Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) tarafından düzenlenen, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından organize edilen ‘Sıfırdan 100’e Bağışıklama’ paneli düzenlendi. Samsun Büyükşehir Belediyesi Şehit Ömer Halisdemir Kongre Salonu'nda düzenlenen panelde konuşmacılar sağlık çalışanlarının sorularını cevapladı.
Panel öncesi basın mensuplarının sorularını cevaplayan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Nur Baran Aksakal, “Aşı en önemli halk sağlığı uygulaması hem hayat kurtarmak hem hastalıkları önlemek hem yoğun bakım yatışlarını, sakatlıkları önlemek için bildiğimiz en önemli, en etkili ve en güvenli yöntem. Aşı, maalesef başarısının kurbanı olmuş durumda. Biz hastalıkları görmedikçe aşının gerekliliği konusunda birtakım soru işaretleri oluşmaya başlıyor. Hatta bazı insanlar aşıyı reddetme eğiliminde oluyorlar. Halbuki bizim amacımız ve niyetimiz insanları aşıyla buluşturmak ve o hastalıkların kendisini yaşamadan hastalıkların önlenmesini sağlamak. Bunun için çok ciddi ordu görev alıyor. Sağlık personelimiz gecesiyle gündüzüyle halkımızı aşıyla ulaştırmak için çok uğraşıyorlar. Ama bir yandan Covid-19 gibi salgın geçirdik. Bunun etkisiyle pek çok soru işareti gündeme geldi. Bir yandan dediğim gibi hastalıkları görmüyoruz. Doğal yaşam akınları oluşmaya başladı. Bunların içinde de çok fazla bilgi kirliliği oluşuyor. Bu bilgi kirliliğini önleyebilmek, aşıyla ilgili sorulabilecek soruları hem sahadan personelden gelen soruları hem il yöneticileri ve diğer kanaat liderleri diyebileceğimiz ya da yerel yöneticilerimizin sorularını yanıtlamak istedik. Bu nedenle Samsun’dayız” diye konuştu.
Aşı reddine karşı Türkiye’deki son net rakamları bilmediklerini ifade eden Prof. Dr. Aksakal, “Türkiye’deki son net rakamları henüz biz de tam olarak bilmiyoruz. Ancak günlük pratik uygulamalarda bildiğimiz bir şey var. Sağlık personelimizin fark ettiği ret konusunda artışlar söz konusu. Tabii ki aşı halen çok güvenilir ve pek çok ailemiz çocuklarını aşılatma yoluna gidiyorlar. Onlara da çok teşekkür ediyoruz. Onlar sayesinde biz kızamık, kabakulak, boğmaca, tetanosu onlar sayesinde görmüyoruz. Çünkü aşı toplumsal bir şey aynı zamanda. Belki aşıyı daha çok anlayamadıkları için ya da biz doğru anlatamadığımız için, Covid döneminde de yaşanan birtakım akıl karışıklıkları nedeniyle maalesef ülkemizde artışta olduğunu biliyoruz. Artışı sayısal olarak ifade etmek zor ama 2017’lerde 43 binler civarındaydı. Şu anda sayının daha da artmış olduğunu tahmin ediyoruz. Pratikte de buna yönelik gözlemlerimiz var. Ama dediğim gibi resmi rakamı şu an için net olarak bilmiyoruz. Ama bununla ilgili ulusal aşı eylem planı hazırlığı içindeyiz. Sağlık Bakanlığı da bu konuyla ilgili destek vereceğini söyledi. Bilim kurulumuzda da bu konuşuldu. Biraz daha hem nedenlerini saptamak, nedenlerini saptadıktan sonra da buna yönelik çözüm önerileri geliştirmek. Sağlık personelimizin motivasyonel görüşme becerilerini ve aşı iletişim becerilerini artırmak sonunda da aşının hak ettiği değeri yeniden kazanmasını sağlamak üzere yola çıktık” dedi.
Kızamık vakalarındaki artışa dikkat çeken Prof. Dr. Aksakal, “Kızamıkla ilgili Avrupa bölgesiyle birlikte ülkemizde de son dönemde özellikle 2-3 yılda bir sayıları artacak şekilde kızamık vakaları görüyoruz. Aşılama hızlarımız yükseldiği zaman bu vakalarda da tabii ki azalma bekliyoruz. Şu an için kızamık daha düz bir seyirde yani son 2-3 yıldır biraz daha belli rakamlarda seyrediyor. Aşılanma hızı düştükçe ve kişiler aşılarını daha az yaptırmaya başladıkça maalesef biz de daha fazla kızamık görmeye başlıyoruz. Bunu engellemek için de sadece kızamık değil, boğmaca özellikle 2 aydan küçük bebeklerimizde az da olsa boğmaca ölümlerimizi görebiliyoruz. Bu bütün toplumda görülebilen bir hastalık olduğu çocuklarımızı, bebeklerimizi etkilediği için biz de daha fazla sayıda aşıyla korunabilir hastalık görüyoruz ülkemizde. Çocuk felci konusunda halen bir vaka görmedik. Bu da gerçekten halkımızın aşıya gösterdiği teveccühten kaynaklanıyor. Difteri hastalığını görmüyoruz. Ama tetanos özellikle gebelerimizde çok önemsediğimiz bir aşı. Bununla ilgili de elimizden geldiğince aşılama hızını da arttırmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Covid-19 aşısı sonrası kalp krizi vakalarında artış olduğu iddialarına da değinen Prof. Dr. Aksakal, “Bu bir söylendi. Covid-19 başlı başına küçük damarları vaskülit yani damar iltihabı yapan bir virüs olduğu için biz Covid-19 geçiren hastaları izlediğimiz zaman ciddi şekilde kalp krizi, damar tıkanıklığı, beyinde pıhtı atması gibi riskleri gördük. Aşılar uygulanmaya başlandığı zaman önce sağlık personeline yapıldı. Sağlık personelindeki ölümler ve hastaneye yatışlar ciddi şekilde azalmıştı. Sadece 25-34 yaş grubundaki erkeklerde 1,1 kat risk artışı olduğuna dair bir bilgi yayılmıştı. Ancak biz en son literatürdeki 11 milyon aşısız, 10 milyon aşılı insanın Avrupa’da karşılaştığı çalışma sonuçlarına sahibiz. Bu çalışma sonuçları hem bacakta hem diğer organlarda tıkanmalar, kalp krizi gibi kalp ve damarlarla ilgili çıktıları araştıran bir araştırma. Bunun sonucunda aşılı grupta aşısızlara göre çok daha az gördüğümüzü gördük. Yani eğer siz aşı olmadıysanız ve bu süreçte Covid-19 geçirdiyseniz 1,2 ile 7,8 kat fazla kalp krizi ya da trombüs, organ hasarı görebilirsiniz. O yüzden Covid-19 başlı başına bir sorunken ve Covid-19 geçirme aşılı insanlarda da söz konusuyken böyle bir çalışma daha da önem kazanıyor. Net bir şekilde söylüyoruz ki, hayır aşıyla böyle bir artış söz konusu değil, artık literatür ve kanıta dayalı olarak da çok rahat asıl aşı olunmadığında ve hastalık geçirildiğinde bu riskin çok fazla olduğunu biliyoruz” dedi.