Dünya

İsrail ordusu ile Netanyahu hükümeti arasında Gazze çatlağı

İsrail ordusu ile Netanyahu hükümeti arasında Gazze işgalinin detayları konusunda anlaşmazlık yaşandığı ve karşılıklı güvensizlik ortamı oluştuğu belirtildi.

Dış haberler

Aksa Tufanı operasyonu ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde başlattığı hava saldırılarının üzerinden 20 gün geçti.

İsrail güçlerinin Gazze’ye kara operasyonu başlatması beklenirken, ülke liderliği arasında Gazze işgali konusunda anlaşmazlıklar yaşandığı belirtiliyor. New York Times’ın haberleştirdiği iddialara göre, İsrail güçleri Gazze sınırında harekete hazır beklediği halde liderler bundan sonra ne yapılacağı konusunda fikir birliğine varabilmiş değil. Yedi üst düzey askeri yetkili ve üç İsrailli yetkiliye göre İsrail'in siyasi ve askeri liderleri, işgalin biçimi, zamanı ve hatta yapılıp yapılmayacağı konusunda bölünmüş durumda. Ertelemenin amacının ise, Hamas’ın elindeki 200’den fazla rehinenin serbest bırakılması için daha fazla zaman sağlanması olduğu belirtiliyor.

Önderlik içerisinde tartışma yaratan bir diğer konunun ise, Gazze işgalinin İsrail’i zorlu bir şehir savaşına sürükleme veya Hizbullah’ın da çatışmalara dahil olması ihtimali.

Öte yandan, işgalin tek bir büyük operasyonla mı yoksa bir dizi küçük operasyonlarla mı gerçekleştirileceği sorusu da tartışma konularından. İsrail yönetiminin üzerinde anlaşma sağlayamadığı bir diğer konunun ise, ele geçirilmesi durumunda Gazze’yi kimin yöneteceği. İsrail Parlamentosu dış ilişkiler ve savunma komitesi üyesi Bay Danon, konuyla ilgili açıklamasında, "Bazıları başlamamız gerektiğini, sonra bir sonraki aşamayı düşünebileceğimizi söyleyebilir. Ancak biz liderler, devlet adamları olarak hedefler koymalıyız ve bu hedeflerin çok net olması gerekiyor. Belirsiz olmamalı” ifadelerini kullandı. İsrail hükümeti, Hamas’ın operasyonunun ardından 360 bin yedek askeri orduya çağırdı ve çoğunu Gazze sınırına konuşlandırdı.

İsrailli bir yetkiliye, üç üst düzey askeri yetkiliye ve görüşmelere aşina üst düzey bir yabancı diplomata göre, operasyonun gecikme sebeplerinden biri rehinelerin kaderi ve en azından bazılarının serbest bırakılmasını sağlamak için Katar'ın arabuluculuğunda yürütülen müzakerelerin beklenmesi. İsrail hükümetinin, Hamas’ın elindeki esirlerin serbest bırakılmasını güvence altına almak için bu görüşmelerin ilerleme kaydetmesini bekliyor olabilir.

Yetkililere ve subaylara göre, müzakerelerin devamı için küçük bir süre tanınması konusunda genel olarak fikir birliği sağlanmış olsa da, askeri önderlikle Netanyahu hükümetinin bazı kesimleri arasında müzakerelerin başarısız olması durumunda yapılacaklar konusunda anlaşmazlık devam ediyor.

Ayrıca, askeri liderliğinin işgal planını sonlandırdığı, ancak Netanyahu’nun planı imzalamayarak üst düzey subayları kızdırdığı da gelen bilgiler arasında.

Analistler ise, Netanyahu'nun tek taraflı olarak devam etme konusunda temkinli davrandığına inanıyor çünkü kamuoyu desteğinin zaten azalmakta olduğu bir siyasi iklimde, operasyonun başarısızlığı nedeniyle suçlanmaktan korkuyor. Kudüs merkezli araştırma grubu İsrail Demokrasi Enstitüsü başkanı Yohanan Plesner, "Tüm göstergeler onun kalmaya çalışacağını gösteriyor" dedi. Netanyahu'nun ofisi ise, iddialarla ilgili gazeteye herhangi bir yorumda bulunmadı.

Tartışmaların ayrıca, Gazze’ye tam kapsamlı bir işgal kararı verilip verilmemesi üzerinden de yaşandığı belirtiliyor.

Bazı bakanların ise, kilometrelerce uzunluktaki tüneller ağının bulunduğu Gazze’ye tam kapsamlı bir işgal yerine aynı anda bölgenin küçük bir bölümünü hedef alan çok sayıda sınırlı saldırılar düzenlenmesini savunduğu iddia ediliyor. İki üst düzey askeri yetkili, tartışılan hedeflerden birinin Hamas liderliğiyle müzakere ve uzlaşmayı gerektirdiğini, ikincisinin ise Hamas'ın yok edilmesini gerektirdiğini, bunun da kurulması zor bir denge olduğunu söyledi. Öte yandan, gazeteye göre ordu ile başbakan arasındaki karşılıklı şüphe o kadar derin ki, toplantıda bulunan iki kaynağa göre memurlar ordunun kabine toplantılarına kayıt ekipmanı getirmesini yasakladı. Bu talep, savaştan sonra ulusal bir soruşturmaya sunulabilecek delil miktarını sınırlama girişimi olarak yorumlandı.