NATO ve demokrasi ilişkisi

20. yüzyılın en büyük aldatmacalarından biri NATO’nun “demokratik ülkeler kulübü” olduğuydu, NATO’nun, ”totaliler komünizme” karşı özgür dünyayı koruduğuydu! Öyle ki SSCB dağılırken, kapitalizmi ve liberal demokrasiyi tarihin sonu ilan ettiler, yani daha iyisi yoktu, daha ötesi yoktu…

Oysa bu tezin dayanakları zayıftı ve tersine dayanakları kuvvetliydi:

1) Liberal demokrasinin kabesi ABD, çıkarları için demokrasinin olmadığı monarşilerle müttefik oluyordu.

2) ABD, Ortadoğu’nun nispeten daha ileri ülkesi durumundaki seküler ulusal devletlerine demokratik olmadıkları için askeri müdahalelerde bulunuyordu ama müttefiki durumunda krallıklara, emirliklere demokrasi tavsiyesinde bile bulunmuyordu.

3) Liberal demokrasinin kabesi ABD, NATO kurulduktan 20 yıl sonra bile hâlâ siyahlara karşı ayrımcılık yapılan bir ülkeydi. Siyahların bırakın beyazlarla aynı okula gidememesini, aynı otobüse bile binemiyordu.

4) Liberal demokrasinin kabesi ABD, içeride vatandaşlarını hizaya getirmek için McCartycilik türü operasyonlara sahne oldu.

5) Liberal demokrasinin kabesi ABD, CIA ve Pentagon marifetiyle, hedef gördüğü ülkelerde demokrasiyi yıkıp, askeri rejimler kurdu.

Özetle NATO’culuk ile demokrasiyi eşitlemek ideolojik bir propagandadan ötesi değildi.

ABD ve AB arasındaki krizler

Bugünlerde ABD ile AB arasında NATO krizi yaşanıyor. ABD Başkanı Donald Trump, savunma harcamasını artırmayan NATO ülkelerini korumayacağını ilan ediyor. Bazı ABD Kongre üyeleri NATO’dan çıkmayı savunuyor. Trump hükümetinin önemli isimlerinden Elon Musk, ABD’nin NATO’dan çıkması gerektiğini açıklıyor. AB ülkeleri de NATO’nun dağılabileceği olasılığını göz önünde bulundurarak yeni savunma yol haritaları hazırlıyor.

ABD ile AB arasında bir de demokrasi krizi var. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupalı müttefiklerini demokrasi ve ifade özgürlüğünü zayıflatmakla suçladı. Bu kesinlikle doğruydu, çünkü önce Rusya-Ukrayna savaşı, ardından da İsrail’in Gazze’ye saldırısı Avrupa hükümetlerinin üniversitelerde, meydanlarda, medyada demokrasiyi nasıl askıya aldığını resmetmişti. Fakat ABD’nin durumu bu konuda Avrupa’dan daha iyi değildi. Filistin’e destek gösterilerini engellemeyen rektörler sıra sıra ABD senatosunda sorgulanıyordu, gelirleri kesiliyordu…

ABD ile Avrupa arasındaki bir diğer sorun da Trump hükümeti üyelerinin Avrupa’daki aşırı sağcı partilerle kurduğu ilişkiler ve onlara destek vermesiydi. Evet, Avrupa’da aşırı sağ yükseliyordu ama bunun önemli nedenlerinden biri de Avrupa’nın mevcut hükümetlerinin de sağcılaşmasıydı. Onlar demokrasiyi askıya alıp sağcılaşırken, sağındakiler de daha aşırıya kayıyordu yani…

Gürcistan ve Romanya

Özetle ABD ve Avrupa her ne kadar birbirini demokrasi konusunda suçlasa da gerçekte ikisinin de “gerçek demokrasi” anlayışı çok sorunluydu. ABD ve AB, kendilerine kadar demokratikti, çıkarları gereği başkasının demokrasisini gerekirse faşizmle ezmekten çekinmiyordu.

Örneğin ABD ve AB, Gürcistan’daki seçimlere bu nedenle müdahil oldular. Seçimde kendi eksenlerinde olacak partiyi desteklediler, kazanamayınca seçimin demokratik olmadığını ilan ettiler, seçim sonucunu tanımadılar, muhalefeti ayaklandırarak seçimin düşmesini sağlamaya çalıştılar ama başaramadılar. Ardından cumhurbaşkanlığı seçiminde de aynı şeyleri yaşadık.

Bir benzeri de Romanya’da yaşanıyor. 24 Kasım 2024’te yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu önde tamamlayan bağımsız aday Calin Georgescu Batıcı değildi, hatta NATO karşıtıydı.

ABD ve AB, mekanizmanın dişlilerini harekete geçirdi: Romanya Anayasa Mahkemesi cumhurbaşkanlığının ilk turunu iptal etti.

Yeni seçimin ilk turu 4 Mayıs’ta, ikinci turu 18 Mayıs’ta yapılacak.

ABD ve AB, mekanizmanın dişlilerini yeniden harekete geçirdi: İptal edilen seçimin birincisi Georgescu’nun adaylığı Romanya Merkez Seçim Komisyonu tarafından reddedildi!

Georgescu, adaylığının reddedilmesinin ardından yaptığı açıklamada, Avrupa’nın “diktatörlük” altında olduğunu belirterek, “Romanya’da demokrasi düşerse tüm demokrasi dünyası da düşer” dedi.

Çıkarına kadar demokratik

Görüldüğü üzere, ABD ve AB’nin demokratikliği, çıkarlarına göre değişmektedir. Çıkarları gereği demokratik rejimleri yıkıp askeri diktatörlük de inşa ederler, seçilmiş liderleri diktatör ilan edip krallarla müttefik de olurlar.

Amerikan tipi “liberal demokrasicilik”, Romanya örneğinde de görüldüğü üzere, NATO karşıtlığına kadar demokratiktir, sonrasında faşist yüzünü sergiler.

O nedenle gerçek demokrasi, faşizme karşı mücadeleden doğar.