İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasında, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nü anımsatan Dervişoğlu, 2013 yılından bu yana engelliler adına sağlıklı veri paylaşılmadığını kaydetti. Birden fazla maaş alan bürokratlar olduğuna işaret eden Dervişoğlu, engelli maaşlarına tepki gösterdi.
Dervişoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Bir ülkenin medeniyet seviyesi engelli vatandaşlarını hayatın her alanında ne kadar engelsiz yaşadığıyla ölçülür. Hele de hayatın önüne engeller koyduğu vatandaşlarımızın şartları aslında ülkeyi yönetenlerin karnesidir. Dün 3 Aralık Engelliler Günü’ydü. 2011 yılındaki resmi rakamlara göre Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 7’si yani en azında 5 milyon vatandaş engellidir. 13 yıl önceki rakamları verdim çünkü iktidar 13 yıldır engelli vatandaşlarımıza ilişkin kayıt tutmuyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın öve öve bitiremediği ulusal engelli veri sistemi var ama sisteme göre 2021 yılında engelli vatandaşlarımızın sayısı azalıp 2 milyon 511 bine düşmüş. 2021’deki bu tuhaf rakamlar 2023 yılında da sisteme aynen girilmiş. Ciddiyetsizlik dün gibi ortada, işin boyutunu bile bilmiyorlar ama lafa gelince kendilerini hizmet şampiyonu ilan ediyorlar.
Engelli maaşı 2 bin 800 lira 4 bin lira arasında değişiyor. Bari bunun adına maaş demeyin. Bir sürü akılsız adama 3-5 maaş ödeyen bu iktidarın engelli vatandaşlarımıza reva gördüğü bu rakam maaş değil, sadakadır ve bu ülkeyi yönetenleri utandırmalıdır. Sadece bu lakayıtlık bile gösteriyor ki 82 milyon vatandaşımızın önündeki en büyük engel bu iktidarın kendisidir. Asıl engel bu iktidarın zihniyetindedir."
"O gençler, Filistin davasının avukatlığını yapıyormuş gibi davranan Recep Tayyip Erdoğan'ın maskesini düşürmüştür"
TRT World Forumu'nda Gazze'ye destek çağrısı yaparak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı protesto eden 9 kişinin tutuklanmasını da eleştiren Dervişoğlu, "O gençler, yıllardır meydanlarda Filistin davasının avukatlığını yapıyormuş gibi davranan Recep Tayyip Erdoğan'ın maskesini düşürmüştür ve o evlatlarımızın yeri demir parmaklıkların ardı değil, vicdanlarımızın en müstesna köşesidir. Derhal serbest bırakılmalı ve özgürlüklerine kavuşmalıdır" dedi.
Dervişoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Sayın Erdoğan, Dünya Engelliler Günü’yle ilgili bir programa katıldı. Programın sonunda işitme engelli evlatlarımız İşaret diliyle 'Ses ver' isimli bir şarkıyı icra etti. Şarkının sözleri Gazze’de yaşanan dramı anlatıyordu. Yani aslında sanat aracılığıyla bir insanlık görevini yerine getiriyorlardı. Daha birkaç gün önce İsrail’le ticaret nedeniyle Sayın Erdoğan’ı protesto eden gençlerinki insanlık görevi değil miydi? Gazze’de yaşananlara isyan eden o gençler Sayın Erdoğan’ın dilinden düşürmediği Filistin davası için risk alıp cesaret göstermemişler mi? O gençler nerede şimdi? Cezaevinde. Böyle bir vicdansızlık olur mu? Taşkınlık olmadığı sürece protesto bir haktır. O gençleri demir parmaklıkların ardına atmak neyin nesidir? Filistin ve Gazze konusunda lafa geldi mi mangalda kül bırakmıyorsun ama yüreği yanan gençler gerçeği yüzüne vurunca cevabın cezaevi. Hak, adalet, vicdan bunun neresinde?"
Bugün Dünya Madenciler Günü olduğunu anımsatan Dervişoğlu, madenci bareti takarak Zonguldak’ta, Soma’da, Şirvan’da, İliç’te yaşamlarını yitiren madencelere andı, Çayırhan'da hak mücadelesi veren madencilere selam yolladı. Dervişoğlu, "Çayırhan'daki madencilerimiz de bir hak mücadelesi veriyor. Milletin malına sahip çıkıyor, yağmaya geçit vermeyeceğiz diyorlar. Dün gece Çayırhan’da madencilerimizle birlikte olan arkadaşlarımız; kömür karası ellerin, tertemiz yüreklerin, rızıklarının peşindeki babaların selamlarını getirdiler. Günlerdir Çayırhan’da hak mücadelesi veren madenci kardeşlerim, selamlarınızı aldım. Buradan sizlere de selam olsun. Söz veriyorum, emeğin hak mücadelesinde arkanızda değil, dün olduğu gibi bugün de omuz omuza yanınızda olacağız" diye konuştu.
"Sağlık hizmetlerini iyice ticarete dökmenin peşindeler"
Dervişoğlu, geçtiğimiz hafta çalışma şekillerine ilişkin yürürlüğe konacak yeni yönetmeliği protesto ederek iş bırakan aile hekimlerine de destek verdi. İktidarın vergi politikasını da eleştiren Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Geçen hafta iktidar partisi yeni bir kanun düzenlemesini Meclis Başkanlığına sundu. Bu düzenleme taslağına göre aile hekimlerinden alınacak olan raporlar ücrete tabi hale geldi. Elbette Suriyeli kaçaklara bedava, bize ücretli. Tasarıya göre, aile hekimi sevk etmediyse ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinden yüzde 50 fazla katkı payı alınacak. Milletimiz ekonomik krizin ortasında boğuşurken hükümet, sağlık hizmetlerinden de gelir yaratma peşinde. Bebek ölümlerinden uslanmadıkları ortada. Sağlık hizmetlerini iyice ticarete dökmenin peşindeler.
"Erdoğan sebep, pahalılık sonuçtur"
Şu bir gerçek ki, bu çarpık düzende yeni vergiler, yeni zamlar milletimize refah getirmeyecek, obezleşmiş Cumhurbaşkanlığı makamı adeta bir kara delik gibi bütçe gelirlerini yutmaya devam ediyor. 2018 yılında yaklaşık 125 milyon lira olan koruma gideri, 2025 yılında yüzde 2000’in üzerinde artarak, 3 milyar liraya çıkıyor. Tasarruf tedbirleri Cumhurbaşkanlığı makamına hiç uğramıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nda, Ziraat Bankası’nda, Halk Bankası’nda, BOTAŞ’ta sürekli görev zararı düzenlemesi yapılıyor. Örneğin Ziraat Bankası’na 2024 yılının ilk 10 ayında bütçeden ödenen rakam 65 milyara yaklaştı. Bu, bankanın son 15 yılındaki toplam görev zararından daha fazla. Özel bir işletmeyi sürekli zarar ettiren, iflasa sürükleyen bir idareci, o makamda oturabilir mi? Mümkün değil. Devlet de bir işletmedi ve patronu da millettir. Milletimiz bu kifayetsizleri, bu beceriksizleri ilk sandıkta kapının önüne koyacak inşallah.
Bu iktidarın en kötü alışkanlıklarından biri de yalandır. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan; 2023 yılında kişi başına düşen milli gelirimizin 20 bin doların üzerine çıkacağını söylemişti. Sonra, 2024 yılı sonunda, kişi başına gelirimizin 15 bin 551 dolara yükseleceğini iddia etti. Ama gerçek ne? Şişirilmiş rakamlara rağmen, Türkiye, dünyada kişi başına düşen gelirde 67'nci sırada. Hiçbir öngörüsü tutmayan milletine verdiği hiçbir vaadi yerine getiremeyen bir tek adam portresiyle karşı karşıyayız. Sadece kendine ve çevresine verdiği sözleri tutuyor, milleti unuttu. Ama tarih bize fısıldıyor ki bu büyük millet kendini hatırlatmasını çok iyi bilir. İktidarın yalanlarının ötesinde ortada milletimizin çarşıda pazarda yaşadığı acı gerçek var ve bu gerçek, baş ekonomist Erdoğan’ın uyduruk ekonomik modelinin sonucudur. Erdoğan sebep, pahalılık sonuçtur. Erdoğan sebep, vergiler sonuçtur. Erdoğan sebep, fakirlik sonuçtur. Yalanların ömrü, vatandaş markete, pazar gidene kadar.
"Güçlü bir ekonomi, ancak güçlü ve adil bir toplumla inşa edilebilir"
Merkez Bankası'nın yayımladığı son Finansal İstikrar Raporu’nda hanehalkı borçlarında büyük artış var. Borçların kaynağıysa, taksitsiz kredi kartı ve kredili mevduat hesabı. Kredi kartlarında faize bırakılan borç rekor kırdı. Toplam kredi kartı borcu, 1.6 trilyon liraya ulaştı. Bir milyondan fazla vatandaşımız, artık kredi kartını hiç ödeyemiyor. Batık kredi kartı borçları yüzde 216 arttı. Millet borç almadan ay sonunu getiremiyor. Borcunu ödeyemiyor, her geçen gün daha da borçlanıyor. Devletin kurumları bunu söylerken iktidar, ‘nasıl yaparım da asgari ücreti düşük tutarım’ın hesabına. Bu ülkenin işçisi, emeklisi, memuru, çiftçisi yıllardır kaybediyor.
Türkiye, teknoloji yoğun sektörlere yatırımları teşvik eden, nitelikli iş gücünü artıran ve sanayi politikalarını destekleyen yapısal reformları yaptığı anda emin olun ki ekonomi nefes alır. Gerçekçi ve bilimsel temellere dayanan politikalara yöneldiğinde ekonomi canlanır. Yargı bağımsız, demokrasi işler olursa, ekonomi şahlanır. İYİ Parti olarak, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, üretimi ve adaleti merkeze alan, bir ekonomik vizyonu benimsiyoruz. Güçlü bir ekonomi, ancak güçlü ve adil bir toplumla inşa edilebilir. Biz, o yüzden adalet peşindeyiz. Gelirde adaletin, vergide adaletin, paylaşımda adaletin, tarlada-fabrikada adaletin peşindeyiz."
"Ortağı pek cesur davranıyor ama Sayın Erdoğan henüz açıkça cesaret edemedi"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim'de grup kürsüsünden yaptığı yeni çözüm süreci çağrısını eleştiren Dervişoğlu, PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın Meclis'te konuşma yapması tartışmalarına ilişkin "Bizim cesedimizi çiğnemeden, o caniyi Gazi Meclis’in kapısından sokamazsınız" sözlerini yineledi.
Dervişoğlu'nun yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Türkiye'nin başına bela edilmiş bir terör örgütünü ortadan kaldırmak için diye yutturmaya çalıştıkları projenin sonu hüsran oldu. Buna hep birlikte şahitlik ettik. Son dönemde, kendileri cesaret edemediği için aracı kullanıp, yine aynı yola sapmaya niyetlendiler. Hendeklerde şehitler vererek bedel ödediğimiz açılım-saçılım rezaletinde ikinci perde için cüretlendiler. Üstelik bu konudaki en saçma adımları ve en saçma sözleri de milliyetçiliği temsil ettiğini iddia edenlere sarf ettirdiler. Ortağı pek cesur davranıyor ama Sayın Erdoğan henüz açıkça cesaret edemedi. İmralı'daki caniyi Gazi Meclis’e davet edecek kadar şuursuz çağrılar yapıyorlar ama Cumhurbaşkanı'ndan, ortağına güzellemeler dışında tek kelime duymadık. Büyük Türk milleti adına bu işin peşini bırakmayacağız. Meclis’e davetin altında teröristbaşını serbest bırakmanın hesapları yattığını ısrarla söyledim. Bu kirli hesapların borazanları yine ekranları doldurmaya başladı. Abdullah Öcalan denilen caninin, kısa bir süre sonra serbest bırakılacağını, yaşayacağı evin bile hazırlandığını söyleyen şuursuzlar ortalığı sardı.
"Tarihe, milletimize bu acıları yaşatan bir caniyi affeden kişi olarak geçmek istiyorsanız elinizi tutan yok"
DEM partililerin, ‘Öcalan serbest bırakılsın’ çağrıları suç sayılırken, ki suçtur, ‘Bugün yarın serbest bırakılacak’ diyenlere gıkları çıkmıyor. Bu, mutfakta biri var ve bir şeyler hazırlıyor demek. Hafta sonu İstanbul'dan Recep Tayyip Erdoğan'a seslendim ve dedim ki; Niyetiniz o caniyi serbest bırakmaksa, Cumhurbaşkanı olarak yetkiniz var. Çok istiyorsanız kullanın ve affedin. Tarihe, milletimize bu acıları yaşatan bir caniyi affeden kişi olarak geçmek istiyorsanız elinizi tutan yok. Siyasi, ahlaki ve vicdani sorumluluğu alın ve imzayı atın. Hala ses yok. O sorumluluğu almaya cesaret edemiyor. Onun yerine, ortağına, Türk milliyetçilerinin başını öne eğdirecek laflar ettirmeyi tercih ediyor. Benim sözlerimden, ‘Öcalan'ın affedilmesine razı’ sonucunu çıkarabilen şuursuzları hiç muhatap almıyorum. Bir düğmeye bastım, ne kadar uyuyan FETÖ hücresi varsa sosyal medyada ayağa kalktı. Benim için İmralı'daki canibaşı neyse siz de osunuz. Ne Abdullah Öcalan’ın tahliyesine ne de FETÖ'cülerin yeniden bu ülkede cirit atmasına izin verecek değiliz.
"Öcalan'a af hazırlığı varsa, bilin ki FETÖ’cülere de göz kırpma var"
Bizim cesedimizi çiğnemeden, o caniyi Gazi Meclis’in kapısından sokamazsınız. Ama burada başka bir hesap var. Bunlar, İmralı'daki cani için çıkaracakları bir affın Anayasa’mızdaki eşitlik ilkesinden dolayı bütün teröristleri, zehir tüccarlarını; bebeklerimizin, kadınlarımızın katillerini, sokakları cehenneme çeviren çeteleri, Sinan Ateş’in katillerini ve onların azmettiricilerini ve ülkemizi işgale kalkan FETÖ’cüleri de kapsayacak şekilde genişleyeceğini bilmiyor olamazlar.
Sayın Erdoğan ve partisi fabrika ayarlarına dönüyor. O ayarlarda, teröristle masaya oturmak var. O ayarlarda, Oslo'daki, Habur'daki rezaleti matah saymak var. O ayarlarda, terörist rahatsız olmasın diye bayrak indirmek var. O ayarlarda, FETÖ'yle kol kola yürümek var. Bugün Öcalan'a af hazırlığı varsa, bilin ki FETÖ’cülere de göz kırpma var. Fabrika ayarlarına dönüp, yeniden teröristle masaya oturacak, FETÖ’cüleri sokağa salıp kol kola gireceklerse bilsinler ki, bu aziz millet onları da buna sebep olanları da sokakta gezdirmez. O hainler dışarıda özgürce nefes alırsa bizim de milletimizin de nefesi kesilmiş sayılır. O asilere açmaya çalıştığınız yol, yol değil. Bir an önce aklınızı başınıza toplayıp geri dönün. Türkiye ve bu büyük millet, sizin şahsi heves ve hesaplarınızın kurbanı olmayacak."