İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi üzerine notlar
İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Birliği, Gazze’de yaşanan insani dramın önlenmesi için Suudi Arabistan’ın başkenti, Riyad’da ortak bir zirve düzenledi. Zirveye İslam dünyası ve Arap dünyası iştirak etti.
Zirve daha başından bir takım iç sorunlarla uğraşmak zorunda kaldı. Arap ülkeleri büyük bir görüş ayrılığı içerisinde zirveye geldiler. Bazı Arap haber siteleri İsrail’i kınama konusunda Arap dünyasının bölündüğünü yazdı. Geçen perşembe günü hazırlık toplantısında kınama metni üzerinde Arap ülkeleri anlaşamadı. İsrail’e karşı bir takım yaptırımların gündeme getirildiği taslak karara Arap dünyasının önde gelen dört ülkesinin itiraz ettiği, bu nedenle cuma günü apar topar Suudi yetkililer, ayrı yapılması düşünülen İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesi ile Arap Birliği Zirvesi'nin birleştirerek ortak yapma kararı alındığını duyurdular ve ortak zirve de böylece gerçekleşti.
21 Ağustos 1969'da Avustralya asıllı fanatik Denis Michael Rohan, Mescid-i Aksa’yı kundaklaması üzerine Mescid-i Aksa'nın güney tarafındaki "Kıble Mescidi" olarak bilinen doğu bölgesinde başlayan yangında, aralarında "Selahaddin el-Eyyübi'nin Minberi" olarak bilinen tarihi eser de olmak üzere tüm eserler yanıp kül oldu. İşin ilginç yanı bu kundaklama eylemi sırasında İsrail hükümeti Mescid-i Aksa’nın sularını kestiği gibi itfaiyelerin buraya ulaşmasını da engelledi. Birçok tarihçi bu kundaklama eyleminin organize bir saldırı olduğunu azmettiricinin İsrail hükümeti olduğu konusunda mutabık.
İslam dünyası Mescid-i Aksa’nın yakılması üzerine 25 Eylül 1969’da bu olayı kınamak hem de neler yapılabileceğini görüşmek üzere Fas’ın Rabat şehrinde toplandı ve burada İslam İşbirliği Teşkilatı'nın kuruluş süreci de başladı. Kısacası bugünkü İslam İşbirliği Teşkilatı Mescid-i Aksa için kurulmuştu dersek yanılmış olmayız. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), dört kıtaya yayılmış 57 devletin üyeliğiyle Birleşmiş Milletler'den sonra ikinci büyük kuruluştur. Teşkilat, Müslüman dünyasının kolektif sesi olduğunu söylemektedir. Dünyanın çeşitli insanları arasında uluslararası barışı ve uyumu teşvik etme ruhuyla Müslüman dünyasının çıkarlarını korumaya ve korumaya çalışır.
Kendi tanımıyla Teşkilat , "Ümmeti birleşik bir yapı haline getirmek ve dünyadaki 1,5 milyardan fazla Müslümanın tüm davalarını benimseyerek Müslümanları aktif olarak temsil etmek" sorumluluğuna sahiptir. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı "Müslümanların hayati çıkarlarını korumak ve üye devletleri ilgilendiren çatışma ve anlaşmazlıkların çözümü için çalışmak amacıyla BM ve diğer hükümetlerarası kuruluşlarla istişari ve iş birliğine dayalı ilişkilere sahiptir.”
İslam dünyasının yegâne meşru temsilcisi İslam İşbirliği Teşkilatı Gazze’ye yönelik saldırılardan tam 36 gün sonra toplanabilmiş, 1 milyondan fazla Müslüman yerinden olmuş, 11 bin Müslüman hayatını kaybetmiş, on binlerce bina yıkılmış ve Gazze’nin bir bölümü yaşanmaz hale gelmiş. Camiler, okullar ve hastaneler vurulmuş, buna rağmen İslam dünyası birkaç devletin dışında cılız bir tepki gösterebilmiştir. Haftasonu toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı da Türkiye ve İran’ın dışında rutin diplomatik söylemin ötesine gidememiş, en azından petrol kartını gösterememiştir.
Ortak zirve gerçekleştirilirken Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah da şehitler günü münasebetiyle taraftarlarına bir konuşma yapmıştır. Konuşmasında bir önceki konuşmasına getirilen eleştirilere cevap vermeye çalışmış ve bir kez daha İsrail ve Gazze’den çok direniş eksenine bağlı örgütlerin Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de ve Lübnan’da gerçekleştirdiği eylemeleri anlatmıştır. Konuşmasına yönelik eleştirileri de “Benim konuşmalarıma değil sahadaki icraatımıza bakın” diyerek savuşturmuştur.
Sonuç olarak, yayınlanan Arap Birliği-İslam İşbirliği Teşkilatı Ortak Olağanüstü Zirvesi Sonuç Bildirgesi beş ana başlık üzerinden şekillenmiş görünmektedir:
-İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırganlığını, savaş suçlarını ve barbarca katliamlarını kınanıyor
-Sömürgeci işgal hükümetinin işlediği insanlık dışı suçları ve katliamları kınanıyor
-Bu misilleme savaşının meşru müdafaa olarak tanımlanmasını veya herhangi bir bahaneyle meşrulaştırılmasını reddediliyor
-Gazze'deki ablukanın kırılması ve Arap, İslam ve uluslararası insani yardım konvoylarının girişinin engellenmemesi çağrısında bulunuluyor
-Tüm ülkeler İsrail’e silah ve mühimmat ihracatını durdurmaya çağırılıyor
Sonuç bildiri metninde en çok kınıyor, talep ediyor, reddediyor, çağırıyor kelimeleri kullanılsa da bu sonuç bildirisine İsrail’in ne kadar uyacağı tartışmalı. BM’yi dahi dinlemeyen İsrail, Arap Birliğini veya İslam İşbirliği Teşkilatını dinler mi? Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Gerçek şu ki, İsrail, her iki örgütü de bekası için doğal düşmanı olarak görüyor. İsrail’e silah ve mühimmat ABD tarafından veriliyor ve ABD tarafından destekleniyor. Bu hususta sonuç bildirisinde ABD’ye yönelik bir uyarı veya eleştirinin olmaması da dikkat çekicidir.
Uzun lafın kısası; 36 günden beri söylenenler bir kez daha söylendi. Böylece, Müslüman ve Arap devletler omuzlarından sorumluluklarını attılar, toplumlarının gazını aldılar ve vicdanlarını rahatlattılar. Bir başka deyişle sorumluluk yine Batı’ya borcu olmayan Türkiye ve İran’ın omuzlarında…