Hindistan, ikinci bir Çin mucizesi yaratamaz
Hindistan şu anda dünyanın en kalabalık nüfusu olduğu gibi aynı zamanda dünyanın beşinci büyük ekonomisi. 2027'de Hindistan'ın üçüncü büyük ekonomi olacağı söyleniyor. Bu yıl ekonomisi yüzde altılık bir büyüme kaydetti. Bazıları Hindistan'ı 21. yüzyılın yeni Çini’ olarak adlandırırken büyük bir çoğunluk ise Hindistan'ın hiçbir zaman bir Çin olamayacağını söylüyor.
Hiç kuşku yok ki BJP partisinin başkanı Modi de aslında parti, devlet ve dinin eşitlendiği bir dönemde Hindistan’ı Hindu milliyetçisi BJP ile yönetmek istiyor, parlamenter sisteme çok sıcak bakmadığı biliniyor. Bu bağlamda cılız olsa da Başkanlık sistemine geçiş tartışmaları yaşanıyor. Belki Modi üçüncü döneminde başkanlık sistemine geçebilir.
Hindistan Çin’e karşı bir denge olarak görülüyor
ABD’nin bölgedeki en büyük stratejisi Hindistan'ı ve Japonya’yı doğu-batı ekseninde Çin'e karşı bir denge ve çevreleme unsuru olarak kullanmaktı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Hindistan, yönünü bambaşka bir rotaya çevirdi. ABD'nin beklentileri aksine Rusya ile ilişkiler geliştirdi, savunma ve enerji alanlarında Rusya'yla derinleşen ilişkilere sahip. Öte yandan İran'la deniz ticareti üzerinde önemli ilişkileri bulunuyor. Hepsinden önemlisi Modi hükümeti, Çin'e karşı Hindistan’ın ABD'nin silahı olmayacağını söylüyor.
Çin'in Hindistan ile ilişkilerindeki gerginlik ve yüksek tansiyon hep devam eder mi yoksa aralarındaki sınır sorunları bir şekilde diplomasi ile çözülür mü? Eğer çözülürse zaten 1950’lerde Hindistan'la stratejik ortak olan Çin, tekrar Hindistan ile ortaklık zemininde buluşabilir. Fakat Modi ,böyle bir işbirliğini tercih eder mi? Cevap; tartışılır. Bir gerçek var ki Modi Hindistan’ın Putin’i olmak istemektedir ve Hindistan’ı da üçüncü yol adını verdiği iki kutbun veya blokun yani “ABD-Japonya-İngiltere-Hint Pasifik Bloku ve Çin-Rusya” bloku dışında tutarak Küresel Güneyin lideri olmak istemektedir. Bir bakıma Bağlantısızlar Hareketini yenden canlandırma arzusundadır. ABD için olası bir Çin-Hindistan ilişkilerinin normalleşmesi dahası Çin-Hindistan stratejik ortaklığı Hint-Pasifik projesinin de sonu anlamına gelir . Bu bağlamda, Çin'in her zaman savunduğu en önemli argüman Asya Asyalılarındır. Asya'nın meselelerini bölge dışı güçler değil bizzat Asyalıların kendisi çözmelidir fikri Yeni Delhi yönetiminde ne kadar anlam bulur bu önemlidir.
Jeopolitik koz Keşmir
Keşmir’e Hindistan anayasasının 370.maddesinin vermiş olduğu özerkliği Modi, 2019’da kaldırdı. Bugün seçimlerde Keşmir'e Lok Sabha’da beş sandalye verilmiş durumda. Keşmir, beş milletvekili gönderecek ancak Keşmir'deki Müslümanlar seçimi boykot ediyorlar ve seçime katılmayacaklarını duyurdular. Keşmir meselesi, Pakistan ile Hindistan arasındaki en önemli kaynayan sorun, sadece Pakistan Hindistan arasında bir mesele değil Keşmir aynı zamanda Türkiye'nin de dahil olduğu tüm İslam dünyasının ortak meselesi ve buradaki bütün gelişmelere bu ülkeler oldukça hassas.
Hindu-Müslüman çatışması kapıda mı?
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz şubat ayında yüzyıllar boyunca bir cami olarak hizmet eden ve daha sonra yıkılmış caminin kalıntılarının bulunduğu alana Hindistan'ın en büyük tapınağı yapılmıştı. Talebi değerlendiren Modi'nin partisi ve diğer Hindu milliyetçi gruplar, tapınağın inşasını yüzyıllarca süren Babür yönetimi ve İngiliz sömürgeciliği tarafından bastırıldığını söyledikleri Hindu gururunu geri kazanma vizyonlarının merkezi olarak tasvir etti. Açılışını bizzat dini kıyafetler giyinmiş ve büyük bir dini ayin ile birlikte Modi yaptı.
Hindistan'ın bir demokrasi olarak adlandırılmasında kuşkusuz en önemli unsur devletin seküler olmasıdır. Zira Hindistan'da beş ana din var: Hinduizm, Budizm, İslam, Hristiyanlık ve Sihizm. 200 milyonun üzerinde Müslümanın yaşadığı bir ülkede seçim kampanyasında Modi, Müslümanları rencide edecek ifadeler kullanmaktan çekinmedi. Modi, Gujarat’ta seçim konuşmasında “cihada karşı oy verin, onların kime karşı cihat ettiklerini sizler biliyorsunuz ”diyerek Müslümanlara işaret etti. Yine bir başka konuşmasında Hindistan'daki Hinduların sayısını aşmak amacıyla Müslümanların daha fazla çocuk yaptığını söylemesi ve Kongre partisi ve Müslümanlar tarafından Hindu servetini çalmak için bir komplo kurulduğunu iddia etti.
Modi’nin Müslümanlarla ilgili son günlerde kamuoyuna açıkladığı diğer komplo teorileri arasında, Müslüman erkeklerin diğer inançlardan kadınları Müslüman yapmak için evlenmelerini aşk cihadı ve Hindistan topraklarının kontrolü için Müslümanların toprak aldığı yani 'toprak cihadı yaptıkları yer alıyor.
Görüldüğü üzere Modi, Hindistan toplumu içinde Müslümanlara karşı bir nefret söylemi geliştirerek toplumu kutuplaştırıyor. Bu ayrışmadan oy devşirerek üçüncü döneme gidiyor. Ülkenin yaklaşık % 78’i Hindulardan oluşuyor. Böyle bir çoğunluğa Müslümanları hedef göstermek dünyanın en büyük demokrasisi açısından tehlikeli bir kumar olarak değerlendirilmeli. Bir Hintli yazar; Hindistan demokrasisi BJP ve Modi tarafından fena halde gaddarlaştırıldı" diyerek “bu belki de bugün Hindistan'da Müslüman olmak için en kötü zaman” değerlendirmesinde bulundu. Bir başka deyişle Hindistan'da Müslümanların maruz kaldığı sistematik ayrımcılığın yaygınlaştığına ve yoğunlaştığına işaret ediyor.
Hindistan’daki medreseler Taliban, IŞİD-Horasan, ve Belucistan’ın da dahil olduğu Pakistan’daki bir çok İslami grubun yetiştiği veya ilham aldığı yerler. Dolayısıyla Hindistan Müslümanlarının hem Pakistan hem de Afganistan’daki Müslümanlarla ve gruplarla ilişkileri var.Bu nedenle, olası bir Hindu-Müslüman çatışması Hindistan’da çok uzun soluklu olur ve neticesinde Hindistan toprak bütünlüğünü koruyamaz, bölünür. Hindistan’ın sadece Müslümanlarla sorunu yok. Khalistan meselesi nedeniyle Sih’lerle de problemleri var. Önde gelen liderlerine Hint gizli servisi Kanada ve ABD’de suikast düzenlemeye kalktılar. Kanada ile diplomatik ilişkiler bozuldu. ABD sert bir şekilde Yeni Delhi’yi uyardı. Bunun yanında, bir yıldır neredeyse iç savaşın etnik şiddeti tetiklediği kuzeydoğu eyaleti olan Manipur'da çeteler köyleri basıp, evleri ateşe veriyo ve 150'den fazla insan öldürüldü. Manipur ayrı bir sorun olarak gündemde. Ayrıca Yeni Delhi yönetiminin Tamillerle de sorunları bulunmaktadır.
Modi, Hindu milliyetçiliğini ve dinini Hindistan toplumuna dayatmaya çalışarak Hindu olmayanlarla özellikle Müslümanlarla Hindistan'ı sonu gelmez bir iç savaşa sürükleyebilir. Bu konuda Yeni Delhi yönetimi zaman zaman İngiltere ve ABD tarafından uyarılmaktadır. Bazen de Hindistan içinde sağduyulu gazeteci ve yazarlar da bu konuyu dile getirmektedir; ancak Modi, Hindistan'ı 2047'de dünyanın ve bölgenin en büyük büyük Hindu gücü yapmaya kararlı.
Sonuç olarak nükleer bir güç olan Hindistan’ın Hindu milliyetçiliğini ön çıkararak bölgede bir güç olma arayışı içinde olması ister istemez etrafındaki diğer güçleri de bu arayışı önleme adına harekete geçirecektir. Böyle bir güce ulaşmasından sonra Hindistan’ın yine nükleer bir güç olan Pakistan ile arasındaki sorunları güç kullanarak çözmek isteyeceği gayet açıktır. Daha önemlisi, ABD’nin adına Çin ile karşı karşıya gelmek istemeyen Hindistan, kendi çıkarları için kendi adına karşı karşıya gelmekten çekinmeyecektir. Geçtiğimiz Mart ayında kıyısı olmadığı için daha önce uzak durduğu Güney Çin denizinde Filipinler-Çin gerginliğinde Yeni Delhi yönetimi açık açık Filipinleri desteklediğini duyurması bile Hindistan’ın Çin’e bakışını anlamada fayda sağlayacaktır…
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN