Recep Erçin 

Yılın ikinci üç ayına ilişkin gayri safi yurtiçi hasıla verileri açıklandı. TÜİK'in yayınladığı bültene göre ilk çeyrekte yıllık büyüme yüzde 2.5 oldu. Geçen yıl bu oran yüzde 4.6 iken önceki yıl yüzde 7.6 düzeyindeydi. Bu yılın ilk üç ayında ekonomi bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 1.4 büyümüştü. Sonraki çeyrekte (Nisan, Mayıs, Haziran) yüzde 0.1'de kaldı. Sanayi üretiminde bir önceki yıla göre yüzde 1.8'lik düşüş görüldü.

Teknik resesyon henüz yok

Büyüme verilerini X hesabında yorumlayan ekonomi yazarı Uğur Gürses, 'İkinci çeyrekte GSYH geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2.5 büyümüş. Bu beklenen bir yavaşlama. Hane halkının tüketimi geçen yıl büyümeye 10.9 puan katkı verirken, bu yıl 1.2 puana gerilemiş.

Önceki çeyreğe göre GSYH büyümesi yüzde 0.1 olurken, bu 'teknik resesyonu' erteliyor.

Muhtemeldir ki belirginleşen ekonomideki yavaşlama görünümü, enflasyona dair bekleyişleri aşağı çekecek." dedi.

Türkiye, Gazprombank için ABD'den muafiyet istiyor Türkiye, Gazprombank için ABD'den muafiyet istiyor

'Dengeli ilerliyor'

Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise yaptığı yazılı açıklamada, "Çerçevesi belli, öngörülebilir, rotasında giden bir ekonomi doğru bir politikadır. Dengemizi bozan pandemi ve deprem gibi zorlukların adından şeffaf, rasyonel, önümüzü görebildiğimiz politikalarla sürdürdüğümüz bir ekonomi yol haritamız var. Bu da bizi dengeli ve sürdürülebilir bir büyümeye doğru ilerletiyor. İş dünyası olarak ilk çeyrekte gelen yüzde 5.7’lik artışın tasarruf odaklı ekonomi aktiviteleri dolayısıyla ikinci çeyrekte yüzde 3’ler seviyesinde büyüyeceğine dair beklentimiz vardı. Açıklanan yüzde 2.5’lik büyüme sıkılaştırma politikasına bağlı ekonomik yol haritasının bir çıktısı oldu. Tüm şartlar düşünüldüğünde ekonomik açıdan büyüyor olabilmek mevcut politikaların hedefleri doğrultusunda yürütüldüğüne işaret etmektedir. Özellikle iç talep ve dış talepten gelen 1,2 ve 1,3 ‘lük oranlar ile dış talebin pozitif katkısını çok önemsiyoruz.  Gelişen ve dengeli bir büyüme ile ekonomik refahını artıran bir Türkiye en büyük idealimizdir. Bu bağlamda lokomotif sektörlerde artışın gözlenmesi iyi bir veri olmasına karşın sanayi sektörünün yüzde 1.8 azalması finansman açısından bu sektörümüzün desteklenmesi ve çağrılarına daha çok kulak verilmesini gerektiriyor.  Rota belli; dengeli ve sürdürülebilir bir büyümeye doğru ilerliyoruz. Rasyonel ve şeffaf politikalar yürütüldükçe, sahadan gelen çağrılara kulak verildikçe arzulanan ekonomik getiriler de beraberinde gelmeye devam edecektir." mesajı verdi.

 Ödenen bedelin karşılığı olsun mesajı 

Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO)Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, “2020 yılı ikinci çeyreğindeki yüzde 10,4 düzeyindeki üretim gerilemesinin ardından ekonomi en düşük büyüme hızıyla karşılaşmıştır. Bir başka deyişle yüzde 2,5 düzeyindeki büyüme son 16 çeyreğin en düşük oranıdır. Yılın son çeyreğinde bu hızın daha da gerilemesi söz konusu olabilecektir. Temennimiz bu bedel karşılığında enflasyonda hedeflenen düşüşün geçekleşmesidir." ifadelerini kullandı. Yaptığı açıklamada Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlara eklenen yüksek enflasyonist bir süreçten geçtiğini belirten Yorgancılar,  “2023 yılının ikinci yarısından itibaren ekonomi yönetimi tarafından enflasyonla mücadeleyi merkeze alan, para politikalarına asli rolün verildiği bir program uygulanıyor. Programın merkezinde; iç talebin daraltılması ve döviz kurlarının düşük tutulmasının anti-enflasyonist etkisinden faydalanmak bulunuyor. Bu arada üretimin temel enerji girdileri olan elektrik ve doğalgaz ile lojistiğin temel girdisi olan akaryakıt fiyatlarındaki yüksek artışlar ile karşılaşıyoruz. Dolayısıyla talep enflasyonu bastırılırken maliyet enflasyonunun körüklendiği bir konjonktürden geçiyoruz. Bu sürecin ekonomiyi yavaşlatmasını bekliyorduk ve öyle de oldu. Ancak, sanayi sektörümüz sürecin en büyük kaybedeni oldu. Unutulmamalıdır ki, sanayi kaybederse ülke de kaybeder." diye konuştu. 

Üretimi gözetmeyen politikalar 

2024 yılının ikinci çeyreğinde %1,8 ile küçülen tek sektörün sanayi olduğuna işaret eden Yorgancılar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Uygulanan ekonomi politikalarının ülkenin lokomotifi sanayi üretimi ve istihdamını gözetmede yetersiz kaldığını ortaya koymaktadır. Sektörün hem iç hem de dış talep boyutundan zorlu bir süreçten geçtiği görülmektedir. Son iki yılda yani sekiz çeyreğin beşinde sektörün küçülmesi ve bu sekiz çeyrekteki ortalama büyümenin sadece binde 4 düzeyinde kalması sanayicimizin içinde bulunduğu koşulları özetlemektedir. Böylesi bir dönemde yine TÜİK verilerine göre yılın ikinci çeyreğinde sanayi sektöründe çalışan başına verimlilik yüzde 3,5 oranında gerilerken, reel ücretlerde yüzde 24,2 oranında artış gerçekleşmiştir. Bu gelişme 2023 yılı ikinci çeyreğine oranla sektörde istihdamın yüzde 1,8 oranında gerilemesine neden olmuştur. Ayrıca ikinci çeyrekte sanayi ürünleri ihracatı sadece binde 9 artabilmiştir. Dolayısıyla, sektörün tüm boyutlarından adeta alarm zilleri çalmaktadır.”  

Egeli sanayiciden öneriler 

Gelinen noktada Türkiye ekonomisini zorlu bir dönemin beklediğini vurgulayan Yorgancılar, “Dış kaynak girişinin desteklediği iç talep ve daha çok tüketim çekişli büyüme döneminin sonuna gelinmiştir. Artık yenilik bazlı ürünler için yatırım ve ihracat çekişli bir büyüme dönemine girmemiz, yeni bir hikaye değil roman yazmamız gerekiyor. Kısa vadeli öncelikleri değil, orta ve uzun vadeli gereklilikleri karşılayacak bir programa ihtiyacımız var." diyerek yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: "Yarının ihtiyaçları ile ihracat potansiyelini önceleyen yeni bir planlı sanayileşme stratejisine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu stratejinin yeni ve bütünsel bir ekonomik programının merkezine yerleştirilmesi, bu programın da ekonomik ve sosyal kesimlerin katkısıyla hazırlanması uygun olacaktır. Ekonomik programın ayrıca dış kaynak bağımlılığını azaltmaya yönelik özel ve özgün önlemler içermesi, bu bağlamda da ülke içi tasarrufları artırmaya, yastık altı kaynakları üretken yatırımlara dönüştürmeye odaklanması gerekmektedir. Yerli üreticileri ihracat boyutunda cezalandıran, yerli yerine ithal girdiye yönlendiren eksik değerli döviz kuru politikalarından bir an önce vazgeçilmelidir. Hem iç hem de dış talebin yavaşladığı bir dönemde düşük kur sanayicimizi adeta “vurgun” yemiş hale getirmektedir. Türkiye kayıt dışı ekonomiyle çok daha etkin mücadele etmeli, dürüst çalışan sanayicilerimiz kayıt dışı çalışanların haksız rekabetinden korunmalıdır. Vergisini düzenli ve zamanında ödeyen sanayicilere, SGK primlerinde olduğu gibi, beş puanlık vergi indirimi getirmelidir. Türkiye gerek kamu dengeleri gerekse yatırımlar için gerekli kaynakları oluşturmada arazi rantları, finansal rantlar ve enflasyon rantlarını optimum düzeyde vergilendirmeyi başarmalıdır. Türkiye’nin adeta bu alanları vergilendirmekten başka şansı kalmamıştır. Sanayi sektöründe istihdam daralması yılın geri kalan bölümünde derinleşecektir. İstihdamı korumaya yönelik ilave önlemler alınmalıdır. Türkiye’yi bekleyen zorlu iki-üç yılda politika önceliklerinde yatırım-üretim-istihdam-ihracat zinciri ekseni referans alınmalıdır."

Ankara'dan da mesaj var 

Ankara Sanayi Odası Başkanı Başkanı Seyit Ardıç, Türkiye ekonomisinin 2024 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 2,5 oranında büyüdüğünü ancak sanayi tarafındaki daralmanın diğer sektörlerden ayrışmasının dikkat çekici olduğunu söyledi. Başkan Ardıç, öncü göstergelerin de ekonomide yılın ikinci çeyreği itibariyle sanayide yavaşlama sinyalleri verdiğini hatırlatarak, “Enflasyonla mücadelede sıkılaştırıcı politikaların en önemli etkisi makine ve teçhizat yatırımlarında görülmektedir. Bu yatırımlar 2019 yılından bu yana ilk defa daralmaya işaret ediyor.” dedi. Sanayi üretimindeki gerilemenin, reel sektörün finansmana ulaşabilme zorlukları ve maliyete bağlı dış pazarlardaki rekabet kaybının da bir yansıması olduğunu vurgulayan Ardıç, şöyle devam etti:.“Bu süreçte, özellikle KOBİ’ler için kredi koşullarının iyileştirilmesi değerlendirilmeli. Finansmana erişim için düşük faizli ve uzun vadeli kredi ile vergisel teşviklerin devreye girmesi, biz sanayicilerin üretime devam edebilmesi ve büyümenin sürdürülebilmesi açısından şarttır.” Büyümenin çeyreklik bazda yüzde 0,1 ile sınırlı kalmasının, ekonomide yavaşlamanın kademeli olarak ortaya çıktığını gösterdiğine dikkat çeken Ardıç, “Sıkılaştırıcı politika uygulamalarının etkisi ikinci yarıda daha da belirginleşecek; iç talep ve üretimdeki azalış ile büyümede yavaşlama ortaya çıkaracaktır. Temel dinamik bu yavaşlamanın dezenflasyonist sürece destek verip vermeyeceğidir. ifadelerini kullandı.