NATO’yu artık ‘Teflon Mark’ yönetecek: Yeni Genel Sekreter Rutte hakkında neler biliniyor?

Eski Hollanda Başbakanı Mark Rutte, namı diğer ‘Teflon Mark’, NATO Genel Sekreterliği görevini bugün Jens Stoltenberg’den resmen devraldı. Stoltenberg’in ise, Münih Güvenlik Konferansı'nın yeni başkanı olması bekleniyor.

Görevi Rutte’nin devralacağı yaklaşık 3 aydır belliydi. Kuzey Atlantik Konseyi, Jens Stoltenberg'in yerine geçecek olan NATO'nun bir sonraki Genel Sekreteri olarak Rutte'yi 26 Haziran 2024 tarihinde belirledi. Bugün gerçekleşen, resmi devir teslim töreniydi. 

Görevi resmen devraldıktan sonra ilk konuşmasında beklendiği üzere Ukrayna’ya değindi. "NATO üyeliği de dahil olmak üzere Ukrayna'ya söz verdiğimiz desteği taahhüt etmeliyiz” açıklamasında bulundu. 

Rutte ayrıca, “Üç öncelik arasında ayrım yapmak zor. Elbette Ukrayna listenin başında. Ayrıca kolektif savunmamız ve caydırıcılığımız açısından daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Daha fazla yatırım yapmalı, yetenek açıklarını kapatmalı ve NATO'nun belirlediği tüm hedeflere ulaşmaya çalışmalıyız. Üçüncüsü, Uzak Doğu da dahil olmak üzere yıllar içinde kurulan NATO ortaklıklarını gerçekten geliştirdiğimizden emin olmak için daha fazlasını yapmalıyız. Bu yüzden üçünün de eşit derecede önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak açıkçası Ukrayna zihnimizde çok fazla yer tutuyor” ifadelerini kullandı.

Peki, Rutte’yle birlikte ittifakın geleceği nasıl şekillenecek?

Ukrayna krizi ve NATO’nun militarizasyon hamlelerinin doruk noktasına ulaştığı bir dönemde görevi devralan Rutte’nin, ittifakın dönemsel adımları ve stratejileri konusunda Stoltenberg döneminde çizilen rotadan sapması beklenmiyor. 

Üniversite yıllarından itibaren aktif siyasetin içinde olan Rutte, ülkenin en eski partilerinden, muhafazakar-lieberal Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) gençlik örgütünün başkanlığını yaptı. 1992'de Leiden Üniversitesi Tarih Bölümü'nden mezun oldu, 10 yıllık iş hayatının ardından 2003'te milletvekili oldu. 

Hollanda’da 2010 ve 2024 yılları arasında 14 yıl başbakanlık yapan Rutte, bu görevinden önce Sosyal İşler ve İstihdam ve Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlıkları görevinin ardından 2006’da partisi VVD’nin başına geçti. 

Neden ‘Teflon Mark’ olarak anılıyor?

Rutte’nin lakabı ‘Teflon Mark’. Kendisine bu lakabı kazandıran şey, siyasi kariyerindeki pek çok skandala rağmen bunlardan etkilenmeden sıyrılabilmesi.

Rutte’nin adı, kariyeri boyunca ciddi skandallara karıştı ancak o bütün bunlardan ‘teflon gibi dayanıklı’ bir şekilde çıkmasını başardı ve suçlamaların hiçbiri üzerine ‘yapışmadı’...

Hollanda'da Vergi ve Gümrük İdaresi ( Belastingdienst ) çifte vatandaşlığa sahip göçmen kökenli ebeveynleri kasıtlı bir şekilde dolandırıcılıkla suçlayıp mağdur ettikten sonra, Rutte’nin koalisyon hükümeti 2013-2019 yılları arasında yaşandığı iddia edilen bu olaylar sonucunda topluca istifa etti. Ancak Rutte, bir özürle siyasi kariyerine devam ederek 2021’de yeniden başbakan olarak göreve geldi.

2021'de hükümet kurma müzakereleri sırasında, Hristiyan Demokrat Parti’nin (CDA) üst düzey isimlerinden Pieter Omtzigt’i hükümet dışında bırakmak istediğine dair belgeler ortaya çıktı. Rutte başlangıçta bu konuyu hatırlamadığını söyledi, ancak daha sonra belgelerle yüzleşince hatırladığını kabul etmek zorunda kaldı. Bu olay karşısında sert eleştirilere maruz kaldı, ancak Rutte bu krizden de yara almadan kurtuldu. 

Rutte'nin hükümeti, Hollanda’da yeni nükleer santral inşa etme planlarını açıkladığında, Rutte'nin iklim politikaları konusundaki tutarlılığına dair sorular gündeme geldi. Ancak Rutte, bu tepkileri de başarılı bir şekilde savuşturmayı başardı.

Başkanlığı sırasında, uluslararası şirketler Hollanda’yı bir ‘vergi cenneti’ olarak görmeye başladı. Bu durum, özellikle gelir dağılımındaki eşitsizlik tartışmalarının arttığı bir dönemde yoğun eleştirilere neden oldu. Ancak Rutte hükümeti, bu politikayı uzun süre savundu.

Rutte'nin hükümeti, sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik çevre politikaları uygulamaya koydu. Ancak özellikle tarım sektörünü hedef alan bu politikalar büyük çiftçi protestolarına yol açtı. Dönemin kitlesel eylemleri de, Rutte’nin liderliğine ‘dokunamadı’.

Rutte, bütün bunlardan başarıyla sıyrılarak Hollanda’nın en uzun süre görevde kalan başbakanı olmayı başardı.

‘ABD liderliğindeki liberal düzen’

Klasik bir liberal, muhafazakar ve koyu bir Euro-Atlantikçi olan Rutte, özellikle Ukrayna savaşında Kiev’in desteklenmesi konusunda en çok öne çıkan isimlerden biri. Örneğin, geçen sene Foreign Policy’de yayınlanan “Ukrayna savaşı hepimizi etkiliyor” başlıklı yazısında, Ukrayna’ya verilecek desteğin ‘kurallara dayalı dünya düzeni’ için hayati bir önemde olduğunu ifade ederek şunları söylemişti:

“ABD liderliğindeki uluslararası liberal düzenin gücü benzersizdir ve bu yüzyılda da öyle kalacaktır. Transatlantik iş birliği Avrupa'nın güvenliği için hala hayati önem taşıyor… Sadece BM Şartı ilkelerine bağlı kalmak yetmez. Kurallara dayalı dünya düzeni, saldırganlığa karşı koymaya hazır olmadığımız takdirde çökecektir.” (Foreign Policy, 23 Şubat 2023)

Savunma harcamalarının artırılmasını savunuyor

Rutte de, Avrupalı mevkidaşlarının büyük çoğunluğu gibi NATO’nun üye ülkelerin savunma harcamalarını artırma stratejisinin (GSYİH'nin yüzde 2'sine ulaşması) savunucularından. Ancak Rutte, başbakanlığı döneminde bu hedefe ulaşamadı. Bu arada, NATO'nun resmi verilerine göre, 2024 Haziran ayı itibarıyla, 32 NATO üyesi ülkeden 23'ü bu seviyeye ulaşmış durumda.

Rutte, bu yılın başında Bloomberg Surveillance için verdiği röportajda Trump'ın askeri harcamalara daha fazla kaynak ayırma talebini doğru bulduğunu belirtmişti.

Öte yandan, Rutte’yi diğer Avrupalı politikacılardan ayıran bir diğer özellik ise, eski ABD Başkanı ve yeniden başkanlığa adaylığını koyan Donald Trump’a yaklaşımı. Rutte, başkanlık döneminde de Trump’la istikrarlı bir ilişki kurabilen az sayıdaki Avrupalı liderlerden biriydi. 

The Times, kendisiyle ilgili, 2018 yılında NATO liderleri zirvesinde üyeleri savunma harcamalarındaki yetersizlik nedeniyle eleştiren Trump’ı ‘sakinleştirdiği’ için "Trump'ı yatıştıran adam" ifadelerini kullanmıştı.

Trump’la çalışmaya hazır

Yaklaşan ABD seçimleri düşünüldüğünde, Rutte, yeniden seçilirse Trump’la uyumlu çalışmaya hazır görünüyor. Trump'la uyumlu ilişkisi nedeniyle 'Trump whisperer' (Trump fısıldayıcısı) olarak anılan Rutte, bu yılın Şubat ayında Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada da “Trump hakkında sızlanmayı ve yakınmayı bırakmalıyız. Dans pistinde kim varsa onunla çalışmak zorundayız” demişti. (Reuters, 17 Şubat 2024)

Görevi devralmasının ardından yine Trump hakkında açıklamalarda bulunan Rutte, Öncelikleri hakkında konuşan yeni NATO sekreteri, Trump’ın ‘seçilme ihtimalinden endişe duymadığını’ söyleyerek şu açıklamarda bulundu:

“Trump ile 4 yıl çalıştım. Bizi (savunma için) daha fazla harcama yapmaya zorlayan oydu ve başardı. Çünkü gerçekten de şu anda 2017'nin başlarında göreve geldiğinden çok daha yüksek bir harcama seviyesindeyiz. Ayrıca bizi Çin konusunda da zorluyordu ve bence orada da haklıydı. Elbette Kamala Harris'in başkan yardımcısı olarak harika bir geçmişi var, çok saygı duyulan bir lider. Bu yüzden her ikisiyle de çalışabileceğim.”

Neden Rutte?

Rutte, NATO Genel Sekreterliği için yarışı her zaman önde götüren bir adaydı. 

Rutte dışında, Romanya Devlet Başkanı Klaus Iohannis, Estonya Başbakanı Kaja Kallas ve İngiltere'nin o dönemki Savunma Bakanı Ben Wallace da yeni görev için adı geçen isimlerdi. Ancak süreç devam ettikçe diğer adaylar yarıştan çekildi Kallas ve Wallace Rutte’yi desteklediklerini açıklamıştı.

Elbette, NATO Genel Sekreterliği bağımsız bir görev değil ve Rutte'nin NATO'nun genel gidişatında köklü bir değişiklik yapması beklenmemeli. Rutte’nin seçilmesi ise, büyük ölçüde ‘teflon’ yapısından ve müzakereci kimliğinden kaynaklanıyor.

Öte yandan, Rutte'nin Stoltenberg'den daha büyük bir siyasi ağırlığa sahip bir politikacı olduğunu söylemek de mümkün.

NATO’ya ilişkin tüm öncelikler Temmuz ayında Washington Deklarasyonu'nda belirlendi: 

Ukrayna ile tam dayanışma, 2025 yılında en az 40 milyar euro’luk yardım ve gelecekte NATO'ya üyelik.

Rutte, NATO militarizasyonunun tepe noktasına ulaştığı dönemin yeni lideri oldu. Bundan böyle, Avrupa halkları içerisinde artan huzursuzluğun, ittifakın savaş politikalarını hedeflemeye başladığı kesişim noktalarında dayanıklılığını tekrar tekrar test etmek durumunda kalacak. Bir teflonun ömrünün 2-3 yıl olduğu düşünüldüğünde, görevi neşeyle devralan Rutte’nin işinin hiç de kolay olmayacağı ortada…