Türkiye

Küba heyeti tarihin en uzun soykırımını anlattı: Abluka

ABD ablukasına karşı ortak mücadeleyi güçlendirmek için TKP’nin daveti üzerine Türkiye’yi ziyaret eden Küba heyeti, ekonomiden hukuka ablukanın çeşitli etkilerini anlattı.

Türkiye Komünist Partisi )TKP) ile Küba Komünist Partisi arasında geçtiğimiz aylarda imzalanan işbirliği protokolü kapsamında TKP’nin daveti üzerine Türkiye’yi ziyaret eden Küba heyetinin programı Ankara’nın ardından İstanbul’da sürüyor.

Heyete Küba Komünist Partisi Merkez Komite İdeoloji Departmanı Üyesi ve Halk İktidarı Ulusal Meclisi Milletvekili Luis Morlote Rivas başkanlık ediyor. Küba Cumhuriyeti Adalet Bakanı Birinci Yardımcısı ve Milletvekili Rosabel Gamón Verde, Küba Genç Komünistler Birliği (UJC) İkinci Sekreteri Dilberto Manuel González García, Küba Dünya Halklarıyla Dostluk Enstitüsü (ICAP) Temsilcisi Raúl Cardoso Cabrera ve Havana Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Ayuban Gutiérrez Quintanilla heyetin diğer üyeleri.

Basın toplantısını, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan açtı. 

Sempozyum sunumları öncesinde Küba Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Alejandro Francisco Diaz Palacios kürsüye çıktı.

Palacios, Küba halkı ile Türkiye’deki Küba dostları arasındaki dayanışmanın pandemi ve deprem gibi birçok kritik dönemde pekiştiğini vurguladı. 

Büyükelçi konuşmasının ardından sözü Kemal Okuyan’a bıraktı. 

'Yolsuzluk ve rüşvet Küba'nın gerçekliği'

 Zorlu abluka koşullarında Kübalı devrimcileri anlamaya özen gösterdiklerini kaydeden Kemal Okuyan, bu anlama çabasının önemini şu sözlerle anlattı:

Küba’da elektrikler kesiliyor, hem de sandığınızdan daha fazla. Küba’da ne yazık ki fahişelik yapan kadınlar var, iyi ki iddia edilenden daha az. Küba’da toplumun bazı kesimlerinde bencillik ve çürüme toplumsal sorumlulukları aşındırıyor evet yolsuzluk ve rüşvet, çok sert cezalandırılsa da bugün Küba’nın bir gerçekliği…

Ancak arkadaşlar bu bir mücadeledir. Küba 1959’da devrimden sonra eşitlikçi ve ileri bir düzen, sosyalizmi kurmak için inanılmaz hamleler yaptı” ifadelerini kullandı. 

'İstiyorlar ki, Küba onursuz bir yönetime sahip olsun'

Kemal Okuyan Küba’da işsizliğin, açlığın, ırkçılığın, cehaletin ve çocuk ölümlerinin tasfiye edildiğini hatırlatarak “Abluka deyip geçmeyin. İstiyorlar ki, Küba devrimin yolundan dönsün, insanlığa örnek olmaktan vazgeçsin, bir kez daha bağımlı, onursuz bir yönetime, halkı hiçe sayan bir toplumsal düzene sahip olsun” ifadelerini kullandı.

Sempozyumda ilk konuşmacı Havana Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Ayuban Gutiérrez Quintanilla’ydı.

'Her zaman dış ticarete bağlıyız'

Ablukanın hedefini “Küba halkını kışkırtmak ve ayaklanmasının önünü açmak. Bunun için de tüm yolların denenmesi meşru görmek” olarak özetleyen Quintanilla, şu bilgileri aktardı:

“Bir takımada olmamız ablukaya alınmamızı kolaylaştırıyor. Dünyayla ticareti kesmek için kolay bir hedefiz. Ekonomimiz küçük, sadece kendi kaynaklarımızla dayanamayız, her zaman dış ticarete bağlıyız.”

'Yeni anayasa hukuki yapımızı yeniden şekillendirdi'

Sempozyumda ikinci konuşmacı Küba Cumhuriyeti Adalet Bakanı Birinci Yardımcısı Rosabel Gamón Verde oldu.

Küba’daki sosyalist demokrasi ve katılım süreci hakkında bilgiler veren Verde, 2019’da halkın yüzde 86’sının onayıyla yürürlüğe giren yeni anayasa ile neyi amaçladıklarını anlattı:

“Yeni anayasa tüm hukuki yapımızı yeniden şekillendirdi. Küba devriminin en büyük kazanımı olarak insanı merkeze koyan hükümet anlayışımızı korudu.”

Son yıllarda yasama faaliyetlerinin hız kazandığını söyleyen Verde, bu süreçte önceliklerinin halkın katılımı olduğunun altını çizdi.

“Katılım özellikle aile yasası tartışmasında öne çıkan bir süreç oldu. Yasanın en fazla ilgilendirdiği kesimlerle birlikte danışma süreci yürütülüyor. Kanunların devrimci projemizle uyumu için Marksist birikime sahip aydınlarla da konu tartışılıyor.

Daha sonra kürsüye Küba Genç Komünistler Birliği (UJC) İkinci Sekreteri Dilberto Manuel González García çıktı.

'Geleneksel olmayan bir savaşı görüyoruz'

ABD’nin abluka politikasının baş hedeflerinden birinin gençler olduğunu kaydeden García, emperyalizmin kışkırtmalarına karşı verdikleri mücadeleyi şöyle anlattı:

“1996’da ablukanın çok ağırlaştığı bir momentten itibaren 2022’ye kadar ABD hükümeti karşı devrimcilere dağıtmak için Küba’da 384 milyon dolar harcadı. Geleneksel olmayan bir savaşı görüyoruz. Neoliberalizmi savunan birçok kesimlerin Küba’da etki yaratmaya çalıştığını gözlemliyoruz. En temel meselelerde biz gençlere anayasanın verdiği görev, çeşitli süreçler aracılığıyla devrim sürecini sürdürmek.”

'Küba barış için savaşacak'

Küba Dünya Halklarıyla Dostluk Enstitüsü (ICAP) adına konuşan Raúl Cardoso Cabrera, “Pandemide oksijensiz kaldığımızda dünyanın dört bir yanında bir araya gelen, ABD’nin Küba’ya karşı kaldığı 243 önlem, kınayan, devrimi ve halkını destekleyen yardımları unutmayacağız” dedi. 

Enternasyonalist olmanın “insanlığa borcunu ödemek”le eşdeğer olduğunu söyleyen Cabrera sözlerine şöyle devam etti:

“Küba’nın haklarını savunmak, ABD’nin teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarılmasını kınamak için ortak bir mücadele oluşturmaya çağırıyorum. Küba barış için savaşacak, çünkü bu insanlığı kurtarmak anlamına geliyor.” diyerek konuşmasını Nazım Hikmet’in sözleriyle bitirdi. 

'ABD biliyor ki Küba hiçbir zaman terörü desteklemedi'

Sempozyumda son sözü heyete başkanlık eden Küba Komünist Partisi Merkez Komite İdeoloji Departmanı Üyesi ve Halk İktidarı Ulusal Meclisi Milletvekili Luis Morlote Rivas aldı.

ABD ablukasının somut sonuçlarının aksine psikolojik ve manevi sonuçlarını anlatabilmenin mümkün olmadığını söyleyen Rivas, “Abluka, Küba hükümetinin elini ayağını kesmeye yönelik bir politika. Küba’da eşitsizlik yaratmaya yönelik bir politika” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Küba’yı “terörü destekleyen ülkeler” listesine almasının ne anlama geldiğini açıklayan Rivas, “Hiçbir uluslararası finans kuruluşu Küba’yla hiçbir ilişki kuramaz demek. ABD biliyor ki Küba hiçbir zaman terörü desteklemedi. Aksine ABD, Küba vatandaşlarına karşı terörü desteklendi. Domuzlar Körfezi çıkarması ve füze krizi bunun örnekleriydi” ifadelerini kullandı.

 Soruların cevaplandırıldığı son oturumun ardından sempozyumun sonuç bildirgesi paylaşıldı.

José Martí Küba Dostluk Derneği adına şu kararlar sıralandı:

-          Küba’ya uygulanan iktisadi, ticari, finansal ablukayı bir soykırım suçu olarak lanetler ve kayıtsız şartsız sonlandırılmasını talep eder.

-          Küba’nın keyfi ve uydurma “terörü destekleyen ülkeler listesi”ne eklenmesinin hiçbir meşru dayanağının bulunmadığını vurgular ve Küba’nın bu uydurma listeden derhal çıkartılması için çağrıda bulunur.

-          Küba gerçeklerini sansürleyen ve çarpıtan medya kampanyalarına karşı duracağını ilan eder; başta iletişim uzmanları olmak üzere toplumun tüm kesimlerini bu kasıtlı yalan ve karalamalarla mücadeleye davet eder.

-          Küba’yı istikrarsızlaştırmayı ve ülkeye dönük askeri müdahaleyi hedefleyen her türlü girişimi tereddütsüz reddeder.

-          Küba halkının kendi kaderini belirleme ve egemenlik haklarına kayıtsız şartsız saygı gösterilmesi gerektiği konusunda ısrar eder.

-          Soykırım suçu niteliğindeki ablukanın Küba’nın ekonomisine ve toplumsal refahına dönük olumsuz etkilerini daha derinlemesine ele alınması ve daha geniş bir kamuoyuyla paylaşılabilmesi için başta akademisyenler olmak üzere tüm aydınları göreve davet eder.

-          Küba’ya dönük ablukanın kaldırılmasına yönelik dayanışma faaliyetlerinin hem ideolojik mücadele hem de maddi alanda güçlendirilmesi için yeni araç ve kampanyaların planlanması doğrultusunda adım atar.