ABD'nin Tokyo Büyükelçisi Rahm Emanuel, Wall Street Journal (WSJ) gazetesi için kaleme aldığı makalede, Çin'e ekonomik anlamda karşı koymak amacıyla "NATO benzeri" bir ticaret ve savunma ittifakının gerekliliğine işaret etti.
Emanuel'in bu açıklamasını, Prof. Dr. Hüseyin Barış Doster CGTN Türk'e değerlendirdi.
ABD, NATO'ya minik minik kardeşler üretiyor
Barış Doster, Rahm Emanuel'in yaptığı açıklamayla ilgili şunları söyledi:
"Bize Rahm Emanuel’in bu son açıklamaları, ABD’nin minik minik NATO’ya kardeşler ürettiğini gösteriyor. Bölge ülkelerini NATO üyesi yapamadığına göre, bu ülkeleri NATO’yla beraber hareket edecek, NATO’nun yavrusu ve küçük kardeşleri olan örgütlerde bir araya getiriyor. Bu durum, bize neyi gösteriyor? 1. ABD’nin emperyalist karakterini. 2. NATO’yu genişletemediği için, NATO’ya yavrular ve kardeşler üreterek, NATO hizasında ABD güdümündeki devletleri Çin’i kuşatacak kadar genişletmek istediğini. Ayrıca, NATO’nun bir Soğuk Savaş örgütü olarak, ABD emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı işlevi gördüğünü, asıl Varşova Paktı’na, sosyalist bloğa, Doğu bloğuna, Sovyetler Birliği’ne karşı değil, ABD nam ve hesabına NATO üyesi ülkeleri, ABD’nin istediği hizada tutmaya yaradığını ve NATO’nun sadece bir savunma ve güvenlik örgütü olmadığını, ekonomi politik tercihleri ve ideolojik tercihleri olan daha geniş çaplı bir örgüt olduğunu gösteriyor."
Siyasi cephenin neredeyse tamamı NATO konusunda hizalanıyorlar
Doster, NATO'nun Türkiye'deki mevcut konumu hakkında şunları aktardı:
"Merkezin sağında ve solunda, iktidarı ve muhalefetiyle, milliyetçisinden muhafazakârına, siyasal İslamcısından Atatürkçüsüne ve elbette liberaller başta olmak üzere, merkez sağ dahil olmak üzere NATO ezberleri, Soğuk Savaş kafası çok kuvvetlidir. Elbette ABD’nin Türkiye’nin siyaseti, bürokrasisi, meslek örgütleri, sendikaları, akademisi, medyası üzerinde büyük bir nüfuzu, büyük bir etkisi söz konusudur. Elbette NATO'yu kararlı, tutarlı ve bütüncül bir şekilde, ideolojik yönüyle de, sadece askeri boyutuyla değil, sadece darbelere verdiği destekle değil, onları içeren ama onlardan ibaret olmayan, ideolojik, sınıfsal, ekonomik ve politik yönüyle de eleştirmek ve NATO’ya karşı cepheden kararlı, tutarlı, yürekli bir tavır almak elbette cesur olmayı, yürekli olmayı gerektirir. Ancak maalesef, Türk akademisinde, Türk meslek örgütlerinde, Türk siyasal hayatında bu cesaret, uzunca zamandır göremediğimiz ve özlediğimiz bu cesaret söz konusu NATO olduğunda, dikkat ederseniz iktidar ve muhalefet, evet, merkezin sağa ve sola, hatta maalesef bir kısım sosyalistler de dahil olmak üzere, siyasi cephenin neredeyse tamamına yakını, NATO konusunda hizalanıyorlar.
"NATO'nun nasıl bir fesat odağı olduğu..."
NATO’nun dünyada barışını, refahını, istikrarı ve kardeşlik işbirliğini tehdit eden en büyük emperyalist odak olduğunu, Türkiye’deki darbe girişimleri dahil PKK, PYD, YPG ve FETÖ gibi terör örgütlerinin en büyük desteği NATO’dan ve NATO müttefiki batılı devletlerden aldığını unutmamak gerekir. Eğer bunu sürekli aklımızda tutarsak, NATO’nun nasıl bir fesat odağı olduğu da çok net bir şekilde ortaya çıkacaktır."