Rusya-Ukrayna ihtilafının 24 Şubat’ta patlak vermesinin ikinci yıl dönümüne yaklaşıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Rusya'ya ek yaptırımlar uygulamaya devam ediyor ve dünya henüz ateşkes ve savaşı durdurmanın yolunun nereden geçtiği hakkında net bir fikir sahibi değil. Son yirmi yılın en büyük bölgesel savaşı olan bu çatışma, görünüşte ani bir şekilde ortaya çıkması gibi, süresi, yaygın katılımı, ciddi sonuçları ve derin etkisi açısından uluslararası ana akım öngörülerin tamamını tarihe karıştırdı. Ne yazık ki bugün de akan onca kana rağmen ABD ve Batı bu süreçte yaşananlardan yeteri kadar ders çıkarmış değil.
Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmaların rasyonel analizine uluslararası toplum hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyor. Öncelikle bilinmesi gereken Ukrayna krizi bir gecede ortaya çıkmadı, başka bir ifade ile bu krizin karmaşık tarihsel bir arka planı bulunuyor. Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmaların temel nedeninin Soğuk Savaş sonrası kurulan Avrupa güvenlik dizaynı ile doğrudan ilgili olduğunu söylemek mümkün. Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger ve John Mearshmeir gibi düşünürler dahi bugün Rusya’nın güvenlik kaygılarının dikkate alınması doğrultusunda karar alıcı aktörleri uyarmıştı. Buna karşın ABD ve kimi Batılı ülkeler olağanca kibirleri ile bu uyarı reddetmekle kalmadı ama aynı zamanda NATO’nun doğuya doğru genişlemesini savundular. Nihayetinde bu kontrol edilmesi mümkün olmayan bir trajediyi beraberinde getirdi.
Batı’da savaş yorgunluğu sesleri
Açık ki bu çatışmalar bir dereceye kadar kazananın olmadığı ve herkesin kaybettiği bir senaryodur. ABD ve Batı kampında bile en muhafazakar görüşler, Rusya'ya yönelik yaptırımların sonuç vermediğini, hatta başarısız olduğunu kabul etmek zorunda. İstatistiklere göre yalnızca Almanya, Rusya-Ukrayna çatışması nedeniyle 200 milyar avroya varan zarara uğradı. Bugün gelinen noktada Batı kamuoyunda “savaş yorgunluğu” daha fazla konuşurken, sokaklarda eylemler artıyor ve Ukrayna’ya askeri desteğin belirsizliği sürüyor.
Global Times Araştırma Enstitüsü tarafından 20 ülkede yakın zamanda gerçekleştirilen bir anket katılımcıların Rusya-Ukrayna anlaşmazlığının barışçıl müzakereler yoluyla çözülmesini desteklediğini gösteriyor. Bu oran Almanya, Fransa ve ABD'de yüzde 60'ı aşan destek oranlarının üzerinde. Benzer şekilde Avrupa Dış İlişkiler Konseyi tarafından yapılan bir ankette de katılımcıların yüzde 37’si savaşın ancak müzakereler yoluyla biteceğine inanırken yüzde 41’i Batılı ülkelerden Ukrayna’yı Rusya ile yapılması muhtemel müzakerelere ikna etmesini talep ediyor.
ABD ve Batı’dan gelen çözümsüzlüğün aksine Çin’in ilan ettiği Küresel Güvenlik İnisiyatifi ilgili tarafların güvenlik endişelerinin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor. Rusya-Ukrayna çatışmasının dünyaya öğrettiği en büyük ders, güvenliğin paylaşılması gerektiğidir, aksi takdirde bunun kaçınılmaz olarak çözümü zor güvenlik ikilemlerine yol açacağıdır.
Çin’in tutumu tartışılmayı hak ediyor
Çin yönetimi Ukrayna krizinin ardından yayınladığı 12 maddelik pozisyon belgeseli ile hem Rusya hem de Ukrayna’dan destek görmüştü. Son olarak Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitri Kuleba, Çin Dışişleri Bakanı ve Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasi Büro üyesi Wang Yi ile yaptığı görüşmeden Beijing yönetimine çabaları için teşekkür ederken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin “Çin’in teklifi krizi çözebilir ancak Batı henüz buna hazır değil” yorumunda bulunmuştu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi içerisinde krizin tarafı olmayan tek ülke olduğunun altını çizen Wang Yi, siyasi çözüme bağlı kaldıklarını ve çatışan taraflara ölümcül silahlar göndermediklerini vurguladığı konuşmasındaki şu ifadeler bugün de geçerliliğini koruyor:
“Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, tüm ülkelerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine uyulması, tüm ülkelerin meşru güvenlik kaygılarının ciddiye alınması ve çözüme yönelik her türlü çabanın ciddiye alınması gerektiğini söyledi. Krizin barışçıl çözümü desteklenmelidir. Bu, Çin’in Ukrayna meselesine ilişkin resmi tutumu ve temel ilkesidir.”
Diğer Çin haberleri için tıklayınız.