Kuşak ve Yol “kumar” değil, ortak kalkınma yolu
Kamil ERDOĞDU
Çin’in başkenti Beijing’de düzenlenen 3.Kuşak ve Yol Forumu yılın en önemli uluslararası organizasyonlarından biri olarak kayıtlara geçti. Aslında forum ve forumda konuşulan projeler Orta Doğu’da şu an yaşananlara yanıt niteliğindeydi.
Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping tarafından önerilen Kuşak ve Yol İnisiyatifi 10.yılında dünyaya barış ve refah taşımaya devam ediyor. İngiliz yayın kuruluşu BBC’de yayınlanan bir yorumun başlığı Çin ile Batının dünyaya yaklaşımlarındaki farkı ortaya koyuyor. Başlık şöyle:
“Kuşak ve Yol Girişimi: Çin'in oynadığı trilyon dolarlık kumara değdi mi?”
Makaleyi kaleme alan Singapurlu gazeteci Tessa Wong aynı ifadeyi yazının içinde de kullanmış.
Bir tarafta ortak kalkınma, kazan-kazan, refah toplumunun kurulması gibi hedefler var, diğer tarafta bunları “kumar” olarak gören, iş birliğini tek taraflı gelir getiren bir yatırım olarak gören anlayış. Makalede yer alan bazı tespitleri aktaralım:
“Kuşak, Çin'i Orta Asya üzerinden Avrupa'ya, ayrıca Güney Asya ve Güney Doğu Asya'ya ulaştıran kara bağlantılarını ifade ediyor. Yol ise Çin'i Asya üzerinden Afrika ve Avrupa'ya uzanan büyük limanlara bağlayan bir deniz ağına işaret ediyor. Proje, yurt dışındaki sağlam altyapıya yönelik büyük devlet yatırımlarıyla başladı. Tahmini 1 trilyon dolar olan yatırımın büyük kısmı enerji santralleri ve demiryolları gibi enerji ve ulaştırma projelerine aktarıldı…Ancak Çin ticarette büyük bir ekonomik fayda elde etti. Özellikle Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin odak noktası Afrika, Güney Amerika ve Orta Doğu'yu kapsayacak şekilde genişledikçe, yapılan bazı anlaşmalar petrol, gaz ve madenler gibi daha fazla kaynağa erişim sağladı. Geçtiğimiz on yılda Çin ile Kuşak ve Yol İnisiyatifi ülkeleri arasında yaklaşık 19,1 trilyon dolarlık ticaret yapıldı.
Çin'in Batı ve müttefikleriyle gerilim yaşadığı bir dönemde bu çeşitlilik hayati önem taşıyor. Örneğin, soya fasulyesinde dünyanın en büyük ithalatçısı olan Çin, tedarik konusunda ağırlıklı olarak ABD'ye bağımlıydı. Ancak aralarındaki gümrük vergisi savaşı, Çin’i Güney Amerika kaynaklarına, özellikle de bölgenin en büyük KYG fonu alıcısı olduğu tahmin edilen Brezilya'ya yönelmeye zorladı.
“Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'ne (IISS) göre Orta Asya ve Rusya'dan gelen gaz boru hatları ve Rusya, Irak, Brezilya ve Umman'dan yapılan petrol ithalatı Çin'in Japonya, Güney Kore ve ABD'ye olan bağımlılığını azalttı.”
Bu gelişmelerden yazarın veya BBC’nin rahatsızlığı anlaşılabilir, ancak inisiyatif kapsamındaki ülkelerin bir şikayeti bulunmuyor. Yazar “borç tuzağı” karalamasını tekrarlıyor. Ortada somut bir kanıt olmadığını yazar da kabul ediyor. Hatta korkuları olduğunu ifade ediyor; işi Çin ile anlaşma imzalayan ülkeleri suçlamaya kadar götürüyor. Ancak Çin’in “diplomatik bir zafer” kazandığını da kabul ediyor.
Çin’in düşük yatırımlı yüksek getirili projelere odaklandığını ileri sürüyor. Liberya’da bambu ve rattan dokuma, Tonga ve Samoa’da biyogaz teknoloji projesi, Fiji, Papua Yeni Gine ve Ruanda’da mantar yetiştirme teknolojisinin öne çıkarıldığını belirtiyor.
Çin’in aynı zamanda telekomünikasyon ve dijital altyapı odaklı yeni bir “dijital ipek yolu” duyurusu da yaptığı aktarılıyor.
YANITI DÜNYANIN ÇOĞUNLUĞU VERECEK
Yorumda Çin’in açıklamalarına da yer verilmiş:
“Ancak Çin’in girişim için daha büyük planları var. Şimdi “ortak geleceğin küresel topluluğunun” kurulması tüyosunu veriyor. Bu ay yapılan iki açıklamada Çin, kendi küreselleşme biçiminin, "hegemonik" Batılı güçlerin önderlik ettiği küreselleşme biçiminden daha adil, daha kapsayıcı ve daha az yargılayıcı olacağını söyledi. Kuşak ve Yol İnisiyatifi, herhangi bir tarafın sahip olduğu özel bir yol değil, herkese açık bir kamu yoludur" dedi. Eleştirmenlerin dediği gibi hakimiyet arayışından ziyade Çin’in, "kendi başarısı için uğraşırken başkalarının da başarılı olmasına yardım etmek" istediği ifade edildi.”
Yazı, “Çin’in trilyon dolarlık deneyi güçlü bir araç yarattı. Ancak soru, dünyanın Çin liderliğindeki bir dünya düzenini isteyip istemediği” sözleriyle bitiyor.
Dünyanın nasıl bir dünya düzeni istediğine yanıtı tarihi sömürgecilik tarihi olan ülkeler değil, dünyanın ezici çoğunluğu verecek.