- Güvenlik, işbirliği içinde ortak savunulmalı.
- Egemenliğe ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmeli: İçişlerine müdahaleler son bulmalı ve ülkelerin toplumsal sistem tercihine saygı gösterilmeli.
- Güvenliğin bölünmezliği prensibi esas alınmalı: Kendi güvenliğini başkalarının güvensizliği üzerine inşa etmeme yaklaşımı temel prensip olmalı.
- Krizlere barışçıl çözüm aranmalı ve tek taraflı yaptırımlar kaldırılmalı.
- Terör ve iklim gibi küresel sorunlar birlikte göğüslenmeli (Kuşak ve Yol, Kırmızı Kedi, 2022, s. 26)
Çin 21 Şubat 2023’te ise Küresel Güvenlik İnisiyatifi Konsept Belgesi yayımladı. Özetle Beijing yönetimi dünyaya “zıtlaşma yerine diyalog, ittifak yerine ortaklık, sıfır toplamlı oyun yerine kazan-kazan ilişkisine dayanan yeni bir güvenlik yolunun izlenmesi” çağrısı yaptı.
ABD - Çin güvenlik anlayışı farkı
Önümüzde duran iki güvenlik anlayışı arasındaki temel farklar şunlardır:
- Hegemonik güvenlik,
sıfır toplamlı oyuna; küresel ortak güvenlik ise
kazan-kazan ilkesine dayanmaktadır.
- Hegemonik güvenlik
bölünebilir güvenliği, küresel ortak güvenlik ise
bölünmez güvenliği esas almaktadır. ABD, kurallarını kendisinin belirlediği düzenin devamını sağlayarak emperyalist çıkarlarını koruyabilmenin güvenliğini inşa etmeye çalışıyor; bu ABD’nin ve bir avuç müttefikinin güvenliği için dünyanın geri kalan büyük kısmının güvensizliğine dayanıyor. Çin ise “kendi güvenliğini başkalarının güvensizliği üzerine inşa etmeme yaklaşımını, yani bölünmez güvenlik anlayışını” temel prensip kabul eden ortak bir küresel güvenlik öneriyor.
- Hegemonik güvenlik
paktlarla, askeri ittifaklarla uygulanmaktadır; küresel ortak güvenlik ise
işbirlikleri, ortaklıklar aramaktadır.
Bu iki güvenlik anlayışının sahaya yansıması ise şöyledir:
Hegemonik güvenlik, Yugoslavya’yı böldü, Afganistan ve Irak’ı işgal etti, Libya ve Suriye’yi parçalamaya uğraşıyor, Ukrayna’yı kullanarak Doğu Avrupa’da Rusya’ya karşı “uzun savaş” stratejisi izliyor, Ortadoğu’da İsrail saldırganlığını destekliyor, bölgelere silahlı ticaret, ülkelere rejim ve devletlere hukuk dayatıyor.
Küresel ortak güvenlik ise Ortadoğu’da İran ile Suudi Arabistan’ı barıştırdı, Ukrayna-Rusya savaşına çözüm önerisi sunuyor, Filistin devletinin tanınmasına çalışıyor, kürenin dört bir tarafındaki ülkelerle “senin rejimin sana, benim rejimim bana” diyerek ilişki kuruyor, rejim ya da hukuk dayatmadan ekonomik ilişki kuruyor, ticaret yapıyor.
ABD’nin Avrupa’daki faaliyetleri
Emperyalist ABD, hegemonik güvenlik anlayışını hem Avrupa’da hem de Asya-Pasifik’te dayatmaya çalışıyor:
Avrupa’da durum şu:
Ukrayna üzerinden NATO’yu genişleterek Rusya’yı geriletmeye çalışması, ABD’nin “
Avrupa güvenlik mimarisini” yıkma hedefinin de gereğiydi. Böylece Rusya’yı Avrupa güvenlik mimarisinden atarak, Avrupa ile Asya’yı bölerek Avrupa üzerinde tam tahakküm kurmaya çalışıyor.
Diğer yandan ABD İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya dahil ederek, yakın geleceğin en önemli güç mücadele alanını oluşturacak
Arktik bölgesinde alan kazanmaya çalışıyor. ABD İsveç ve Finlandiya üzerinden, Rusya’ya baskı kurmaya çalışıyor.
Diğer yandan ABD, Arktik Okyanusu’ndan Doğu Akdeniz’e inen bir “yeni demir perde” inşa ediyor.
Arktik, Baltık, Doğu Avrupa, Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz üzerinde ABD üslerini artırıyor, NATO üslerini genişletiyor. Özellikle ABD’nin son dönemde Yunanistan’da açtığı üsler ve Romanya’da NATO’nun Avrupa’daki en büyük üssünü oluşturma çabaları dikkat çekiyor.
ABD’nin Asya-Pasifik’teki faaliyetleri
Emperyalist ABD’nin “baş rakip” gördüğü Çin’e karşı Asya-Pasifik’te sergilediği faaliyetleri ise şunlardır:
ABD, Asya-Pasifik’te Çin’e karşı askeri ittifaklar inşa ediyor. Avustralya ve İngiltere ile kurduğu üçlü AUKUS, esas olarak Avustralya’yı Çin’e karşı nükleer üs haline getirme çalışmasıdır. ABD
AUKUS’u, Japonya ve Yeni Zelanda ile genişletmeye çalışıyor.
Diğer yandan ABD, fiilen işgali altında olan Japonya ve Güney Kore’yi bir savunma ortaklığı çerçevesinde hızla askerileştirmeye başladı.
ABD, bu arada
Tokyo’da “NATO irtibat ofisi” kurmaya çalışarak, Pasifik’teki Hawaii’yi NATO sorumluluk alanına dahil etme niyetini ortaya atarak, adım adım
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütünü (NATO) Asya-Pasifik’e genişletmeye çalışıyor.
Diğer yandan Güney Çin Denizi’nde kendi askeri varlığına gerekçe oluşturabilmek için çeşitli kışkırtma eylemleri sürdürüyor. Son olarak
Japonya, Avustralya ve Filipinler ile birlikte Güney Çin Denizi’nde Çin’i hedef alan bir askeri tatbikat başlattı.
ABD ayrıca Asya-Pasifik’i hızla silahlandırıyor. Tayvan başta bölgeye yoğun silah satışı sürdürüyor. Ama daha önemlisi,
Asya-Pasifik’e orta menzilli füze yerleştirme hazırlığında. ABD Pasifik Bölgesi Kara Kuvvetleri (USARPAC) Komutanı
Charles Flynn, Japonya’nın başkenti Tokyo’da yaptığı açıklamada, yakın tarihte Hint-Pasifik bölgesine orta menzilli füzeler yerleştirmeyi planladıklarını belirtti.
Uluslararası güvenliğin temeli
Görüldüğü üzere ABD ile Çin’in savundukları güvenlik anlayışları, taban tabana zıttır; biri dünyamız için savaş riski doğururken, diğeri barışı hedeflemektedir.
Çin’in dünyanın gündemine getirdiği küresel ortak/kolektif güvenlik anlayışının, BM düzleminde ele alınması, diğer ülkelerin katkılarıyla geliştirilmesi ve uluslararası hukuk güvencesi kazandırılarak uluslararası güvenliğin temelini oluşturması, dünya halklarının geleceği açısından kritik önemdedir.
Mehmet Ali Güller
YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN