Hindistan ŞİÖ’den uzaklaşıyor mu?
Zirveye damgasını vuran bir başka gelişme ise Hindistan Başbakanı Modi'nin zirveye katılmaması oldu. Zirvede Hindistan’ı Dışişleri Bakanı temsil etti. Geçtiğimiz yılki zirve Hindistan’da düzenlenmiş, hiçbir olağanüstü durum olmamasına rağmen Hindistan zirveyi çevrimiçi düzenleme kararı almış ve zirve yüz yüze değil çevrimiçi bir şekilde gerçekleştirmiştir. ŞİÖ’nün giderek artan önemine binaen Hindistan’ın ŞİÖ zirvesini önemsiz gösteren bu hamlesi örgüt içinde çok büyük tepkilere yol açmıştır.
Son dönemde Hindistan Başbakanı Modi'nin ŞİÖ’ye yönelik bu hamleleri çeşitli soru işaretlerine neden oluyor. Çinli uzmanlar, Modi'nin toplantıya katılmamasının Hindistan'ın ŞİÖ’den uzaklaştığının açık bir göstergesi olduğunu söylüyor. Öte yandan Çin Cumhurbaşkanı, 2023 ŞİÖ zirvesinin çevrimiçi yapılmasına tepkisini kısa bir süre sonra Hindistan’da yapılan G20 Zirvesi’ne katılmayarak gösterdi. Hindistan’ın bu tavrına ABD ile olan ilişkilerinin neden olduğu söylense de Çin ile yaşamış olduğu sınır sorunları ve özellikle Çin-Pakistan ilişkileri ve Keşmir sorunu da büyük bir rol oynuyor. Çin ile Hindistan arasında son sınır gerginliğinden bu yana doğrudan uçuşların yapılmadığı hatırlanırsa meselenin ne denli büyük olduğu görülür.
IŞİD-Horasan
Bu yıl, ŞİÖ’nün gündem maddeleri arasında terörizmle mücadele vardı: Özellikle bu yıl Rusya’ya yönelik düzenlenen iki terör saldırısı ve yine benzer şekilde İran’a düzenlenen terör saldırısı. Bu saldırılardan Afganistan merkezli IŞİD-Horasan örgütünün sorumlu olması, bilhassa Rusya’daki saldırılardan Tacikistan pasaportu taşıyan teröristlerin sorumlu olması gözlerin ŞİÖ’nün kurucu üyesi Tacikistan’a ve gözlemci üye Afganistan’a çevrilmesine neden oldu. Bu bağlamda, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, ŞİÖ zirvesinin sona ermesinin ardından Tacikistan’a geçerek burada temaslar da bulundu.
Batı’nın tanıma için Taliban’dan talep ettiği kimi değişiklikleri yapmaması, bir başka deyişle eski tas eski hamam yoluna devam etmesi özellikle ülkenin güneydoğusundaki uzak bölgelerde, Çin sınırına yakın bölgelerde IŞİD-Horasan örgütünün varlığı, kampları ve bu örgütün adeta bir hayalet örgüt olarak faaliyet gösteriyor olması, hiçbir şekilde Taliban’ın otoritesine tabi olmaması ve Taliban tarafından da bu örgüte müdahale edilememesi, bir başka deyişle IŞİD-Horasan’ın nereden geldiği belli olmayan bir dokunulmazlığının olması birçok soru işaretlerine neden oluyor. Aslında, muhtemelen ABD, Taliban'a Afganistan’da iktidarı verirken IŞİD-Horasan örgütüne dokunmama şartını öne sürmüştür. ABD ile Taliban arasında Doha’da yapılan gizli anlaşmanın içeriğini ve şartlarını bilemediğimiz sürece Afganistan konusunda analizler hep yarım kalacaktır.
Afganistan aslında ŞİÖ’ye gözlemci üyeydi. Fakat Taliban’ın işbaşına gelmesinden sonra Afganistan’ın üyeliği askıya alındı. Geçtiğimiz günlerde toplanan BRICS Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda Afganistan meselesinin bir an önce çözülmesi konusunda bir çağrıda bulunuldu. Afganistan son zirvelere davet edilmedi. Bu son zirveye de davet edilmedi. Fakat davet edilmesi gerekirdi. Zira Taliban meşru bir yönetim olarak görülmese de Afganistan’daki terör meselesi Taliban ile çözülmek zorundadır. Zira kısa sürede Taliban’ın iktidarı sona ermeyeceğine göre başka bir stratejinin belirlenmesi gerekmektedir.
"Üç şer güç ile mücadele"
ŞİÖ’nün kuruluş gayesini “üç şer güç ile mücadele” yani terörizmle, ayrılıkçılıkla ve aşırıcılıkla mücadele oluşturmaktadır. Üç şer güç ile mücadele, örgütün terörle mücadele felsefesini ortaya koymaktadır. Özellikle, biraz muğlak bırakılmış gibi duran “aşırıcılık” kavramı aslında radikal İslami hareketlere işaret etmektedir; ancak Rusya ve Çin, Müslüman ortaklarını ve öteki Müslüman devletleri ve ülkelerindeki Müslümanları üzmeme ve kışkırtmama adına İslam kelimesini kullanmak yerine bunu sadece bir inanca bağlamamak adına tüm inançları kapsayacak şekilde genel bir kavramla adlandırmıştır.
Halihazırda aslında ŞİÖ’nün bir terörizmle mücadele merkezi bulunmaktadır. Fakat ŞİÖ’nün silahlı bir yapısı veya birimi olmadığı için terörizmle mücadele noktasında ortak askeri veya kolluk kuvvetleriyle bir mücadele verilmesi şu an için mümkün görünmüyor. Bu açıdan örgütün kuruluşundan bugüne Rusya, özellikle Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nü (KGAÖ) ŞİÖ’nün askeri kanadı olarak entegre etmek istemektedir. Çin ise bu talebe karşı çıkmaktadır. ŞİÖ’nün halen elinde derli toplu tüm üyelerin üzerinde mutabakata vardığı bir terör örgütleri listesi yoktur. Bu bağlamda, geçen zirvede ortak bir terör örgütleri listesi hazırlanması konusunda mutabakata varılmış ancak henüz sonuçlandırılmamıştır.
ŞİÖ genişlemesi sancılı olacak
ŞİÖ’de uzun süre genişleme ve derinleşme üzerine çok büyük tartışmalar oldu. Bir dönem Rusya ve Çin, örgütün genişlemesi yerine derinleşmesi konusunda uzlaştılar. Genişleme için tam 16 yıl beklenildi. 2017’de Pakistan ve Hindistan tam üye oldular. 2023 yılında da İran’ın tam üyeliği başladı ve şimdi de Belarus 10. üye olarak örgüte girdi. Bir anda böyle bir genişlemenin beraberinde aslında kontrolsüz bir genişleme sürecini de getirdiği görülmektedir. Zira ŞİÖ, daha önce genişlemeyi güçlü ve etkili aktörler üzerinden gerçekleştirme niyetindeydi, ancak bugün gelinen noktada Batıyla yaşanan jeopolitik rekabetin getirmiş olduğu birtakım dayatmalara boyun eğmek zorunda kaldılar. Örneğin Ahmedinejat zamanında İran’ın tam üyelik talebi gündeme geldi. Rusya da Çin de İran’a önce ABD ile sorunlarını çözmesi gerektiğini tavsiye etmişlerdi. Bir başka deyişle, örgüte üye olacak ülkelerin hiçbir ülkeyle sorununun olmaması gerekiyordu, ancak bu kural Pakistan ve Hindistan’ın aralarındaki Keşmir sorununu çözmeden örgüte üye kabul edilmeleriyle bozuldu ve maalesef aralarındaki düşmanlık örgüt içine de yansıdı. Bugün Hindistan, ŞİÖ’nün Pakistan’ın tezine destek verdiği gibi bir izlenime kapılmış durumdadır.
Belarus, ŞİÖ’ye şu an için bir katkıda bulunmayacağı gibi birçok açıdan ileride sorun teşkil edecek bir üye. Örneğin Avrupa ülkeleriyle sorunu artık ŞİÖ’nün bir sorunu oldu. Peki ŞİÖ, bu kadar sorunu kaldırabilecek mi? Mesela Belarus’un yerine Azerbaycan veya Türkiye tam üyeliğe davet edilemez miydi?
Çin, 2001 yılında ŞİÖ’yü kurarken bu örgütün Avrasya coğrafyasında bazı ülkelerin serseri mayın gibi başıboş gezmesi yerine örgütün kontrolü altında olmasını daha değerli bulmuştu. Rusya da Çin’in bu tezini desteklemişti. En azından bu, başıboş ülkelerin ABD’ye yem olmasını engelledi. Örneğin Tacikistan-Kırgızistan-Moğolistan kırmızı listedeki zayıf ülkelerdi. Tacikistan ve Kırgızistan tam üye olurken, Moğolistan da gözlemci üye yapılarak ABD’nin elinden kurtarılmıştı. ABD Başkanı Bush, Moğolistan’ı ziyaret etmiş ama geç kalmıştı. Moğolistan’ı ŞİÖ’ye kaptırmıştı.
Belarus’un üye edilmesi tamamıyla ABD’nin Ukrayna’yı AB ve NATO’ya üye etmeye çalışmasına karşı Putin’in Avrupa’nın göbeğinde Belarus'u ŞİÖ’ye alarak ABD’ye karşı yaptığı bir hamledir. Putin’in Kuzey Kore ve Vietnam’ı Avrasya’da güvenlik mimarisinin inşasında ortakları olarak adlandırması bu ülkelerin gelecekte ŞİÖ’ye alınma ihtimalini gündeme getirmektedir.
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN