Taiwan muhalafetinden birleşik cephe girişimi
kendi kendini yöneten demokratik ada” şeklinde yeni bir söylem geliştirildi. Bu söylem, giderek yeni bir hukuki durumu özetler gibi kullanılmaya; hatta 1992 konsensüsü gibi kimi noktalar da bu yeni tezi meşrulaştırmak için ABD tarafından yeniden ve farklı bir şekilde yorumlandı. Özetle, ABD, Taiwan’ı Çin’le birleşmesi için değil Taiwan’ın mevcut devlet olmayan devlet benzeri bir aktör olarak kendi kendini yöneten bir statüye sahip ada olarak hayatına devam etmesini istiyor. Bir başka deyişle, Taiwan, ne bağımsızlık ilan edecek ne de Çin’le birleşmek için çaba sarf edecek. Çin, bu yeni gelişmeleri yakından takip ediyor. Bir yandan askeri gelişmeler öbür yandan uluslararası hukukun boşluklarından faydalanılarak Taiwan’a yeni bir kılıf giydirilmesini şaşkınlıkla izliyor. Oysa elinde üç önemli belge var: 1972 Shanghai bildirisi, 1982 Altı güvence bildirisi ve 1992 Konsensüsü. Buna rağmen, ABD, bu belgeleri orijinal haliyle kabul etmek yerine revizyonist bir amaçla hareket ederek belgeleri farlı yorumluyor.
Şu anda Demokratik İlerleme Partisi’nde yıldızı parlayan ve Ocak 2024 Cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin adayı olan William Lai, anketlerde muhalefetin önünde gözüküyor. Taiwan’da muhalefet partileri birleşip ortak bir aday çıkaramazsa William Lai, Ocak 2024’te Taiwan’ın yeni cumhurbaşkanı seçilecek. Sıkı bir bağımsızlık yanlısı olan William Lai, göreve gelir gelmez ilk hamlelerinden birisinin bir önceki cumhurbaşkanın bıraktığı yerden ABD ve Batı ile ilişkileri geliştirmek ve Çin tehdidi tezini yaymak.
Gerçek şu ki Taiwan’ın önünde iki seçenek var: Birincisi kağıt üzerinde bağımsız gibi görünse de ABD’ye bağımlı bir ada; bir başka deyişle, ABD için batmayan bir uçak gemisi hizmeti verme. Diğer seçenek ise bir devlet iki sistem ilkesi üzerinden Çin anakarasıyla barışçıl birleşme. Daha şimdiden Taiwan’ın üzerindeki Amerikan etkisi görülmektedir. ABD’nin Pasifik’te tasarladığı yeni düzen beraberinde ancak savaş getirecektir. Tamamen Amerikan müttefiklerini silahlanmasına ve askeri yığınağın artırılmasına dayan böyle bir düzen maalesef barış getirmez. Taiwan da tıpkı Ortadoğu’daki ülkeler gibi on yıllarca çatışma sürecinde barışın peşinde koşar.
Biden yönetiminin Pasifik’te bir barış arayışında olmadığı çok açık. San Francisco görüşmelerini muhtemelen Ortadoğu’da yaşananın Filistin gerginliği nedeniyle önemsedi. Bu bağlamda, San Francisco toplantısında Xi Jinping ile samimi pozlar verirken toplantı sonrası yapılan basın toplantısında yerini açık bir düşmanlığa bıraktı bir gazetecinin sorusu üzere Xi Jinping hakkında diktatör nitelendirilmesini yeniledi ve bundan sonraki günlerde de bu konuda ne Beyaz Saray ne de kendisi hiçbir şekilde geri adım atmadı. O halde bu değerlendirmesi kendisinin o meşhur gaflarından olmadığına göre kasıtlı yapılmış bir değerlendirme olduğu ortaya çıktı. Şimdi hal böyle olunca Çin konusunda Pasifik’te barış konusunda ABD açıkça takiye yolunu seçmiş durumda. Bu seçimin Pasifik güvenliğindeki izdüşümünü görmek mümkün. Çin’in ilk elden yanıtı Kamboçya, Laos, Malezya, Tayland ve Vietnam ile birlikte yaptıkları Aman Youyi-2023, (Barış ve Dostluk tatbikatı 2023) tatbikatla verdi.
Çin’in bu tatbikatla vermiş olduğu mesaj gayet açıktır: ABD'nin Çin'e karşı düşmanlaştırmaya çalıştığı ülkelerle Çin, birlikte ortak askeri tatbikat gerçekleştirmektedir. Ülkeler tatbikatları birbirlerine güvendikleri ve hiçbir tehdit görmedikleri ve dahası düşman olarak tanımadıkları ülkelerle yaparlar. Bir başka deyişle dost ülkeler birbirleriyle askeri tatbikat yapar, dolayısıyla Pasifik’te gerçekleştirilen bu tatbikatın da özü budur. Çin’in bölgede tatbikat yaptığı Vietnam ve Malezya, Güney Çin Denizinde hak iddia eden ülkeler arasında oldukları da unutulmamalıdır. Sonuç olarak, ABD elini eteğini Pasifik bölgesinden çekebilse her şey düzelecek ve bölgeye barış ve dostluk hakim olacak.