CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye'deki Suriyelilerin ülkelerine dönüşüne ilişkin bir paket önerileri olacağını belirterek, "Türkiye'de doğmuş çocuklar için ileride üniversite okumak istediklerinde yabancı öğrenciler arasında belli kontenjanlar verilebilir. Türkiye'ye tatil için gelmek istediklerinde tatil vizesi verilebilir. Özel kimlikle Türkiye'de doğmuş çocuklar için ileride Türkiye'ye geldiklerinde belirli indirimlerden, ayrıcalıklardan yararlanabilirler. Böyle bir paketi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin düşünmesi lazım" ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, HaberTürk TV’de katıldığı Son Durum programında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Özel, kendisinin 7 Aralık’ta Kilis’te söylediği, “Bir an önce Esad ile gerekli temas sağlanmalı, çatışma ortamı durdurulmalı. Bu konuda gerekli uluslararası temaslar sağlanmalı” sözleri hatırlatılarak sorulan "Esad konusundaki bu süreci öngöremediniz mi, neden böyle bir şey söylediniz" sorusu üzerine, "Ben bunu 7’sinde söylemişim. Bir gün önce 6 Aralık’ta Cumhurbaşkanı ne söylemiş: 'Esed’e bir çağrımız olmuştu; Gel, görüşelim, Suriye’nin geleceğini birlikte belirleyelim, tayin edelim demiştik. Ne yazık ki Esed’den olumlu bir cevap alamadık. Bütünüyle bölgede devam eden bu sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil. Gönül bunları istemiyor. Maalesef bölge sıkıntıda.' Ertesi gün zafer. Şimdi, Erdoğan burada otursa benim yaptığım mı daha çok eleştirilecek bir şey? Erdoğan’ın elinde MİT var, sahada Türkiye Cumhuriyeti’nin birçok elemanı var, onun elinde her türlü imkan var; biz ana muhalefet partisiyiz ve sağ olsunlar devletin bilgisi, belgesini tapulu malmış gibi kendilerine özel tutuyorlar. Ne çabuk Erdoğan’ın haftasında söylediği bu söz unutuluyor? Bu sözü ben söylemiş olsam, bugünün 30 katı eleştiri alırım" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:

"Ben ne dediğimin farkındayım”

"Ben ne dediğimin farkındayım. O gün değil, pazartesi günü Şam düşseydi kimse dönüp ‘Özgür Özel bunu dedi’ demezdi. Oradaki talihsizlik, o konuşmayı yaptıktan 16 saat sonra Esad’ın ülkeyi terk ettiğini öğrendik. Ben o konuşmayı yaptıktan herhalde 10 saat sonra terk etmiş zaten. Enteresan durum şu: Ben o konuşmayı yaparken dünya kadar akrabası Hatay’da yaşayan Lazkiye’de Arap Aleviler var, diplerinden İdlib’den geçtiler Şam’a gittiler. Giden HTŞ. Daha sekiz yıl önce dünyaya izlettikleri görüntüleri siz buzlamadan veremiyordunuz. HTŞ’nin içinde o unsurlar var. Kim diyordu, ‘Bir günde Şam düşecek’ diye? İçlerinde dünya kadar Selefi unsurların olduğu HTŞ yapısının devlet binalarından uzak duracağını, yakıp yıkmayacağını, cezaevlerini boşaltıp o cezaevlerine bir başkalarını doldurmayacağını, Lazkiye’ye gidip katliam yapmayacağını kim garanti edebilir? Bunu ancak Esad ile uluslararası temas sağlanabilirse Şam düşmeden evvel belki oraya uluslararası anlamda birtakım güvenceler sağlanırdı, BM güvenlik gücü düşünebilirdi, TSK üstüne düşeni yapabilirdi.

"Oradaki görüntüler korkulanların olmadığı bir evreye evrilince, herkes kendine zafer çıkardı”

Oradaki görüntüler hepimiz açısından korkulanların olmadığı bir evreye evrilince, herkes kendine zafer çıkarınca Cumhurbaşkanlığı’nın sitesinden ellerinde imkan olsa bu açıklamayı kaldırırlar. Benden bir gün önce adam diyecek ki ‘Maalesef istediğimiz gibi gitmiyor işler. Her an Şam düşebilir, keşke Esad bizimle konuşsaydı’ diyecek, buna kimse bir şey söylemeyecek. Ben ne yapmışım? Erdoğan sonra ne diyor? Ben Erdoğan ile yaptığım görüşmede de KKTC Cumhurbaşkanımızla yaptığımız görüşmede de Sayın Aliyev ile yaptığım telefon görüşmesinde de dünyanın bütün liderleriyle yaptığım görüşmelerde de şunu söylerim: CHP Türkiye’nin şu anda ana muhalefet partisi, son seçimin galip partisi, Türkiye’nin birinci partisi ama yurt dışına gittiğinde Türkiye’nin partisi. Türkiye’de ana muhalefetiz. Bu yaklaşımımı AK Parti’ye oy verenlerin ya da AK Parti’de siyaset yapanların eleştirecek bir tarafı yok. Bu nezaketsizlik. Erdoğan buna tenezzül ediyorsa hakikaten Erdoğan’ın işi zor demektir. Şimdi Erdoğan deha, başardı, etti. 13 yıl önce söylediği sözü sanki bugün onu haklı çıkarmış. Geçen 13 yıl boyunca yaşanan her şey onu haksız çıkardı."

"Esad ile çok iyi ilişkiler içindeydi, o zaman da Esad diktatördü, o zaman da o cezaevinde işkence vardı”

Özel, “Batı basınında ve sahada herkesin yaklaşımı Erdoğan’ın kazandığı yönünde. 13 yıl sonra olsa da onun istediği şey gerçekleşmiş oldu” ifadelerinin kullanılması üzerine, "20 yıl boyunca Erdoğan, Suriye’de inanılmaz zikzaklar yaşadı. Esad ile çok iyi ilişkiler içindeydi, ailecek tatillere kadar. O zaman da Esad diktatördü, o zaman da o cezaevinde işkence vardı. Bir kere bunu tespit edelim. Sonra Esad’ı ‘Esed’ yapıp onu düşmanlaştırdı, bunu sürdür. CHP ona Türkiye’deki bu büyük sığınmacı sorunu başımıza bela olunca, ‘Esad ile diyalog kur, bu sorunu çözmeye bakalım’ dedikçe de ‘Ben eli kanlı diktatörle görüşmem’ dedi. Esad ile görüşme istememiz, benim inisiyatif alacak olmamın kendisini tetikleyen süreç olduğuna inanıyoruz. ‘Ben de Esad ile görüşeceğim’ dedi ve Esad’dan görüşme istedi. Bu sefer Esad kabul etmedi. Oysa eli kanlı diktatörle görüşmeyecekti. Bu tutarsızlıkları yazalım" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:

"13 yıl, 13 gün değil. Bu sürede başaramamışsınız. ‘Şimdi ben haklı çıktım.’ Yok öyle yağma”

"13 yılda Türkiye 200 milyar dolar kaybetti Suriye’de yaşananlar yüzünden. 4 buçuk milyon, resmi rakamlara göre 2 milyon 953 bin sığınmacımız var. Aylan bebekler denizlerde öldüler, karaya vurdular. Dünya kadar bebek, dünya kadar kadın öldü. 283 asker şehidimiz var. Sivil şehitlerimiz var; Karkamış’ta, Kilis’te. Türkiye, bu kadar büyük felaketleri yaşadı ve yaşattı. Sonunda dediğim oldu. 13 yıl, 13 gün değil. Türkiye’de pek çok siyasetçiye, pek çok genel başkana, başbakana nasip olmayan bir iktidar süresini aşan bir sürede başaramamışsınız bu işi ve orada kan akmış, para kaybetmişiz, asker kaybetmişiz. ‘Şimdi ben haklı çıktım.’ Yok öyle yağma. Zaman içinde göreceğiz. Umarım Suriye rejimi Afgan rejimine evrilmez. Şu anda yaşananlar veya söylenenler korkulanların daha gerisinde veya hepimizin en çok korktuğu tablodan uzak bir tabloya işaret ediyor. Ümit ederim, aklıselim hakim olur."

Ömer Çelik: Türkiye, dünya barışı için güvenilir odak olmaya devam ediyor Ömer Çelik: Türkiye, dünya barışı için güvenilir odak olmaya devam ediyor

"Ben tatile gitmedim ki onunla, onun yasını tutayım”

"Cumhurbaşkanı, ‘Şam rejiminin yasını tutmaktan süratle vazgeçsin’ dedi CHP’ye. Böyle bir yasınız var mı?” sorusu üzerine Özel, "Ben tatile gitmedim ki onunla, onun yasını tutayım. Ya da ‘Ben onun elini tutmam’ deyip sonra randevu almak için peşinde koşmadım ki yasını tutayım. Benim için Esad her zaman diktatördü, ben her zaman Suriye’nin demokratikleşmesini savundum. ‘Esad rejimi 12 günde yıkıldı’ diyor. Hayır, 61 gün artı 12 günde yıkıldı. Erdoğan’ın çarçur ettiği 13 yıl gibi Esad’ın da 13 yılı var. Sonunda bu sonu kendi hazırladı. Ben hiçbir zaman Esad’çı olmadım. Esad’a da bir ‘Esad’, bir ‘Esed’ demedim. O yüzden politikamız çok tutarlı. Ben Ankara merkezli bakıyorum, Türkiye merkezli bakıyorum” yanıtını verdi.

"Esad ile konuşsaydım sonunun Irak’tan, Libya’dan, Kaddafi’den, Saddam’dan farklı olmayacağını söyleyecektim”

Özel, kendisinin de Esad ile görüşmek üzere Şam’a gitme talebi olduğunun hatırlatılması üzerine, "Biz hiç zikzak yapmadık. Ben Şam’a gitseydim -Erdoğan da gitse farklı bir şey söylemeyecekti eminim ama- Esad ile konuşsaydım bu ülkede bu iktidarın sürmeyeceğini; sonunun Irak’tan, Libya’dan, Kaddafi’den, Saddam’dan farklı olmayacağını; kendi için, çocukları için, ailesi için doğru olanın da belli bir sürede bir geçiş hükümetine iktidarı devretmesi ve demokratik olarak Arap Alevilerinin, Kürtlerin, Türkmenlerin, tüm mezheplerin, Dürzilerin, Hristiyanlar da dahil temsil edildikleri bir ulusal meclis ve demokratik parlamentonun doğru olacağını söyleyecektim. Zaten bu olsa Suriye’de barış olurdu. Ancak böyle bir barış olursa Suriye’deki sığınmacılar oraya gider. Çünkü demokrasi varsa ekonomi iyiye gider, demokrasi varsa askeri ve siyasi istikrar sağlanacaktır. O zaman herkes dönecektir. Suriye’ye gidip Esad’a ‘Gel tavla oynayalım’ demeyecektik ki. Erdoğan da demez. Onun da Suriye’nin tüm kesimlerinin temsil edildiği bir yönetime kavuşmasını telkin edeceğini düşünüyorum" ifadesini kullandı.

"Biz Suriye’ye sadece demokrasi telkin ettik”

Özel, "Eğer Erdoğan-Esad görüşmesi gerçekleşseydi muhalifler ve HTŞ, Erdoğan ve Türkiye’den çekinip bu saldırıyı gerçekleştirmemiş, bugün Şam düşmemiş mi olacaktı sizce" sorusu üzerine, "Bu işin sonuna geldiği görülüyordu. Bir günde düşmeyecekti. Belki 10 günde, 20 günde, 50 günde ama düşecekti. Esad’ın görüşmemesi şöyle hata: Görüşse, doğru bir çıkış planı bulunsa… Lazkiye'de onlara otonom bölge sağlanıp Esad’ın güvenliğinin sağlandığı bir bölge teklif edilerek iktidarı devretmesi, kendisinin -belki bugün olduğu gibi ama- daha onurlu bir çıkışla ülkeyi terk edip Suriye’de geçiş hükümetine, demokrasiye doğru adım atmasını göze alsaydı bu hale gelmezdi, ülkesinden böyle kaçmazdı. Biz Suriye’ye sadece demokrasi telkin ettik. Ben Suriye’de Baas rejimi sürsün filan ister miyim? Ben niye isteyeyim yani?" ifadesini kullandı.

"İbrahim Kalın bir devlet memuru, AK Parti’nin temsilcisi değil”

Özel, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Emevi Camii'ye gittiği görüntülerinin anımsatılması üzerine, "İbrahim Kalın bir devlet memuru, AK Parti’nin temsilcisi değil. Her ne kadar fiilen bunu sekteye uğratacak işler yapsalar da İbrahim Kalın’a ‘Biz CHP olarak Türkiye’nin menfaatleri neyi gerektiriyorsa orada dururuz’ dedim. İktidarla taban tabana zıt olduğumuz bir sürü nokta var ama Türkiye’nin menfaatlerinde birlikte oluruz. Eleştireceğimiz zaman en sert eleştiririz ama kurumları devletin kurumu sayarız. Bu kurumun başkanı Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor olabilir, o Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanıdır ve bu arızi bir durumdur. Ama adında ‘milli’ olan bu kuruma benim de AK Parti’nin de MHP’nin de İYİ Parti’nin de eşit mesafede olmamız ve bize eşit mesafede olması gereken bir kurum olarak görürüm ben. O yüzden de bugünkü gidişini bir siyasi şov filan, falan diye değerlendirmek istemem" diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:

"Bu namaz, o namaz değil. O iki namaz arasında 283 şehit, ölen bebekler, 200 milyar dolar kayıp, dünya kadar sığınmacı var”

"Emevi Camii’nde namaz meselesi, 2012 yılında Erdoğan’ın ağzından çıkmıştı. 12 yıl geçti. Bu namaz, o namaz değil. Erdoğan gidip kılarsa da o namaz değil. O iki namaz arasında 283 şehit, ölen bebekler, 200 milyar dolar kayıp, dünya kadar Türkiye’ye sığınmış ve sonu ne olacağı belli olmayan sığınmacı var. O namaz, o gün olsaydı o namazdı. Erdoğan’ın Emevi Camii’ndeki namazının kazasını yapmak da MİT Başkanı’na düşmez. MİT Başkanı devlet memurudur."

"Şimdi Erdoğan’ın ‘PYD terör örgütü mü değil mi’ sorusuna hızlı bir yanıt vermesi lazım”

Özel, “Suriye’nin yeni yönetimiyle irtibat kurmayı düşünüyor musunuz” sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Hayır, şu an için öyle bir şey düşünmem. Ama Suriye’de demokrasiye doğru bir adım atılır, gerçek bir geçiş dönemi hükümeti kurulursa, o hükümet tüm kesimleri temsil ediyorsa biz de o hükümetle CHP olarak ilişki kurarız. Ama bugünkü hükümet HTŞ denen, İdlib'de güvenliği TSK tarafından alınan, içinde dünya kadar cihatçı unsurların olduğu, daha yedi-sekiz yıl öncesine kadar insanlık dışı muameleleri olan, BM raporlarında işkence yaptığı söylenen, BM kararına göre terör örgütü olan, Türkiye’nin terör örgütleri listesinde HTŞ. Bu yapıya ‘devrimci, direnişçi’ deniyor. O yapının başındaki kişinin çeşitli örgütleri kurduğu, cihatçı olduğu, IŞİD’çi olduğu, bu gerçeklerin hiçbiri değişmedi. Kravat takmakla bu işler bitmez. Irak’tan ve Libya’dan uluslararası toplumun ya da bu meseleyi tasarlayanların aldıkları dersler gereği herhalde; bunlara devlet dairelerine saldırmamaları, yağmaya girişmemeleri, kadınlara karşı olumsuz tutumlar içinde olmamaları -ki orada çelişkili durumlar da yaşandı- ama şu andaki tutumları, HTŞ’yi kendi haline bıraksan yapacağı işler değil. Amerika ile İsrail yaptırıyor. Şüphe yok. Bu HTŞ’den demokratik yapı çıkmaz. Ama anlaşılan o ki HTŞ, HTŞ adıyla ve terör örgütü olarak tarihteki yerini alacak. Bu yeni devrim bayrağıyla olan yapıya başka isim verilecek. Bir yandan da PYD de aynı bayrağı kullanmaya karar vermiş. Erdoğan’a sormak lazım şimdi. ‘PYD terör örgütü mü değil mi’ diye. Çünkü yeni bayrağı kullanmaya karar verdi ve kendi bayrağını kullanmıyor. Bundan sonra Fırat’ın doğusundaki ve devrim bayrağını kullanan yapıyı terör örgütü olarak mı görecek, görmeyecek mi? Bence Erdoğan’ın bu soruya bir hızlı yanıt vermesi lazım."

"'Suriye'yi Suriyeliler yönetsin’ sözü kıymetli bir söz”

Özel, "100’üncü saatteyiz hala. Biz doğruya doğru demek durumundayız. Her yapılanın karşısında olursanız dün yanlış yapan bugün doğru yaptığında yanlış yapmaya başlarsınız. Hep karşıda olacağız diye bir şey yok. Biz Suriye'de ne savunuyoruz? Suriye'nin toprak bütünlüğünü, hızla demokrasiye doğru adımlar atılmasını, Suriye'deki bütün yapıların temsil edilmesini. Bazı iktidara müzahir kalemler, Twitter hesapları 'Toprak kazandık. Orayı aldık.' Bir karış toprağımızı vermeyiz, kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok demiştim ben 6'sında. Erdoğan da geçen gün ‘Kimsenin toprağında gözümüz yok’ dedi. ‘Suriye'yi Suriyeliler yönetsin’ sözü kıymetli bir söz. Bu hatta gidersek ve gerçekten Suriye'de Alevisiyle Sünnisiyle, Kürdüyle Türkmeniyle bütün yapıların geleceğini hep birlikte birlikte yaşayabilecekleri bir formüle katkı sağlarsak bu durumda da Suriye yaşanabilir bir yer olursa -ki bizim bir paket önerimiz de var- Türkiye'deki Suriyelilerin de memleketlerine dönmesini barışçıl yoldan sağlarız. Bu noktada doğru adımları atarsa hükümet biz destekleriz. Ben şunu desteklemem: Eğer Erdoğan Suriye'deki yapıda Kürtlerin temsilcisi olmasın derse yanlış yapar. O zaman ona itiraz ederim. Bu kadar yoksulluktan, savaştan, diken üstünde yaşamaktan onlar da demokrasiyi hak ediyor' diye konuştu.

"Bu süreçle ilgili İbrahim Kalın'dan bir şey duymadık"

Özel, "Tekrar bir bilgi almayı düşünüyor musunuz Kalın'dan Suriye'deki gelişmelerle ilgili talebiniz olacak mı?" sorusunu; "İhtiyaç duyarsak geri durmayız ama Sayın Kalın'ın bize yaptığı ziyarette PKK, IŞİD ve FETÖ konusunda üç ana bilgilendirme vardı ama bugün Suriye'de yaşananlarla ilgili o günkü Suriye dengelerini anlattığı, orada bir kusur atfetmem kendisine ama bugün olanlarla ilgili biz böyle yaşanacak bu süreçle ilgili İbrahim Kalın'dan bir şey duymadık" diye yanıtladı. Özel, "Şam'dan dönecek. Tekrar görüşme düşünceniz var mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Aslında MİT'e döndüğünde ya bütün parlamentoyu ya da parlamentoda bulunan siyasi partileri başta ana muhalefet partisini bilgilendirmek düşer. Doğrusu budur. Ben yapacaklarını düşünüyorum. Bizim çağrımızla gelip bir sunum yapsalar bunu samimi görmeyiz ama bu süreçle ilgili bilgilendirme yapmak isterlerse MİT'in kuruluş gayesine de geleneğine de uygun bir iş olur. AK Parti döneminde terk edildi MİT'in, Dışişleri Bakanı'nın tüm partilere bilgi vermesi. Biz bunları yapmayı söylüyoruz, istiyoruz, anlatıyoruz ve yapıyoruz CHP olarak."

"Suriye'nin dönülebilecek duruma gelmesi için orada bir asgari istikrarın önce sağlanması lazım"

Özel, "Biz sahadan istihbarat alabilen bir yapı değiliz o devletin elinde ama sahadan gelen her bilgiyi değerlendiyoruz, kurmamız gereken temasları kuruyoruz. CHP'nin Suriyeli Türkiye'deki statüsü ne olursa olsun sığınmacıların mümkün olan en kısa zamanda memleketlerine dönmesiyle ilgili iradesi var. Suriye şu an dönülebilecek durumda olsa o zaman 'hadi' diyelim. Suriye'nin dönülebilecek duruma gelmesi için orada asgari istikrarın sağlanması lazım. Ardından siyasi istikrarın sağlanması ve insanların ilk önce ailelerden belki birer erkek gidecek bakacak evim duruyor mu diye. Bunlara bakması lazım ve ona göre gitmesi lazım yoksa öbür türlüsü boş laf. Gitmez kimse gitmiyor da zaten. Yok öyle ilk günler Çin'den otoban görüntüleri, kapıdan görüntüler... Gidenlere önce yanlış yaptılar; gidersen dönemezsin dedi kimse gitmedi. Çoluğu çocuğu var nasıl dönmeyecek? Bir kere bunun yapılması lazım. Türkiye'deki vergi borcunu, varsa trafik cezası ödemeden salmıyorlar. Adam gidecekse bırak gitsin. Bunları tahsil etmeye kalkmışlar. Bir an önce gidilecek ortamın oluşması lazım. Türkiye için hükümete önerim ve biz de çalışıyoruz bunu somutlaştırarak sunacağız; Suriyeli sığınmacılar için eve dönüş paketi önermeliyiz. Ve şu çalışılmalı odak gruplarla; gidecek misin gitmeyecek misin, gideni ne motive ediyor kalanı ne motive ediyor? Benim siyasi okumalarım, arkadaşlarımızın bana raporları şunu gösteriyor; çocuğu Türkiye'de doğmuş olanlar, küçük çocuğu olanlar, belli bir yaşta olanlar sağlık kaygılarıyla gitmek istemiyorlar" diye konuştu.

"Bizim Suriye için bir paket önerimiz olacak"

Özel, "Bizim Suriye için bir paket önerimiz olacak. En başta birincisi Türkiye'de doğmuş çocuklar için ileride üniversite okumak istediklerinde yabancı öğrenciler arasında öncelik belli kontenjanlar verilebilir. Türkiye'ye tatil için gelmek istediklerinde tatil vizesi verilebilir. Özel kimlikle Türkiye'de doğmuş çocuklar için ileride Türkiye'ye geldiklerinde belirli indirimlerden, ayrıcalıklardan yararlanabilirler. Türkiye'de sağlık sistemi iyi, Suriye'de sağlığında çözülmeyen bir sorun olursa Türkiye'ye sevk edilirse biz size yine bakarız yeterki Suriye'den gelsin. Suriye'de tedavisi mümkün olmayan hastalıkların, acil durumların tedavisi için Türkiye bir şeyler önerebilir. Her yere büyük hastaneler yapmakla övünüyoruz ya en büyüğünü Suriye sınırına yapalım. Türkiye'de asgari ücret alan için çok düşük veren için çok yüksek hele hele ihracat yapıyorsa. O yüzden fabrikalar Mısır'a taşınıyor. Mısır'a taşınmak yerine Suriye'ye taşınacak fabrikalar. 'Efendim Suriyeli işçi ucuz, Suriyeli işçi çaşıltırsın' diyor bazı AK Parti'ye yakınlar. Bu fabrikalar Suriye'de Suriyeli işçi çalıştırsın. Yakın yerlere taşıyalım. yeter ki gitsinler, memleketlerinde yaşasınlar, kazansınlar ve barınsınlar. Böyle bir paketi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin düşünmesi lazım" ifadesini kullandı.