8 Aralık Suriye halkının yeniden doğuşunun tarihi ... Yeni geçiş hükümeti hızla çalışmalara başlayarak en başta Suriye'nin birlik beraberliğini ve toplumsal barışını sağlama adına büyük çaba sarf ediyor. Suriye'de iktidar devri çok kanlı olmadı. Esat sessiz sedasız iktidarı muhaliflere bıraktı. Geçiş hükümeti ise tüm Suriye halkını kucaklayacağını açıklayarak artık etnik, mezhepsel ve siyasi ayrılıkların ortadan kaldırıldığını ifade etti.
Ancak geçiş hükümeti’nin ve Suriye halkının önünde meşakkatli bir süreç var. Her açıdan harap olmuş bir ülkenin yeniden ayağa kaldırılması ve imar edilmesi için ihtiyaç duyulan para 750 milyar dolar kadar. Yeni Suriye'nin tek başına bu parayı bulması imkansız. Bu nedenle Sam yönetimi dış yardıma ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda Batılı ülkelerle körfezin zengin ülkeleri ellerini ceplerine sokmak zorunda kalacaklar. Suriye'nin uluslararası sistemin bir parçası modern bir devlet olması isteniyorsa ve uluslararası sistemdeki bütün devletlerle aynı safta yer alması bekleniyorsa, Suriye'nin acil ihtiyaçlarının karşılanması lazım. Aksi taktirde Suriye ekonomik krizin içerisinde çırpınırken bu kriz beraberinde siyasi ve güvenlik krizini de getirecek ve ülkenin geleceği tehlikeye girecek.
Bu bağlamda, Suriye'nin acil ihtiyacı olan diğer ikinci şey ise güçlü ve tüm halkı kapsayan bir anayasa ve bu anayasa çerçevesinde oluşturulmuş güçlü devlet kurumlarıdır. Suriye'nin güçlü bir anayasa temelinde modern bir hukuk devleti olması gerekmektedir. Bunu sağlayamadığınız sürece Suriye aşiretler arasında, mezhepler arasında, siyasi gruplar arasında ve yabancı ülkeler arasında suistimal edilebilecek bir ülkeye dönüşür ki böyle bir durum kaosu beraberinde getirir. Bu da en başta Suriye halkını etkileyeceği gibi yanı başındaki komşularını da etkiler.
ABD’nin seçilmiş başkanı Trump, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Esad'ın devrilmesinin arkasında Türkiye olduğunu söyleyerek Suriye'nin anahtarının Türkiye'nin elinde olduğunu ifade etti. Bir bakıma Trump’ın açıklaması malumun ilamından başka bir şey değildi. Lakin bir gerçek var ki evet Türkiye yeni Suriye konusunda en önemli konuma sahip ülke. Bir başka değişle Türkiye tüm yukarıda sayılan safhaların gerçekleştirilmesinde bir koordinatör gibi hareket edecek. İdlip merkezli muhalif gruplarla çok daha öncelerden ilişkileri olan Türkiye ile bu gruplar birbirini çok iyi tanıyor dolayısıyla önümüzdeki dönemde de bu grupların Türkiye ile dirsek teması devam edecek.
Her ne kadar Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken giderayak Ürdün'de bir Arap Birliği-Suriye toplantısı düzenlese de ki buradaki amacı Suriye meselesini Arap dünyasının bir parçası haline getirerek Türkiye'yi buradan dışlatmak. Çünkü ABD, yeni Suriye üzerinden Türkiye ile YPG,PYD, PKK pazarlığına girmek istemiyor. Böylelikle, ABD, Türkiye'nin olmadığı bir masada YPG-PPK konusunda da taviz vermek zorunda kalmayacak.
Esat rejimi başından beri ABD için değil İsrail için bir tehdit oluşturuyordu. ABD'nin Orta Doğu'daki temel politikası İsrail'i koru kolla yaşattır. Her ne pahasına olursa olsun ABD bu politikasından asla vazgeçmez. Bu nedenle yeni Suriye'nin de İsrail'le dost bir ülke olması için elinden geleni yapacak. Kuşkusuz Esat yönetiminin devrilmesi kimi ülkeler için memnuniyet yaratırken kim ülkeler için de rahatsızlık yaratmıştır. Örneğin Rusya, İran, Ermenistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi gibi ülkeler Esad'ın gidişine üzülmüşlerdir. Fakat bu uluslararası ilişkilerin doğasına uygun bir durumdur, bu tip süreçlerde sıfır toplamlı oyun kuralı geçerlidir, yani bir taraf kazanırken bir taraf kaybeder.
Şimdi Batılı ülkeler birer birer Türkiye ile temasa geçerek yeni Suriye konusunda kendilerine bir yol haritası çizmeye çalışıyorlar. Ayrıca Şam’a da diplomatik heyetler göndererek yeni hükümetin nabzını ölçmeye çalışıyorlar. Kuşkusuz, Suriye'de zamanla olağanüstü durum yavaş yavaş normale dönüp yeni dönem olan bir hal alacaktır.
Trump'ın Türkiye açıklamasına bakıldığında Trump'ın Suriye meselesine Türkiye üzerinden yaklaşacağının bir göstergesidir. Trump, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili sözleri hem de Türkiye'nin güçlü bir orduya sahip olmasının altını çizmesi Suriye'deki kimi unsurlara ve gruplara bir uyarı olarak da yorumlanabilir. Bu özellikle YPG, PYD, PKK'ya Türkiye'ye karşı durmayın, Türk ordusu güçlü, karşısında tutunamazsınız, biz de yardım etmeyiz mesajı içeriyor gibi... Trump son dönemde Ukrayna Savaşından Suriye'ye kadar olan bütün çatışma süreçlerini reddetmiş durumda. Bir başka deyişle, “bunlar bizim savaşlarımız değil” diyor. O halde YPG, PYD ve PKK'nın vereceği savaşı da Trump kendi savaşı olarak kabul etmeyecektir.
Zaten apar topar YPG yöneticisi Mazlum Kobani de bir açıklama yaparak, Türkiye ile SDG arasında askerden arındırılmış bir bölge oluşturulmasını Türkiye'ye teklif edeceklerini söyledi. Ayrıca Mazlum Kobani, Türkiye ya saldırmak gibi bir fikirlerinin de olmadığını ifade etti. Bu ne demek? Bu şu demek; terör örgütü güneye çekiliyor ve ABD’ye sığınıyor. Türkiye ile kendi arasına bir tampon bölge oluşturuyor ve Türkiye'ye de “bana operasyon yapma ben sana karşı silahımı indiriyorum” mesajı veriyor. Evet belki böyle mesajı verecek gibi ama orada güçlü silahlı bir şekilde varlığını da Amerikan desteğiyle sürdürmeye devam edecek.
Zamanla buradaki terör örgütü sönmeyecek ya da buharlaşmayacak aksine öncekinden daha güçlü bir yapı haline gelecek, hele de bir hiley-i şeriyye ile mevcut yeni Şam Hükümetine de katılmayı başarırlarsa önümüze bambaşka bir tablo çıkacak. Zaten hem Biden’ın hem de Trump'ın muhtemelen planı bu çünkü bu SDG denen yapıyı bir şekilde terörizmden aklayıp Suriye'nin siyasi bir aktörü haline getirmeye başından beni istiyorlardı. Şimdi bu artık bir gereklilik oldu.
Şimdi burada diğer bir mesele de Suriye'deki bu halk devriminin önemli mimarlarından olan HTŞ’nin nasıl bir dönüşüm geçireceğidir. HTŞ köklerini ve genetik kodlarını muhafaza etmeye devam ederse, muhafazakar ve seküler Suriyelileri nasıl bir araya getirebilecek? Kendisine zaten önyargıyla bakan başta Batı dünyası olmak üzere diğer ülkeleri nasıl ikna edecek? Bu önümüzdeki dönem HTŞ'nin vermesi gereken en önemli sınav. Şimdilik HTŞ’nin lideri Ahmet Hüseyin eş-Şara'nın açıklamaları kucaklayıcı nitelikte ama HTŞ'nin alt tabanında liderleriyle aynı görüşü ne kadar paylaşan var? Lider düzeyinde buna karşı çıkan var mı? İleride HTŞ kendi içinde bölünür mü? Bu soruların cevabı Suriye'nin geleceği açısından önemli.