Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı'nın (MSB) inceleme başlattığını duyurduğu Kara Harp Okulu'ndan mezun olan teğmenlerin yemini hakkındaki tartışmayı sekiz gün sonra değerlendirdi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Habertürk canlı yayınında konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "Atatürk diyen çocuklara soruşturma açıyorsunuz" dediğini belirten AKP'li Çelik, "Bu yanlıştır. Burada disiplinsizliğe soruşturma açılıyor" şeklinde konuştu.
"Bu sevince ortak olan vatandaşlarımız var"
Ömer Çelik, teğmenlerin yeminine ilişkin şu açıklamaları yaptı:
"Görüntülerden sonra tartışmayla ilgili dört kategoride bir şey söyledim. Vatandaşlarım haklı olarak bu tip görüntülerde eski Türkiye'de vesayet görüntüleri mi çıkıyor, bir kalkışma mı var diye duyarlılıklarını dile getirdiler dedim. Bu son derece saygıdeğerdir, dedim. Bu sevince ortak olan vatandaşlarımız var. İki konu gündeme geldi. Bunlara cevap vereyim derken teğmenlere hakaret ifadeleri kullananlar oldu. Bu da doğru değil. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin güvenlik ve dış politikasına ilişkin çok net mesajlar verdi. Burada üç kuvvetten de kadın teğmenler birincilikle çıktı. Ortaya çıkan görüntüyle ilgili olarak, ilk başta söyledim, demokratik denetim mekanizmaları çalışıyor, dedim. TSK için de geçerlidir bu. Asker-sivil ilişkilerin yerli yerine oturtulması konusunda büyük tecrübemiz var.
"Cumhurbaşkanımız ordularımızın başkomutanıdır"
Burada hassasiyet gösterilen konu, alternatif yemin konusunun ortaya çıkmaya söz konusudur. Askerlik yüzde 100 disiplin gerektirir. Geçmişte yeni mezunların, bazı emekli askerlerin vesairenin başka türlü kodlamaya çalıştığını da biliyoruz. 27 Nisan sürecinde de gördük. Başka zamanlarda da gördük. Bütün bu çerçeveyi 360 derece görebilecek durumdayız. Buradan antidemokratik bir hareketlilik mi var diye hassasiyetini gösteren vatandaşlarımızın söyledikleri son derece saygıdeğer. Birileri sosyal medyada 'bu hükümete karşı yapıldı, mesaj verildi' gibisinden mesajlar incelenecektir. Bugün Cumhurbaşkanımızın konuşmasında ifade ettiği gibi ilk sonuçlarının da çıktığı görülüyor. Cumhurbaşkanımız anayasa gereği ordularımızın başkomutanıdır. Geçen sene hatırlarsanız bir olay olmuştu. Atatürk rozeti takıp takmamayla ilgili. Daha sonra buna müdahale sözkonusu olmuştu. O zaman da Atatürk rozeti taktı, takmadı üzerinden tartışma yürütüldü. Burada her iki tarafın da yaptığı disiplinsizlik. Sonuçta bu incelendi ve gereği yapıldı.
"İncelenecek ve gereği yapılacaktır"
Büyük çoğunluğu itibariyle böyle bir mezuniyet töreninden sonra topyekün suçlamaya gitmek, çirkin ifadeler kullanmak da doğru değil. Demokratik mekanizmalar işliyor şu anda. Kasıt, ihmal, disiplinsizlik bu bağlamda incelenecek ve gereği yapılacak. Ben siyaset tarafında durduğum için. Soruşturmanın sonucunu görelim. Cumhurbaşkanımızın bugünkü açıklaması net bir şekilde ifade ediyor. Anti demokratik motivasyonla hareket edenler de tespit edildiği ortaya çıkıyor. Bunlar incelenecektir. Demokrasi konusunda mutlak ve kesin bir hassasiyet olması lazım. TSK'yı en çok yıpratan şey, bu darbeler, postmodern darbeler, kalkışmalar çerçevesinde TSK'nın istismar edilmesidir. Silahlı güç meşruiyetini cumhuriyetten alır. Ordu milletin gözbebeğidir. Geçmişe doğru okuma yaptığınızda bütün darbeler dış odaklı projedir. Türkiye'nin egemenlik sistemine çökmek isteyen, milli dinamikler dışında istikamet vermek isteyenlerin ürettiği projelerdir darbe. En büyük yanlış silahlı kuvvetin kendi milletine silah çekmesidir. Bu konuda vatandaşlarımızın hassasiyet göstermesi son derece önemlidir.
"Özgür Özel 'Atatürk diyen çocuklara soruşturma açıyorsunuz' diyor... Bu yanlış"
Çok uzun zaman boyunca, AK Parti kurulduğundan 15 yıl sonrasına kadar en önemli mottolardan birisi sivil siyasetin üstünlüğüdür. Bir mesele darbe midir, kalkışma mıdır, disiplinsizlik midir, kasıt mıdır, ihmal midir bunlar farklı farklı şeylerdir. Bunlar değerlendirilecektir. Farklı yemin okuma meselesinin düzenlenmesi gerektiği net bir şekilde açıktır. Sayın Özgür Özel 'Atatürk diyen çocuklara soruşturma açıyorsunuz' diyor. Bu yanlıştır. Burada disiplinsizliğe soruşturma açılıyor. 27 Nisan'da muhtıra teşebbüsünde Atatürkçü düşünceye uygun Cumhurbaşkanı diyordu. Bu askeri bürokrasinin işi değil ki? Bu tartışmayı Atatürk eksenine taşıdığınız zaman asıl mecrasından çıkarıyorsunuz. Ağır tecrübelerimiz var, gösterilen hassasiyet normal. Burada mesele, güvenlik mekanizmasının siyasi odak haline getirilmesidir. Hukuk dışı vatanseverlik olmaz. En yüksek sadakat anayasal düzeninedir. Tarihi perspektif olarak söylüyorum, aktüel olana gönderme yapmıyorum. Anayasal düzenin dışına çıktığınızda ortada ne Cumhuriyet ne demokrasi ne de ordu kalır.
"27 Nisan'da bu cevabın verilmesi önemli bir gün"
O gün Cumhurbaşkanlığı seçimiyle tartışma yürüyordu. Askeri bürokrasiden herhangi ber şey yayınlanmamıştı. O zaman normal gösteriliyordu. O zaman Türkiye'de Bakanlar Kurulu'ndan çok MGK toplantıları oluyordu. Şöyle bir değerlendirme yapmıştım MKYK toplantısına girdiğimde, "Bugün Türkiye'de müthiş bir dönemeçtir, bugün MKYK'yı izleyen gazeteci sayısı MGK'yı izleyen gazeteci sayısını geçti' demiştim. O gece nasıl bir cumhurbaşkanı istendiğinden Milli Eğitim Bakanı'nın nasıl olması gerektiğine dair bir bildiri yayınlandı. O zaman Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı dönemi. Kendisi Keçiören'de oturuyordu. Cumhurbaşkanımız 'Bugün bu cevabı vermezsek sivil siyasetin üstünlüğünden bahsedemeyiz' dedi. Dışişleri konutunda toplantı yaptık. Sabah 07.00'ye kadar toplantı yaptık. 27 Nisan'da bu cevabın verilmesi önemli bir gün. İlk defa Cumhuriyet tarihinde bir hükümet bunu kaleme almış. O gün şu ifadeye cesaret gerektiriyordtu. 'Genelkurmay Başbakanlığa bağlıdır'. O zaman şu tartışma yapılıyordu Başbakanlığa bağlı mıdır, Başbakanlığa karşı sorumlu mudur? Demokratik bir devlette Başbakanlığa bağlıdır.
"Cumhurbaşkanımız bugün temel prensibi koydu"
Bildiriyi yazıyorlar ve kayboluyorlar. Telefonlara çıkmıyorlardı. Böyle bir devlet düzeni olamaz. Böyle bir ilişki ağı olamaz. Türkiye'nin üzerinde vesayetin karabasanı vardı. O gece benim telefonum hiç çalmadı. Kimse aramadı. Normalde sık sık çalardı. Bugün kolay kurulan cümleler o zaman kurulması için bedel gerektiriyordu. İktidarımız ilk yıllarında bir Genelkurmay Başkanı 'Biz TBMM'nin ordusuyuz' demişti. Bu bile dalgalanma yaratmıştı. TBMM'de bir bölüm vardı, milletvekilleri oraya giremiyorlardı. Engelliyorlardı. Sonuç olarak bu Cumhuriyete, demokrasiye, orduya, gelecek vizyonuna, milli iradeye, Türkiye'nin güvenliğine zarar veriyordu. Bütün sistemi enfekte eden bir durumdu. Cumhurbaşkanımız bugün 'Bu ordu milletimizin ordudur' diyerek temel prensibi koydu. Arkasından 'gereğini yapacağız' dedi."