Bilindiği üzere, 5 Kasım'da yapılacak ABD başkanlık seçimlerinde Biden aday değil, dolayısıyla yaklaşık iki ay sonra Biden'ın yerine yeni bir Amerikan başkanı seçilecek. Biden'ın da görev süresi 20 Ocak 2025'te dolacak. 6 Kasım'dan itibaren Biden ve yönetimi hiçbir ciddi karar alamayacak, sadece devletin başında 20 Ocaktaki yemin törenine kadar bulunacak ve bütün önemli kararları artık seçilmiş yeni başkanın onayını alarak alacak. Bu nedenle, Biden dış politika konusunda ne yapacaksa 4 Kasım'a kadar yapmak zorunda. Dış politikada halletmesi geren olduğu üç önemli başlık var: Ukrayna Savaşı, Gazze Savaşı ve Çin…
Daha önce belirtildiği üzere Hint-Pasifik bölgesinde Çin'e karşı kurulan ittifakların mimari olan ABD başkanı Biden ile Japonya başbakanı Kishida 2025 yılında yoklar ama Çin tüm gücüyle bölgede durmaya devam ediyor. Bu noktada, ABD'nin bölgedeki küçük ortakları örneğin Filipinler'de bir endişe ve korku havası hakim. Zira kendilerini böyle tehlikeli bir maceraya sürükleyen ve birçok sözler veren Joe Biden, 2025 yılında yok ve açıkça yeni gelecek başkanın nasıl bir tavır takınacağı da belli değil.
İşte bu nedenle Biden son bir umutla Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ı Pekin'e gönderdi. Sullivan, geçtiğimiz Perşembe günü Xi Jinping tarafından kabul edildi. Sullivan açıklamasında iki ülke arasındaki iletişim kanallarının açık kalmasını sağlamak amacıyla Pekin’i ziyaret ettiğini söyledi. Tabi bu arada Çin, ABD arasındaki birçok konu başlığı da ele alınmış oldu. Ayrıca Washington'da Jake Sullivan’ın Kamala Harris’in başkan olması halinde Dışişleri Bakanlığı için adı geçenlerin başında geliyor. Bir başka deyişle, 2025'te Kamala Harris başkan olarak yemin ederse Jake Sullivan da ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı olarak göreve gelme htimali var.
O halde soru şu; Jake Sullivan, mevcut Başkan Biden adına mı Çin'e gitti, Jinping'i ziyaret etti yoksa müstakbel ABD Başkanı Kamala Harris'in yeni Dışişleri Bakanı adayı sıfatıyla Xi Jinping ile Çin-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa açma niyetinde olduklarını belirtmeye mi gitti? Bunu şimdilik bilmemiz mümkün değil ama gerçek şu ki Sullivan’ın tam da seçimlerin tüm hızıyla devam ettiği bir süreçte Pekin'i ziyaret ediyor olması hem dikkat çekiciydi hem de anlamlıydı.
Sullivan’ın kabulünde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Çin’in ABD'nin ortağı ve dostu olmaya hazır olduğunu söyleyerek Çin'in Çin-ABD ilişkilerinde çizdiği dört kırmızı çizgi olan Tayvan sorunu, demokrasi ve insan hakları, yönetim sistemi ve kalkınma hakkı ihlal edilir ve bunlara dokunulursa Çin-ABD ilişkilerini sürdürülemez hale geleceği konusunda uyardı. Görüşmede Çin, kendisini dünyaya karşı sorumlu olarak gördüğünün altı çizilerek insanlığın ortak geleceğine yönelik en önemli yatırımı olarak gördüğü Küresel Kalkınma Girişimi, Küresel Güvenlik Girişimi ve Küresel Medeniyet Girişimi kavramlarını gündeme getirdi.
Görüşmede ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise şu hususların altını çizdi:
*ABD, yeni bir Soğuk Savaş istemiyor
*ABD, Çin'in sistemini değiştirmeyi amaçlamıyor
*Pasifik bölgesindeki ittifakların tesis edilmesi Çin'e karşı değil
*ABD, "Tayvan’ın bağımsızlığını" desteklemiyor ve Çin ile çatışmayı amaçlamıyor
*ABD, Çin ile stratejik iletişimi sürdürmeyi ve ABD ile Çin'in barış içinde bir arada yaşaması ve ABD-Çin ilişkilerinin sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi için bir yol bulmayı umuyor
*ABD, Çin ile birlikte çalışarak her iki ülkenin de farklı medeniyetlerine, sistemlerine ve kalkınma yollarına rağmen dünya'da barış içinde bir arada yaşaması ve birlikte gelişmesi için doğru yolu bulmaya istekli olması yönündeki temel tutumu olarak görmeye hazır.
Görüldüğü üzere Amerikan tarafında keskin bir U dönüşü yapılmış gibi görünüyor! Lakin bu U dönüşü Biden’ın bir pişmanlığı ya da günah çıkarması mı yoksa Kamala Harris’in yeni Çin dış politikasının çerçevesi mi? Cevabı önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz ama genel itibariyle son günlerdeki gelişmelerle beraber okunduğunda sanki Kamala Harris’in yeni Çin dış politikasının çerçevesinin tanıtımı gibi gözüküyor. Tekrar başta söylediğimiz gibi Sullivan, Pekin’e ABD’nin 2025 yılındaki müstakbel dışişleri bakanı olarak geldiği izlenimini yaratıyor. Son aylarda, Sullivan Dışişleri Bakanı Blinken’dan bir adım daha önde gitmeye başladı ve daha fazla görünür hale geldi. Birçok önemli toplantıya katılıyor ve dünya başkentlerinde temaslarda bulunuyor daha önceki yönetimlere bakıldığında Kissinger ve Brzezinski bir tarafa bırakıldığında pek alışıldık bir durum değil.
Jake Sullivan, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada 10-16 Kasım tarihleri arasında Peru'da yapılacak olan Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesinde iki liderin görüşeceğini belirtti. Artık topal ördek olmuş bir başkan ile Çin Devlet Başkanının konuşacağı herhalde tek konu emekli olunca neler yapacağı konusu olacaktır. Xi Jinping, muhtemelen artık siyasette hiçbir karşılığı kalmamış bir başkan ile ancak insani ve kişisel meseleleri konuşacaktır.
Sonuç olarak bu gezi bir U dönüşü olarak görülse de geçmişte yaşanmış olaylar ve deneyimler göstermiştir ki ABD’nin U dönüş olarak görülen birçok adımı aslında taktiksel eylemlerdir. Bir başka deyişle, ABD, günahlarına pişmanlık gösterirken aslında yeni günahları için hazırlık yapmaktadır. Kamala Harris eğer kazanırsa Rusya’ya karşı Çin ile bir ittifak mı kurmak istiyor? Bundan dolayı mı Çin ile ilişkilerde bir yumuşama sinyali verilmeye çalışılıyor?
Her şeye rağmen, Çin de yeni kurulmuş bir muz cumhuriyeti değil. Böyle bir tuzağa düşmez herhalde…