Tam 100 yıl sonra bir kez daha Paris’te düzenlenen olimpiyat oyunları, Soğuk Savaş döneminde 1980 Moskova Olimpiyatları’nın ABD öncülüğünde bir grup ülke tarafından boykot edilmesi ve buna 1984 Los Angeles Olimpiyatları’nın Sovyetler Birliği’nin başını çektiği Doğu Bloku ülkelerinin boykotuyla yanıt verilmesi dahil, tarihin en tartışmalı spor organizasyonlarından biri olarak başladı ve bitti. Yalnızca televizyon izleyicilerine hitap eden ve nehir kenarındaki tribünlerde oturanların tam anlamıyla kavrayamadığı açılış törenine damga vuran LGBTİ teması çeşitli tepkiler toplarken, kapanış töreni ise yalnızca stadyumdaki izleyiciler için tasarlanmış gibiydi. Çünkü bu kez de televizyon başındaki milyonlarca insan, çok da göz okşamayan dansçılar görmek dışında pek bir şey anlayamadı. Bu durum da doğal olarak bir kıyaslamaya yol açtı ve özellikle sosyal medya platformlarında Beijing 2008’in açılış ve kapanış törenlerinin görkeminden mecburen bolca söz edildi. Yorumların tamamına yakını Beijing’de düzen ve kontrolün, Paris’te kaos ve dağınıklığın olduğunu ifade ediyordu.
Doping testiyle baskı uygulamak
Seine Nehri’nin kirli suyunda yüzmek zorunda kalınca mikrop kapıp hastalanan triatlon atletlerinden kadınlar boks karşılaşmalarında ringe çıkan “erkek” boksörlere kadar bir dizi skandalın ne yazık ki leke düşürdüğü olimpiyat oyunları, insan gücünün ve insan yeteneğinin doğayı aşması değil, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin XY kromozomu dahil, doğayı ve cinsiyetleri reddetmesiyle tarihe geçti. Diğer yandan özellikle Çinli sporculara doping testleri üzerinden uygulanan baskı da dikkat çekti. Örneğin Çinli yüzücüler ortalama 21 teste tabi tutulurken ABD’li yüzücülerin yalnızca altı kez test edilmesi, psikolojik savaş olarak yorumlandı ve yarışmalara hazırlık süreçlerini etkileyerek Çin’in başarılarını engelleme çabası olarak değerlendirildi.
Bunların ötesinde Paris 2024’te ana rekabet, beklendiği ve bu sayfada 24 Temmuz’da yayınlanan yazımda da belirttiğim gibi Çin ile ABD arasında yaşandı. Anımsayanlar çıkacaktır, ABD 2008 Beijing Olimpiyatları’nda Çin daha fazla altın madalya kazanmasına rağmen kendisinin birinci olduğunu iddia etmiş, gümüş ve bronz madalya sayılarını dikkate alarak 36 altın madalyanın 51 altın madalyadan üstün olduğunu ileri sürmüş, uluslararası spor kamuoyunu meşgul etmişti. Bu kez her iki ülke de 40’ar altın madalya kazandı ve olimpiyat oyunlarının resmi galibi, toplamda daha fazla gümüş ve bronz madalya toplayan ABD oldu. İkincilik kürsüsündeki Çin, Beijing oyunları hariç, kendi olimpiyat serüveninin en başarılı sonucuna imza atarken, çeşitli kategorilerde önemli başarılar elde etti. Çinli sporcular geleneksel olarak güçlü oldukları masa tenisi, jimnastik, kule ve tramplen atlama, halter gibi branşlarda elde ettikleri başarıların yanı sıra örneğin yüzmede 4x100 karışık bayrak yarışında altın madalya kazanarak büyük ses getirdi. Ayrıca Çin’in artistik yüzme takımının tarihi bir başarıya imza atarak ilk altın madalyasını kazandığını, kadınlar halterde Li Wenwen’in birinciliğini, kadınlar 20 kilometre yürüyüşte J.Y.Yang’ın ipi ilk sırada göğüslemesini de özellikle vurgulamak gerek.
Çin’in başarısı, Türkiye’nin ikonik pozu
Paris’te 165 farklı branşta yarışan ve 40 altın, 27 gümüş, 24 bronz madalyaya ulaşan Çin kafilesinin bu başarısı Çin yönetimi tarafından da takdirle karşılandı. Kazanılan başarılar ve sportmence yarışma ahlakı gösterdiklerinden dolayı sporcuları ortaklaşa kutlayan ÇKP Merkez Komitesi ve Çin Devlet Konseyi, “Ülkemiz ve halkımız için zafer kazandınız, size en içten tebriklerimizi ve en içten saygılarımızı iletiyoruz” mesajını iletti. Mesajda devamla şu ifadeler yer aldı:
“Sadece atletik performansınız için değil, aynı zamanda ahlaki bütünlüğünüz, sportmenliğiniz ve temiz rekabetiniz için de madalya kazanmaya çalışarak, Çin spor ruhunu ve Olimpiyat ruhunu güçlü bir şekilde desteklediniz. 'Daha Hızlı, Daha Yüksek, Daha Güçlü – Birlikte Olimpiyat’ sloganını aktif olarak uyguladınız, dünyanın dört bir yanından gelen sporcularla adil rekabet ve dostça alışverişlerde bulundunuz. Bunu yaparken becerilerinizi geliştirdiniz, dostluğunuzu derinleştirdiniz ve Çin'in gücünü, ruhunu ve imajını dünyaya göstererek Çin'in sesini ve değerlerini yaydınız. Üstün başarılarınız ve performanslarınız, Çin halkının yurtseverliğini hem yurtiçinde hem de yurtdışında daha da ateşledi, ulusal ruhu yükseltti ve halkı ilerleme yolunda birleştirdi.”
Hiç altın madalya kazanamayan Türkiye’nin üç gümüş ve beş bronzla 206 ülke arasında 64. sırada yer aldığı ve tüm dünyaya ikonik bir “Yusuf Dikeç pozu” armağan etmiş olduğu Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nın, her şeye rağmen güzel anılar ve unutulmayacak anlar barındırarak, pistlerde, pisinlerde, ringlerde, minderlerde ter döken binlerce sporcunun emeğini karşılıksız bırakmadığı söylenebilir. Dünya, olimpiyat ateşini 2028’de Los Angeles’ta yakmak üzere şimdiden geri sayıma geçti bile. Umudumuz, insanın doğayı reddetmesinin değil, doğayı aşma çabasının egemen olacağı olimpiyat oyunlarında.
Tunca Arslan