ABD Başkanı Joe Biden'ın hafta sonu memleketi Delaware'deki memleketinde ev sahipliği yaptığı Quad liderleri zirvesi sona erdi. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, cumartesi günü gazetecilere verdiği brifingde Çin’in QUAD’ın odak noktası olmadığı garantisini verse de gerçek açık unutulan bir mikrofon sayesinde çok geçmeden ortaya çıktı. Biden’ın yaptığı konuşmada “Çin bizi her anlamda test ediyor.” dediği ortaya çıktı.
Beyaz Saray'ın internet sitesinde yayınlanan ortak bildiride Çin'den doğrudan bahsedilmese de Doğu ve Güney Çin Denizlerindeki durum hakkında "ciddi endişe" ifade edildi. Güney Çin Denizi'ndeki "zorlayıcı ve gözdağı verici manevralar" kınandı, ancak kimin harekete geçtiği açıkça belirtilmedi. Ayrıca, dört lider deniz güvenliği ve emniyetinde iş birliğini güçlendirme, Quad ülkelerinin deniz güvenliği örgütlerinin birlikte çalışabilirliğini artırma, diğer Hint-Pasifik ülkelerine deniz izleme teknolojisi sağlama ve gelecek yıl ortak sahil güvenlik devriyeleri başlatma planlarını duyurdu.
Dört ülkeden üçünde seçimler yaklaşıyor
Birçok analist, Quad zirvesinin daha önemli gündeminin, dört ülkenin liderlerinin bir araya gelip Quad mekanizmasının gelecekte de devam etmesi için desteklerini ifade etmeleri olduğuna inanıyor. Dört ülkeden üçünde (ABD, Japonya ve Avustralya) seçimler yaklaşırken, bu diyalog mevcut liderlerin son toplantısı olacak. Japonya’nın önde gelen yayın organlarından Nikkei Asia da dahil olmak üzere birçok yabancı medya kuruluşu, dört ülkenin ilgili mekanizmalar altında yakın etkileşimi gelecekte de sürdürüp sürdüremeyeceğinin henüz belli olmadığını ve "abartının Quad'ın varoluşsal krizini gizleyemeyeceğini" belirtti.
ABD’nin hayal ettiği dünyanın örneği
Çin'i güvenlik konularında sınırlamaya ve bölgedeki ekonomik konularda dışlamaya çalışan küçük bir çevre, "özgür ve açık bir Hint-Pasifik inşa etme" hedefini yüksek sesle ilan ederken, aslında bölgesel meselelere kaba bir müdahalede bulunuyor ve bu, zamanın eğilimine aykırı ve bölge ülkelerinin istekleriyle çelişiyor. Quad'ın durumu ayrıca ABD'nin Çin etrafında bir araya getirdiği kapalı ve dışlayıcı küçük çevrelerin bir mikrokozmosu yani küçük bir örneğidir.
Batılı, özellikle Amerikan kamuoyu, Quad'ın beklenenden daha yavaş gelişmesini Hindistan'ın "bağımsızlığına ve özerkliğine" bağlıyor ve Yeni Delhi'yi ABD ile ilişkisini kendi çıkarı için kullanmakla suçluyor ve bu da "stratejik ittifak" kavramını baltalıyor. Gerçekte hangi ülke gerçekten Çin'den "kopabilir" veya "Çin'i dışlayabilir"? Çin, bölgedeki ülkelerin büyük çoğunluğu için ana ticaret ortağıdır ve aynı zamanda bölgesel barış ve istikrara büyük katkıda bulunmaktadır. Çin olmadan güvenlik ve kalkınmayı tartışmak, boş konuşmanın ötesinde önemli bir anlam ifade etmez. Dahası, yapay olarak gerginlik yaratmak ve Çin ile çatışmayı kışkırtmak, popüler olmayacaktır.
Bazı analizler, Dörtlü Zirvesi'nin "Çin'i rahatsız etmeden" sözde "Çin tehdidi"ne karşı koymaya çalıştığını öne sürüyor. Aslında, Washington'un eylemleri, yalnızca Çin'i değil, aynı zamanda bölge ülkelerinin ve uluslararası toplumun tepkilerini de dikkate alması gerektiğini ortaya koyuyor. ABD, niyetlerini gizlemeye çalışmaktan ziyade, mümkün olan en kısa sürede Asya-Pasifik'te barış ve iş birliği eğilimine geri dönmelidir. ABD, yeni bir Soğuk Savaş aramamaya veya güçlendirilmiş ittifaklar yoluyla Çin'e karşı çıkmamaya zaten söz verdi. Söylemlerinin eylemleriyle örtüşüp örtüşmediği sadece Çin tarafından değil, tüm uluslararası toplum tarafından izleniyor.