbikatlara başladı. Tatbikatlar, Taiwan Boğazı'nda, Taiwan Adası'nın kuzey, güney ve doğusunun yanı sıra Kinmen, Matsu, Wuqiu ve Dongyin adalarının çevresindeki bölgelerde gerçekleştiriliyor. Taiwan adasının adeta denizden ablukaya alındığı tatbikatlar Dünyada özellikle Batıda büyük bir ses getirdi. Gün geçtikçe Çin’in Taiwan’a karşı uyarı ve önlemleri daha da sertleşiyor. Çin medyası da Çin Ordusu'nun Doğu Cephe Komutanlığı tarafından Taiwan adası çevresinde gerçekleştirilen "Ortak Kılıç-2024A" tatbikatları konusunda  “Taiwanlı yetkililerinin bir kez kışkırttığını, bizim de karşı önlemi bir kez alacağımızı tam olarak gösteriyor; Eğer daha fazla kışkırtırlarsa biz de onların provokasyonlarına daha sert karşılık veririz, ne dersek onu yaparız.” şeklinde değerlendirdi. Taiwan'ın iki dayanak noktasından birisini teşkil eden AB’nin Taiwan meselesine bakıldığında, Avrupa, kendi bünyesinde Ukrayna savaşıyla mücadele ediyor ve durum Avrupa’yı oldukça yormuş durumda. Rusya’yı, Ukrayna üzerine kışkırtan ABD’nin bizzat kendisi  olduğu için şimdi de  ABD, aynı planı Taiwan üzerinden Çin’e uygulamaya çalışıyor. Avrupa, Ukrayna savaşının Avrupa’nın bir savaşı olmadığı konusunda hemfikir. Benzer bir şekilde Taiwan meselesinde Avrupa ne kadar kılını kıpırdatır belli değil. Ama belli olan bir şey var ki Fransa Cumhurbaşkanı Macron, geçen yıl AB liderlerine Taiwan bizim meselemiz değil, biz bu meselenin dışında kalalım çağrısında bulunmuştu. Bu çağrıda yalnız değil. Açıkçası AB ülkeleri ABD’nin hem Ukrayna’da hem de Taiwan’da ne yapmak istediğinin farkında. AB, açıkçası Çin ve Rusya ile sonu gelmeyen uzun bir savaş dönemine girmek istemiyor. Avrupa halkı zaten ne Ukrayna savaşını ne de dolayısıyla bir Taiwan savaşını benimsemiyor. Avrupa halkının tek bir gerçeği var o da içinde bulundukları yaşam koşullarının bozulmadan daha üst seviyelere çıkarılması. Haziran ayında AB’de seçimler var. Bakalım, Avrupalı seçmen nasıl bir siyasi kompozisyon oluşturacak. Hemen birkaç ay sonra kasım ayında ABD’de seçimler var.  Amerikan seçmenleri de tıpkı Avrupalı seçmenler gibi Taiwan konusunu çok da gündemlerinde tutmuyorlar. Taiwan için endişelenen bir Amerikan kamuoyu yok. Seçmenlerin bir numaralı gündemi gıda, yakıt ve temel ihtiyaçların  fiyatlarında artan enflasyon yani giderek zorlaşan yaşam koşullarının düzeltilmesi. Amerikalı seçmen için Taiwan’ın veya Ukrayna’nın özgür olup olmamasının kendi alım gücünün yanında  hiçbir anlamının olmadığının farkında. Aksine kendi parasının Ukrayna ve Taiwan gibi anlamsız bir savaşlar için harcanmasına karşı çıkmaktadır ve bu seçimlerde seçmen Biden’dan Ukrayna savaşını hesabını soracak gibi gözüküyor. En azından anket verileri bunu gösteriyor. ABD ise  Fransa ve AB’nin  bu tavrını aşma adına  Japonya ve Güney Kore liderlerini Avrupa’ya getirmiş, Avrupalı liderlerle görüştürerek Taiwan’ın ikinci bir Ukrayna olmasına izin verilmemesini istemiştir. Kuşkusuz, Japonya ve Güney Kore’ye Taiwan adına konuşma yetkisinin kim tarafından verildiği bilinmiyor ama gerçek şu ki Taiwan halkının iradesini yansıtan açıklamalar değil. Bölgesel güçler Taiwan halkı adına Taiwan’ın geleceğini ipotek altına alma arayışı içerisindeler. Özellikle, Japon Başbakanı Kishida, “Taiwan ikinci Ukrayna olacak” tezini en fazla gündeme getiren ve gündemde tutan liderdir. Japonya’da yeniden emperyal dürtüler ortaya çıkmaya başladı. Bu dürtüler İkinci Dünya Savaşının bitmesinden beri ABD tarafından bastırılıyordu. Şimdilerde, ABD, bu dürtüleri Çin’e karşı kullanmak istiyor. Ancak bu silahın kendisini vurabileceğinin farkında değil. Meiji döneminden bu tarafa Japon milliyetçiliğinin en önemli motivasyon kaynaklarından birisi askeri güçtür. Eğer Japonya’nın askeri gücüne izin verirseniz bir sonraki aşama aşırı milliyetçi ve emperyalist bir Japonya’nın ortaya çıkışıdır  ve Japonya’nın intikam arayışı Çin’e karşı değil kendisine atom bombalarını atan ABD’ye karşı olacaktır. Bunu da unutmamak gerekiyor. Aslına bakarsanız ABD de nasıl bir kumar oynadığı gayet iyi biliyor. Elinin altındaki yedek plan saldırgan Japonya’ya karşı Çin ve Kore ile karşı koyma planıdır! Sonuç olarak, Taiwan meselesinde stratejik eşik aşılmak üzere. Çin’de sabırlar tükenmek üzere ve Çin’e karşı ABD, Güney Çin Denizi'nde, Doğu Çin Denizi'nde ve Taiwan’da müşterek bir kuşatma stratejisini hayata geçirmişe benziyor. Çin, her şeye rağmen diplomasi ve diyalogdan seçeneklerini kullanmaya devam ediyor. Bu bağlamda, 26-27 Mayıs tarihlerinde Japonya, Çin ve Güney Kore liderleri  Seul’da bir araya geldiler. Toplantıda bölgesel barış ve güvenlik konuları konuşulacak. Barış Adıbelli  YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN