NATO ile KGAÖ arasında Ermenistan: Karabağ’ın kaybı neden Paşinyan’ın işine geliyor?

Ermeni yetkililer, son zamanlarda Avrupa Birliği (AB) üyeliği hedefi ve NATO'yla yakınlaşma stratejisi de dahil olmak üzere dış politikada rota değişikliği için çeşitli seçenekleri değerlendirdiklerini sıklıkla vurguladılar. Ermenistan için ‘nihai bir dönüşümden’ söz etmek henüz mümkün olmasa da, Paşinyan önderliğinin yönelimi aşağı yukarı belli. Bu yönelim, Ermenistan lideri Nikol Paşinyan ve Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan başta olmak üzere en üst düzeyden sık sık dile getiriliyor.  Örneğin Mirzoyan, AB ve NATO'ya katılmayı düşünüp düşünmedikleri sorusunu Ermenistan'ın ‘Avrupa arzuları’ olduğunu ve katılım başvurusunu en geç bu sonbaharda sunmayı planladıklarını söyleyerek yanıtlamıştı. “Ermenistan halkının Avrupa özlemleri var ve dediğim gibi biz bu süreci yaşıyoruz, nasıl sonuçlanacağını göreceğiz. Kimse bunu tahmin edemez, kimse emin olamaz.”

'Demokratik bir kalkınma yolu'

Bakan ayrıca, Ermenistan'ın bu yeni rotasını ‘demokratik bir kalkınma yolu’ olarak tanımlamış, Brüksel ve Washington'un bu yönelimi desteklediğini söylemiş ve Erivan'ın ‘ortaklar ve müttefikler çemberini’ genişletmesinin önemine vurgu yapmıştı.  Paşinyan da aynı konuyla ilgili, "Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi derinleştirmek istiyoruz ve bunu hiçbir şekilde bölgesel ilişkilerimizle karşılaştırmak istemiyoruz" dedi. Erivan merkezli Hraparak'ın konuyla ilgili bir haberine göre de Paşinyan, bu olasılığı kaçınılmaz olarak nitelendirdi, ‘Rusya'dan hiçbir umut veya beklenti olmadığını’ ve ‘Batı'nın güvenliği garanti edebileceğini’ açıkladı. Konuyla ilgili aktarılan kulis bilgerine göre, konuyla ilgili düzenlenen üst düzey toplantıya katılan bazıları, bu tür bir hamlenin ‘Rusya’yla ilişkileri ciddi şekilde bozacağı’ görüşünü dile getirince, başka bir kesim ise ‘başvuruların genellikle yıllar sonra değerlendirildiğini’ söyleyerek bu endişeyi yatıştırmaya çalışmış. http://cgtnturk.com/transkafkasyada-yol-ayrimi-ermenistanin-donusumu-ne-getirecek/ Rusya ile Ermenistan arasındaki ilişkiler, Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (KGAÖ) Erivan'ın Azerbaycan'ın operasyonlarına karşı yardım talebine yanıt vermemesinin ardından gözle görülür şekilde soğudu. KGAÖ tüzüğü, 2022 Kazakistan eylemlerinde gördüğümüz üzere üye ülkelere toplu savunma olanağı sağlıyor ancak Ermenistan için bu madde harekete geçirilmedi. Daha sonra da Ermenistan, birkaç kez ortak tatbikatlara katılmayı reddetti, Ermeni yetkililer KGAÖ üyeliğinin fayda sağlamadığını söylemeye başladı ve Şubat ayına gelindiğinde Ermenistan KGAÖ üyeliğini askıya aldı. Ancak, KGAÖ sekreteryası, İzvestia'ya yaptığı açıklamada Ermenistan tarafından bu konuyla ilgili herhangi bir resmi belge gönderilmediğini söyledi. Yaşanan gelişmelerden anlıyoruz ki, Ermenistan yönetimi bir yandan Avrupa ve ABD ile ilişkilerini geliştirmeye özen gösterirken, bir yandan da KGAÖ üzerinden Rusya’yla denge oyununu sürdürüyor.

'Ne zaman olacağını söyleyemem'

Son olarak Paşinyan, 12 Mart'ta düzenlediği basın toplantısında, KGAÖ’nün Ermenistan'daki sorumluluk alanını belirlemesini talep ederek, aksi halde örgütten tamamen ayrılma tehdidinde bulundu: "KGAÖ'deki meslektaşlarımıza göre, Ermenistan'ın egemen topraklarının neresi olduğu ve Ermenistan'daki sorumluluk bölgesinin neresi olduğu sorusu masada durmaya ediyor. KGAÖ bu soruyu yanıtlarsa, bize göre bu Ermenistan ile KGAÖ arasındaki tüm sorunların çözüldüğü anlamına gelecek. Aksi halde Ermenistan KGAÖ’den ayrılacak. Ne zaman olacağını söyleyemem.” Ülkesinin KGAÖ’ye katılımını dondurduğunu bir kez daha sözlü olarak ifade eden Ermeni lider, artık daimi temsilci bulundurmadıklarını, toplantılara katılmadıklarını söyledi ve sorusunu yineledi: “KGAÖ’nün bu soruya cevap vermesini rica ediyoruz, bekliyoruz, talep ediyoruz: Ermenistan'daki sorumluluk bölgesi neresidir? Bütün sorunlar KGAÖ'nün Ermenistan'daki sorumluluk alanı konusunu gündeme getirdiğimiz ve yanıt alamadığımız andan itibaren ortaya çıktı. Bu soru gökten düşmedi.  Daha önce ciddi tartışmalar yaşandı ve ardından KGAÖ ve Rusya'dan, Ermenistan'ın egemen topraklarının Rusya ve KGAÖ için bir 'kırmızı çizgi' olduğu yönünde açık ve net bir yanıt aldık. Ancak, Mayıs 2021 olayları meydana geldiğinde (Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin Ermenistan topraklarına girişi) biz resmi olarak ‘kırmızı çizginin aşıldığını’ kaydettik ancak ve biz Başbakan, CSTO'daki krizleri yönetmek için üzerinde mutabakata varılmış hiçbir adım veya eylem olmadığını hissettim." http://cgtnturk.com/kazakistan-eylemlerini-hatirlamak-renkli-devrimler-nasil-ortaya-cikar/ Ancak, Ermenistan’ın taleplerinin ‘havada kalmasının’ iki önemli sebebi var. Bunlardan birincisi, Azerbaycan tarafından varlığına son verilen ‘Artsah Cumhuriyeti’nin Ermenistan dahil hiçbir KGAÖ ülkesi tarafından tanınmamış olması. İkincisi ise, Paşinyan’ın Ekim 2022’de Avrupa Birliği’nin (AB) arabuluculuğuyla imza atığı anlaşma. Anlaşmada, Ermenistan ve Azerbaycan, birbirlerinin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tanıyan Birleşmiş Milletler Şartı ve Alma Ata 1991 Bildirgesi'ne bağlılıklarını doğrulamıştı. 

Alma Ata Bildirgesi neydi?

Bu noktada Alma Ata Bildirgesi’ne bir parantez açmak gerekiyor. Atıf yapılan Alma Ata Bildirgesi, 8 Aralık 1991 tarihinde Rusya, Ukrayna ve Belarus tarafından Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT) kurulması kararının ardından, Sovyetler Birliği'ni oluşturan on beş cumhuriyetten on birinin katıldığı, 21 Aralık 1991'de Kazakistan'ın o zamanki başkenti Almatı'da düzenlenen bir toplantıydı.  Rusya, Ukrayna, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan, Tacikistan, Ermenistan ve Moldova’nın katıldığı, Gürcistan’ın gözlemci olarak yer aldığı, Litvanya, Letonya ve Estonya’nın ise Baltık devletlerinin ‘1940'ta yasadışı bir şekilde SSCB'ye dahil edilmesi’ iddiasıyla katılmayı reddettiği bu toplantıda, SSCB’nin yerini alan yeni siyasi yapının geleceğine ilişkin çeşitli kararlar alındı.  Toplantının Karabağ meselesini ilgilendiren kısmı ise, anlaşmada imza altına alınan ‘birbirlerinin toprak bütünlüğünü ve mevcut sınırların dokunulmazlığını tanımak ve bunlara saygı duymak’ maddesiydi. Yani, bu bildirge Azerbaycan ve Ermenistan’ın da bulunduğu ülkeler tarafından imza altına alındığında, Karabağ Azerbaycan sınırları içerisinde bulunan bir bölgeydi. Kurulan de-facto ‘Artsah Cumhuriyeti’nin Erivan tarafından bile tanın(a)mamasının en önemli sebebi bu.  Bununla birlikte, Alma Ata Bildirgesinden bir yıl sonra, Rusya’nın arabuluculuğunda ve Ermenistan ile Azerbaycan’ın katılımıyla 1992 yılında Soçi’de gerçekleştirilen üçlü toplantıda, ‘ateşkesin sağlanması ve her iki tarafın da işgal ettiği yerlerden çekilmesi’ kararı alınmıştı. Ermenistan ise, ne Alma Ata Bildirgesi’ne, ne de Soçi’de alınan kararlara uymayacaktı. Aynı dönemde, Ermenistan Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi'ne katılacak, NATO'nun Barış için Ortaklık (PfP) programına üye olacak, 1994 yılında NATO ile resmi olarak ikili ilişkiler kuracak ve 2002 yılında NATO Parlamenter Asamblesi'nin Ortak Üyesi olacaktı. Yani, Ermenistan, tamamen kendi politikalarından kaynaklanan nedenlerle, hiçbir zaman KGAÖ’nün yasal olarak yardımda bulunacağı bir konumda olmadı.

Karabağ'ın kaybı ne getirdi?

Bütün bu tabloya bakıldığında, Karabağ’ın Azerbaycan tarafından ele geçirilmesinin Paşinyan yönetiminin işine geldiğini söylemek mümkün.  • Karabağ’ın kaybı, Batı kamuoyu nezdinde Ermenistan’ın soykırım anlatısına güncel bir başlık açmasına neden oldu, Erivan’a yeni ittifak kapıları açtı.  • Karabağ’ın kaybı, bölgenin uzun süreli ‘ağabeyi’ Rusya’nın arabuluculuğuna, hakemliğine ya da barış güçlerine artık gerek olmadığı yönünde işlenen tezlerin yayılmasına yol açtı.  • Karabağ’ın kaybı, Ermenistan’da Paşinyan’ın politikalarına karşı çıkan, aralarında aşırı sağcı kesimlerin de bulunduğu muhalif kesimlerin tümünün, ‘Rus yanlısı’ sepetine atılabilmesine yol açtı.  Bütün bu olanlardan rahatsızlık duyan ordu/bürokrasi içindeki kesimlerin tasfiyesinin ise çoktan başladığı iddia ediliyor. http://cgtnturk.com/abnin-gurcistan-moldova-ve-ukrayna-hamleleri-ne-anlama-geliyor/ Özetle, ‘Rusya’dan gelen tehdit’ ve ‘Avrupa entegrasyonu/demokratikleşme’ anlatısı Ermenistan’da da bir kez daha bir araya geldi. Ermenistan’da hem NATO ve Fransa başta olmak üzere Batı’yla yapılan askeri anlaşmalar, hem de AB üyeliği sürecinin ortaya çıkaracağı riskler konusunda tartışmalar sürüyor. Ermenistan liderliği söz konusu ‘dönüşüm’ konusunda yavaş da olsa emin adımlarla ilerliyor.  Paşinyan yönetimi ve destekçileri ‘demokrasi’ hayalleri kurarken, Kolektif Batı’nın ilgisini çeken şey Ermenistan’ın askeri ve ekonomik potansiyelinden ziyade, Transkafkasya’da Rusya ve İran’a karşı yeni bir cepheye dönüşebilme ihtimali. ‘Avrupalı’ bir Ermenistan’ın AB’ye kazandıracağı şey, Rusya’nın jeopolitik yenilgisi hedefiyle doğru orantılı. Ermenistan’ın dahil olduğu bölgesel ve uluslararası konular Türkiye’de salt bir ‘milliyetçi’ bakış ve tohumlarını emperyalistlerin ektiği, halklar arasındaki kardeşliği dinamitleyen tarihsel önyargılarla ele alınıyor. Ancak, Ermenistan’ın NATO’ya yönelmesi, KGAÖ’den çekilmesi ve AB entegrasyonu, yalnızca Ermeni halkını değil, bütün bölge halklarını tehdit ediyor.  YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN