ABD ve İngiltere savaş uçakları cuma günü yerel saatle Yemen'in başkenti Sanaa, Batı Kızıldeniz kenti el Hudeyde ve kuzeydeki Saada eyaletinde çok sayıda hedefe saldırı düzenledi. Kızıldeniz'deki gerilim tırmanma riskiyle karşı karşıya.
Hava saldırıları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Kızıldeniz'deki duruma ilişkin karar almasından tam bir gün sonra gerçekleşti. Alınan karar ABD ve İngiltere'nin saldırılarına BM’nin yeşil ışık yaktığı izlenimini veriyordu. Bunun bir yanılsama olduğunu belirtmek gerekiyor. Karar ABD ve Japonya tarafından önerildi ve 11 lehte, 4 çekimser oyla kabul edildi. Birleşmiş Milletler aldığı karar ile "Husilerin, küresel ticareti engelleyen, seyrüsefer hak ve özgürlüklerinin yanı sıra bölgesel barış ve güvenliği de baltalayan bu tür saldırılara derhal son vermesini" talep etti. Oylamada Rusya, Çin, Cezayir ve Mozambik çekimser kaldı.
Kızıldeniz, mal ve enerji açısından önemli bir uluslararası ticaret kanalıdır ve bölgenin istikrarı, uluslararası toplumun ortak çıkarlarıyla ilişkilidir. Çin, "Hiçbir ülke Kızıldeniz'de yeni gerginlikler yaratmak amacıyla bu karardaki ilgili hükümleri yanlış yorumlamamalı veya kötüye kullanmamalıdır." ifadesini kullanılmıştı. Beklenmedik bir şekilde Çin'in endişelendiği şey ertesi gün gerçek oldu. Saldırının ardından Ürdün ve Umman'ın da aralarında bulunduğu Ortadoğu'daki bazı ABD müttefikleri durumun kontrolden çıkabileceği endişesini dile getirdi. Yemen'in komşusu Suudi Arabistan da durumun tırmanmasından kaçınılması çağrısında bulunuyor.
Krizin nedeni ABD’nin tutumu
Bölgedeki mevcut durum endişe vermeye devam ediyor. Filistin ile İsrail arasında henüz ateşkes sağlanamadı ve Kızıldeniz'e yayılan çatışma daha da tırmanıyor ve genişliyor. Yemen'deki Husi silahlı kuvvetleri Yüksek Siyasi Komitesi, ABD ve Britanya'nın tüm "çıkarlarının" artık "meşru hedefler" olduğunu iddia etti. ABD ve İngiltere'ye karşı misilleme ve taciz başka bir saldırı döngüsünü başlatacak ve birden fazla yayılma çatışması mümkün olacak. Kısacası durumun kötüleşme ihtimali artmış ve derinleşmiştir.
Durumun bu noktaya kadar gelmesinin kaçınılmaz olduğunu söylemek gerekir. Durumu adım adım bu noktaya getiren ABD'dir. ABD'nin Filistin-İsrail çatışmasındaki çarpık tutumu, çatışmanın uzamasına ve yayılmasına neden oldu.
Sorunu Gazze’de ateşkes çözer
ABD için hala en tanıdık, tercih edilen ve kullanışlı yöntem askeri yollardır. Irak, Afganistan, Libya ve Suriye'de kullanıldı ve şimdi de Yemen'deki Husilere karşı kullanılıyor. Pek çok kanlı ders bize, ana araç olarak gücün sorunu çözemeyeceğini, bunun yerine durumu daha da kötüleştirip karmaşık hale getirdiğini öğretti. Nihayetinde siyasi çözüm yoluna geri dönmek zorundayız. Aynı şey Filistin-İsrail çatışması için de geçerli. Çin, Gazze'de derhal ateşkes sağlanmasının aciliyetini defalarca vurguladı ve bu çağrı uluslararası diplomatik çabaların en önemli önceliğidir.
İster mevcut Kızıldeniz krizi olsun, ister Gazze'de uzun süredir devam eden çatışma olsun, sorunun gerçek çözümü her zaman açıktır: O da Gazze'de derhal ateşkesin uygulanması. Washington mevcut politikada ısrar ederse Orta Doğu sorununu çözemeyecek ancak risklerin yayılmasının aktif bir destekçisi haline gelecektir.
ABD'li savunma yetkilileri, saldırının hassas bölgede daha fazla çatışmaya yol açmadan Husileri durdurmak olduğunu söyledi. Bu eylem Kızıldeniz'de barışı yeniden sağlayabilir mi? Cevap apaçık hayır.
Editörün notu: Global Times gazetesinin "Kızıldeniz'de askeri yollarla barışı restore etmek imkansız" başlıklı yazıyı okuyucularımız için çevirdik. Başlıklar CGTN Tükrçe tarafından tercih edilmiştir.
Dünya habeleri için tıklayınız.