İsrail’in soykırım suçu Divanda

İsrailli uzmanlara göre soykırımın kanıtları

İsrail devleti dava nedeniyle kaygılı. Zira soykırım suçu çırılçıplak ortada. Üstelik İsrail hükümetinin 7 Ekim’den bu yana yaptığı başta “Gazze’yi dümdüz edeceğiz” türünden açıklamalar, soykırım fiiline doğrudan işaret ediyor. Örneğin İsrailli tarihçi Doç. Dr. Raz Segal, İsrail’in soykırım suçuna işaret eden “Gazze’yi dümdüz etme ve imha etme” ifadelerinin yorumlanması için karşılaştırmalı edebiyat diplomasına gerek olmadığını belirtiyor (AA, 31.12.2023). İsrailli tarihçi, 12 Aralık 2023’te BM binasında düzenlenen bir panelde yaptığı konuşmada şu sözleri dile getirmişti: “BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi çerçevesinde olayları soykırım olarak adlandırmak için niyet ve faaliyet olması gerekiyor. İsrail liderlerinin çok sayıda açıklamaları Filistin halkını yok etmeye yönelik niyeti ortaya kokuyor.”

Diplomatik izolasyon ve yaptırım sonucu doğurur

İsrail’in önemli gazetelerinden Haaretz, uluslararası hukuk uzmanlarının görüşlerine yer verdiği haberinde, “İsrailli yetkililerin, soykırım davasının Tel Aviv aleyhine sonuçlanmasından endişe ettiğini” yazdı. Uluslararası Adalet Divanın soykırım kararı verebileceğini düşünen İsrailli uzmanlar var. Örneğin Tel Aviv Üniversitesi Uluslararası Hukuk Profesörü Eliav Lieblich, Güney Afrika’nın başvurusunda soykırımı temellendirdiği iddialarının ciddiye alınması gerektiği uyarısını yapıyor. Zira Prof. Lieblich, hükümet yetkililerinin “Gazze’nin haritadan silinmesi” türünden açıklamalarının İsrail’i kendisini savunmakta zor duruma düşüreceğini belirtiyor. Prof. Lieblich’in bir diğer uyarısı da Divanın özelliğiyle ilgili: “Bu, İsrail’in yetkisini reddettiği bir BM soruşturma komisyonu ya da Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi değil. Bu, yetkilerini İsrail’in taraf olduğu bir anlaşmadan alan Uluslararası Adalet divanı, dolayısıyla bunu reddedemez.” Uluslararası Adalet Divanının kararı bağlayıcı, bu nedenle davanın kararı İsrail’i çok zor duruma düşürebilir. Hayfa Üniversitesi Uluslararası Hukuk Uzmanı Dr. Shelly Aviv Yeini de buna dikkat çekiyor ve uyarıyor: “Soykırım davası, diplomatik izolasyon ve yaptırımlara sebebiyet verebilir.

Kuşatma bile soykırım

İsrail’in “soykırım suçu” o kadar açık ki kendisini Uluslararası Adalet Divanında nasıl savunabileceği, İsrailli uzmanlar için derin bir kaygı oluşturuyor. Nasıl oluşturmasın ki… Yaklaşık bir ay önce Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin eski Başsavcısı Luis Moreno-Ocampa, sadece Gazze’yi kuşatmanın bile soykırım sayılacağını savunmuştu. 1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinin 2. ve 6. maddelerine işaret eden eski Başsavcı, “bir grubu yok etmek için gerekli şartları yaratmanın soykırım tanımına uyduğunu” belirtmişti (AA, 3.12.2023).

İsrail'de soykırım alarmı

İsrailli uzmanların uyarısı, İsrail devletini “alarma geçirmiş” görünüyor. İsrail basınına göre İsrail ordusu ve Yüksek Mahkeme soykırım davasını ele almak için hazırlıklara başladı. Bu çerçevede, İsrail Dışişleri Bakanlığı bir oturum düzenledi. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin öncülüğünü izleyebilecek ülkelerin de devreye girmesi, Tel Aviv’i iyice köşeye sıkıştırabilir. Uluslararası Adalet Divanına ek olarak Uluslararası Ceza Mahkemesine yapılacak başvurular da İsrail’i iki koldan sıkıştırmış olacak. Ancak asıl önemlisi şu: Bırakın dünya halklarını, Yahudi halkının bir bölümü nezdinde bile İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye sürdürdüğü saldırılar, açık bir soykırımdır. Uluslararası Adalet Divanında İsrail’in 1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği sonucu çıkarsa, bu Yahudi halkı için çifte utanç olacak. Zira 1948 tarihli o sözleşme, büyük oranda Nazilerin Yahudi halkına soykırımı temelinde ortaya çıkmıştır. Böylece İsrailli Yahudiler, kendilerine yapılan soykırımdan hareketle hazırlanmış bir sözleşmeyi ihlal ederek, başkasına soykırım uygulamış bir ülke/halk konumuna düşecek.